BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Hadi bakalım, kolay gelsin

Yeni cumhurbaşkanımız herkese hayırlı olsun. Bu yazıyı kaleme alırken henüz oyların sayılması bitmemiş, kesin sonuç açıklanmamıştı. Ama gidişattan belli ki Tayyip Erdoğan yeni cumhurbaşkanımız. Siz bu yazıyı okurken zaten her şey olmuş bitmiş olacak. Buna rağmen, taraftarlar hafiften bir düş kırıklığından söz ediyor ve Erdoğan’ın biraz zorlandığını düşünüyorlar, zira daha yüksek bir oy oranı beklenirken, ellilerin başında kaldı. En az bir %55 umuluyordu. Bunun nedeninin, insanları sandığa götürecek bir teşkilatlanma eksikliği olduğu söyleniyor. Bir de belki nasıl olsa kazanacak olmanın verdiği rehavet... Ha, bir de, protesto olsun diye sandığa gitmeyenler var, ki bundan ne gibi bir fayda umulduğunu anlamış değilim. Tabii, tatil moduna girip sahil beldelerinde sereserpe yayılmaktan vazgeçemeyenleri, bir de yaz izni kullanarak köylerine dönenleri de gözardı etmemek lazım. Kötü mevsime denk geldi... Sonuç olarak, Tayyip Erdoğan’ın her şeye rağmen kazandığı bu zaferle, yetki alanını genişletip yönetim sistemini değiştirme yönündeki planları gerçekleşecek gibi.

Bu konuları hiç sevmediğim halde ne diye bulaşmadan duramadığıma da aklım ermiyor. Her yerde ve herkes tarafından konuşuluyor olmasından, her kanalda, sürekli olarak siyasilerin açıklamalarına yer verildiğinden olmalı. İstemesem de çalınıyor kulağıma, düşünüyorum, düşününce büsbütün kulak veriyorum ve bundan sonra ne olacağını merak ediyorum tabii. Kimi iki partili bir sistemi öngörürken, kimi de daha bölünmüş bir sisteme gidileceğini söylüyor. Kafama en çok uyan söylemden çıkardığım sonuca göre, muhalefetin başarısızlığından başarı çıkarma, sürekli tabanı gözleme alışkanlığını bırakıp olumlu bir muhalefet gerçekleştirme çabalarına girmesi ve buna karşılık olaraki, yönetimin, ‘Bu insanlar muhalif de olsa bizimdir’ anlayışını geliştirmesi, ülkenin bütünü için en hayırlı olan yoldur.

Konuşma yapan siyasilerden birinin söyledikleri ilginçti. “Ülkemizde alınan her türlü sonuç, bölgelere, illere, ilçelere göre değişir” dedi. İşte bu tam olarak, her zaman düşündüğüm şeydir. Ülke nüfusu o kadar çeşitli zihniyetler, eğilimler, hayat şartları ve özellikle eğitim düzeylerinde insanlardan oluşuyor ki, ne hepsini aynı fikir etrafında toplamak mümkündür, ne de aynı gözle değerlendirmek. Hele en yüksek ekonomik düzeyi ile en düşüğü ve en yüksek eğitim düzeyi ile en düşüğü arasında o kadar büyük bir uçurum var ki... Bir genelleme yapmak nasıl mümkün olabilir?

Büyük şehirlerde, elleri sıcak sudan soğuk suya girmeyen, açlık nedir bilmeyen, dünyanın tüm bilgilerine bir tuşla ulaşabilen insanlar olduğu gibi, Anadolu’nun ücra köşelerinde, okuma yazma bilmeyen, kuru ekmekle doymak zorunda olan, doktor bile görmeyen insanlar var. Bunların ihtiyaçları aynı olabilir mi? Olana bitene gösterdikleri ilgi aynı olabilir mi? Bana sorarsanız, ülkemi kim yönetirse yönetsin, her bir ferdin en insani ihtiyacı olan yaşam güvencesini sağlayabiliyor mu? Her bir ferdine dünyada olanları anlayacak, varlığının nedenini bilecek kadar bir eğitim sağlayabiliyor mu? İşte onu başımın tacı ederim. Gerisi boş. Ne köprüler, ne yollar, ne tüneller, ne gökdelenler keser beni.

Bundan birkaç yıl önce Anadolu’nun dağlık bir bölgesinden, hâlâ taşı toprağı altın sanılan İstanbul’a göç etmiş bir inşaat işçisiyle sohbet etmiştim. Koca gemilerin deniz denen bu büyük suda nasıl yüzdüklerine aklı ermemiş, daha önce hayatında hiç balık görmediği gibi, makarnayı da ilk kez yemişti. Makarna bu, suşi falan değil. Yani bu kadar fark var. İşte bu farkı en aza indirgemek marifettir. Ay, tamam, çok ciddileştim. Artık biraz hafifleteyim mi konuyu?

Dünyada kakao üretiminin lideri olan Fildişi Sahili’nde, geçimini bundan sağlayan kakao işçilerinin, hayatları boyunca hiç çikolata yemedikleri gibi, yetiştirdikleri bu çekirdeklerin ne için kullanıldığını bile bilmediklerini öğrendim. Üşenmeyin, internete girip bakın; o işçilere bir parça çikolata yedirip videoya almışlar. Adamların şaşkınlıkları ve tepkileri göz yaşartıcı. Hele tadına baktıktan sonra “Meğer beyaz adamlar bu yüzden bu kadar sağlıklıymış” demeleri...

Hafiflemedi, değil mi? Genellendi bence. Adaletsiz dünya işte. İyi, tamam, dünya bu kadar adaletsizken, benim ülkemde bunun hiç olmazsa biraz ortalara yaklaşmasını dileyemez miyim? Hadi bakalım, seçene de, seçilene de kolay gelsin.