LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

‘Armajanski Konjak’

Yerevan şehrine baktığınızda, üzerinde kocaman harflerle ARARAT yazan bir bina görürsünüz. Önünden tepeye kadar çıkan merdivenleri, kızıl taştan yapılmış heybetli duruşuyla, ilk görüşte Sovyetik bir yapı, en olmadı bir devlet binası izlenimi verir.

Bir devlet binası olmasa da, Ermenistanlılar için ciddi bir gurur kaynağı olan Ararat brendi fabrikasından bahsediyoruz. Yani, 1877 yılında Nerses Tairyan tarafından açılmış olan Yerevan Brandy Company... Sovyet zamanında ‘Armajanski konjak’ diye anılırmış; anlamı, ‘Ermeni konyağı’. Aslında Ermeni ya da Ermenistan konyağı diye bir şey olamaz. Bir brendinin (her konyak aslında brendidir) ‘konyak’ adını taşıması için Fransa’nın Congac bölgesinde üretilmesi gerekir. Ancak Ararat, kalitesi nedeniyle, yıllar boyunca bu isimle taltif edilmiş.

Sovyet döneminde namı o kadar yürümüş ki, eskiler “Bir şişe Ermeni konyağının Moskova’da açamayacağı kapı yoktur” derlermiş.

Bu ünün yerleşmesinin başka sebepleri de var elbette. Birincisi, Yalta Konferansı. Stalin bu konferansta katılımcılara Ararat ikram etmiş. Alkollü içkilere merakı herkesin malumu olan Winston Churchill, bu içkiyi çok beğenmiş. Bunun üzerine, Stalin, ona her yıl Ararat göndermiş. Hatta rivayet edilir ki, Churchill’e uzun yaşamasının sırrı sorulduğunda “her gün Ermeni konyağı ve puro içip hiç spor yapmamak” demiş.

Tabii, küçük Stalin Vladimir Putin de Stalin’den geri durur mu? Geçen sene Soçi’deki konutunda ağırladığı David Cameron’a bir şişe Ararat hediye etmiş.

Bu hikâyeler bir yana, birçok uzman, Ararat’ın bazı markalarını Fransız konyaklarından daha sofistike ve lezzetli bulunuyor.

Tabii, bu övgüleri alan brendilerin epey yıllanmış olduğunu unutmamak lazım. Geçtiğimiz yıllarda özelleştirme çerçevesinde bir içki devine satılan Ararat’ta da bazı değişiklikler oluyor. Geleneksel olarak beyaz üzümlerden üretilen bu brendi için Vosgehad (altın tane) üzümü kullanılırken, son yıllarda, daha dayanıklı ve verimli olduğu için, Gürcistan üzümü Rkatsiteli kullanılmaya başlanmış. Nasıl sonuçlar vereceğini ileriki yıllarda göreceğiz.

Bu brendiye o kehribar rengini veren meşe fıçıları da unutmamak lazım. Meşe fıçı kullanımına, viski ve şarap başta olmak üzere, içki üretiminde çok sık rastlanır. Viskiler, konyaklar meşe fıçıda yıllanmadan piyasaya çıkarılmazlar. Bu iş için, Fransa’da yetişen ve dünyanın en iyisi olduğuna inanılan meşelerden yapılmış fıçılar kullanılırken, Ararat’ta, Ermenistan ve Karabağ’da yetişen meşe ağaçlarından yapılan fıçılar kullanılıyor. Bu amaçla dikilmiş meşe ağaçları, kesildikten sonra en az 36 ay ormanda dinlenmeye bırakılıp, daha sonra fıçı yapılıyorlar. Fıçılarda uzun yıllar bekleyen brendiler, o göz okşayan rengi alıyorlar ama bunun için de bir bedel ödüyorlar. Yıllar süren bu yıllanma sırasında, fıçılar %4-5 oranında buharlaşıyor. Brendi üretenler, buna ‘meleklerin payı’ diyor.

Brendiler, yıllanmışlıklarına göre, çeşitli isimlerle piyasaya çıkıyorlar. ‘Ani’ altı, ‘Vaspuragan’ 15, ‘Akhtamar’ 10, ‘Nairi’ ise 20 yıllık brendi. Uzun yıllar baş harmancı olarak görev yapan, Vanlı Markar Sedrakyan, 1950’lerde bu markaları yaratmış.

İsimlerinden de anlaşıldığı gibi, derin bir memleket özlemi olan bir içki Ararat.

Arkasında nasıl bir hikâye olursa olsun, nasıl anılırsa anılsın (Ermeni konyağı ya da brendisi), mutlaka denenmesi gereken içkilerden biri, Ararat.

Şerefe!