OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Cumhurbaşkanlığı CHP’yi bölse...

CHP-MHP’nin ortak adayı belirlendikten sonra, CHP içinde beklendiği gibi itirazlar yükseldi. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu yeterince “laik ve çağdaş” bulmayan parti içindeki ulusalcıların bir kısmı ‘kazan kaldırdı’ ve içlerinden Emine Ülker Tarhan’ı aday gösterme teşebbüsünde bulundular ama parti içinde de bekledikleri desteği göremediler. Bunun tek sebebi, partinin özgürlükçü kanadının kendilerine mesafeli durması değildi anlaşılan. AKP’nin ve Erdoğan’ın önünü kesmeyi yakın ve öncelikli hedef olarak gören diğer ulusalcılar da bu girişime destek olmadılar hatta eleştirdiler. Haluk Koç ve Engin Altay’ın açıklamaları buna örnek olarak verilebilir. Yani, parti içinde İhsanoğlu’na destek verenlerin hepsi de özgürlükçü demokrat değiller.

Aslına bakılacak olursa CHP’nin ulusalcı kanadının bir cephe olarak farklı bir cumhurbaşkanı adayı göstermesi, oldukça sağlıklı bir gelişme olur(du). Hatta parti bu olay vasıtasıyla ‘ek yerlerinden’ ayrılsa o daha da sağlıklı olurdu. Çünkü daha evvel de söylediğimiz gibi CHP mutant bir parti, yani içinde birden fazla canlı organizma barındırıyor. Ne deve, ne kuş misali... Bu da sağlıksız ve işlevsiz bir yapı ortaya çıkarıyor. Peki bölünme bu yapıyı ‘iyileştirir’ mi? Şahsen benim CHP’den bir beklentim veya CHP’ye dair bir kaygım olmadığı için parti olarak iyileşip iyileşmemesi de pek ilgilendiğim bir konu değil. Gel gelelim, CHP’nin bu tuhaf yapısı Türkiye demokrasisine ve onun ilerlemesine köstek oluyor ve işte bunu umursamak lazım. Dolayısıyla, CHP içindeki bölünme ne kadar derin, ne kadar net olursa o kadar iyi. Gerçi CHP’nin gerek yönetiminde gerek teşkilatında (hatta tabanında da) ulusalcı Kemalistlerin ağırlıkta olduğunu düşünecek olursak bence partiyi bunlara bırakmakta hiçbir beis yok. (Bu arada bütün ulusalcı dediklerimizin Emine Ülker Tarhan, Dilek Akagün Yılmaz veya Süheyl Batum profili ortaya koyması, onlar kadar ‘ateşli’ olması gerekmiyor. Dünyaya, olaylara sözkonusu ideolojiden bakması yeterli. ) Daha evvel dediğim gibi ortada kavga etmeye değer bir miras göremiyorum. Velhasıl özgürlükçü demokrat isimlerin CHP’den kendilerini ayırlamaları daha kolay gibi.

Peki ayrılıp da ne yapacaklar, istikametleri ne olacak? Belki bazılarına anlamsız, imkânsız hatta yanlış gelebilir ama bence CHP’nin içindeki özgürlükçü demokratlar HDP’yi, HDP de onları düşünmeli. Siyasette birle birin toplamının her zaman iki etmeyeceğini biliyorum fakat CHP’deki bazı isimler HDP içinde hem Türkiye demokrasisinin gelişmesine, hem de bir bütünleşme projesi olarak HDP’ye daha fazla katkıda bulunacaklardır. Tek tek isim vermek hem pratik olarak mümkün değil, hem de spekülatif olur ama HDP içinde de ismi gayriresmi olsa da cumhurbaşkanlığı adaylığı için geçen Rıza Türmen bu tür isimlere bir örnek olması için zikredilebilir. HDP’nin bu tür isimlerle, onları partiye dahil etme amacıyla diyaloğa girmesi doğru ve gereklidir diye düşünüyorum. HDP’nin ilk kongresinden sonra yazdığım gibi, HDP kısıtlı bir sol çevreyle “Kürtlerin”  bir bileşimi izlenimi verdiği ölçüde etkisi de sınırlı olacaktır. Hâlbuki, sosyalist parti geçmişi olmayan veya Kürt olmayan demokratların da partiye katılımı bu izlenimi kıracaktır. Ayrıca, bu müesses devlet aklının da hiç hoşlanmayacağı bir şey olur ki, bu da onun doğru bir hamle olduğunun başka bir göstergesidir. Büşra Ersanlı’nın BDP’yle olan ilişkisini hatırlayalım; devlet aklı bunun yüzünden onu hedef seçti ve cezalandırmaya kalktı, çünkü ‘tehlikenin farkındaydılar’ yani bu tür isimlerin harekete katacağı meşruiyetin ve etkinliğin  farkındaydılar. Benzer bir durum HDP için de söz konusu olacaktır.

Bu arada İhsanoğlu ve Demirtaş’tan sonra, beklendiği gibi Erdoğan’ın aday olmasıyla üç cumhurbaşkanı adayımız oldu. Demirtaş’ın adaylığı benim açımdan kime oy vermeli sorusunun cevabı oldu. Demirtaş’ın ikinci tura kalması da bütünleşme projesi açısından son derece önemli. Zor gibi gözükse de genel seçimde AKP’ye oy veren Kürt seçmenler de bu sefer tercihlerini, o makamda Kürtlüğünü gizlemeyen bir Kürt’ü görmek istemelerinden dolayı Demirtaş’tan yana kullanırlarsa bu mümkün olabilir. Bu benim açımdan en doğru motivasyon olmasa da sonucuna hayır demem.