OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Başkanlık hangi derde derman?

Recep Tayyip Erdoğan, seçildiği takdirde yapacağı cumhurbaşkanlığı tarzının yolunu yapmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanının yeni konumundan bahsediyor. Peki, nedir cumhurbaşkanlığının ‘yeni’ konumunu yeni yapan? Bugünle tek farkı, halk tarafından seçilecek olması. Bu, şüphesiz önemli bir fark ama cumhurbaşkanına halihazırda olmayan yetkileri verir mi? Daha evvel yazdığım gibi, bugünkü anayasa Erdoğan’ın aklından ve gönlünden geçen bir tarzda cumhurbaşkanlığı yapmaya uygun değil. Ancak, Erdoğan’ın her dediğine itirazsız ‘evet’ diyecek bir başbakanla fiili olarak bu durum yaratılabilir ama o da her an krize açık kırılgan bir durum olacaktır. Nihai hedef AKP’nin anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğu yakalayıp rejimi başkanlık sistemine çevirmek ve bunu en kısa zamanda yapmak. Nitekim, genel seçimlerin de Kasım ayına alınabileceği lafları dolaşmaya başladı. Bu, hem bir an evvel başkanlık yetkilerine geçme isteğinden kaynaklanıyor olabilir, hem de Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin rüzgârı dinmeden bu rüzgârı arkasına alarak, anayasa yapacak çoğunluğu elde etmeyi hesaplıyor olabilir.

Erdoğan, bu yolu yaparken, tarafsız cumhurbaşkanı olmayacağını söyledi. Bunu nasıl anlamalıyız? “Ben milletten taraf olacağım” gibi içi boş, afaki bir laf bunu açıklamaya yetmez. Şöyle devam etmiş Erdoğan: “Hiç kimse kusura bakmasın, tarafsızlık adı altında, siyaset üstü olmak adı altında, devletin tarafını statükonun vesayetinin tarafını tutacak değiliz.” Keşke Başbakan şimdiye kadar bazı yaptıklarıyla ve söyledikleriyle bu sözlerinin aksine davranmamış olsaydı. Öyle ya, Hrant Dink cinayetinde devlet görevlileri için soruşturma izni vermez, onlar terfi ettirir, partisinden milletvekili, vali yaparken kimin tarafını tuttu? Devletin... O devletin polisi milletin gözünü çıkarır, kafasını kırarken, o polis için “Destan yazıyorlar” derken, kimin tarafını tuttu? Alevilerin taleplerine kulaklarını tıkarken milletin tarafında mı yer alıyor, yoksa bildik devletin bildik kodlarını mı sürdürüyor? Yoksa, milleti sadece onun gibi düşünen, onu seven, onun gibi yaşayan, ona oy verenlerden ibaret olarak mı görüyor? Hal böyle olunca, sadece bir kesimin, bir partinin cumhurbaşkanı olmayacağını söyleyerek yüreklere su serpmeye çalışması da inandırıcı olamıyor. “Milletine tepeden bakan, horlayan, tersleyen, öteleyen bir devlet anlayışı tarihimize, devlet, medeniyet anlayışımıza tamamen terstir” derken de, içinden geldiği geleneği (devlet-i ebed müddet) ve tarihi reddediyor ama o başlı başına bir konu.

Başkanlık sistemine gelecek olursak; bu yekten reddedilmeyebilir ama bu konu somut biçimde yeterince tartışılmadı ki! Gerekli sorular sorulmadı. Mesela çok temel bir soru: Ülkenin hangi sorununu çözmek, hangi ihtiyacını karşılamak için başkanlık sistemi gerekli? Kimileri başkanlık sisteminin âdem-i merkeziyetçi bir idari sistem kurmak için gerekli olduğunu söylüyor. Yerinden yönetim veya yerel yönetimlerinin yetkilerinin artırılması bizim de öteden beri savunduğumuz bir proje veya hedef, fakat bunun için mutlaka başkanlık sisteminin gerekli olduğunu sonucu nereden çıkıyor? Pekâlâ, yerel meclisler kurulup bunlar merkezi parlamentoyla bir şekilde bağlantılandırılarak da adem-i merkeziyet tesis edilebilir. Haddi diyelim, âdem-i merkeziyetin ancak başkanlık sistemiyle mümkün olduğunu düşünüyorsunuz; o zaman da bunu bütünlüklü bir proje veya öneri olarak sunmanız ve tartışmanız gerekir. Ortada işin âdem-i merkeziyet ksımıyla ilgili doğru dürüst, somut bir önerme olmadan, sadece başkanlık yetkilerini tartışırsanız, yerel yönetimlerin yetkilerini artırmak konusunda samimi olmadığınız sonucu çıkar.

Başka bir iddia da, parlamenter sistemdeki tıkanmanın başkanlık sistemiyle aşılabileceği. Burada kasıt, anlayabildiğimiz kadarıyla, parlamentonun fiilen işlevsizleşmesi, yürütmenin elinde neredeyse bir oyuncak haline gelmesi. Parlamentonun işlevsizleştiği doğru ama bunu aşmanın yolu, yürütmenin başına geniş yetkilerle donatılmış birini mi getirmektir, yoksa yasamanın yürütme karşısında bağımsızlığını güçlendirecek yasal ve idari reformlar mı yapmaktır?

Kısacası, nereden çıktı bu başkanlık? Böyle bir ihtiyacımız var mı, yoksa birine elbise mi biçmeye çalışıyoruz.