Burroughs’un en çıplak romanı

Çıplak Şölen’e bir roman demek çok güç… Ancak bu sadece o ansiklopediye ilk ‘roman’ girdisini eklemek hakkını kendinde bulanların üzerinde uzlaştığı tanıma uymadığı içindir.

Fatih Gökhan Diler

“Son dönemde edebi cesaret gösteren kişilerin niteliğinde bir düşüş yaşanıyor. Edebiyatın yeni – ya da nispeten yeni – mucitleri, sanat içinde yaşam üreten yaratıcılar olmaktan çok hastalıklıların hamarat klinisyenleri gibi duruyor. Birçok ‘Yeni Dalga’ oyunu izlemeden ya da ‘Yeni Dalga’ romanı okumadan önce abnormal psikoloji üzerine bir ders almak muhtemelen diğer türlü hazırlıklardan daha çok işe yarayacaktır. 

Her neyse, bu da, şüphesiz, geçecek. Bu denli ruhsuz bir gidişat, kendinden öncekilere göre, hayatta olmanın tehlikede bulunmak olduğunun belki de çok daha fazla farkında olan bir nesle yakışmıyor.

Şayet müneccimlerin söyledikleri gibi hayatta kalma şansımız giderek azalıyorsa, hepimiz tüm boş vaktimizi, inatçı bir biçimde, ağır adımlarla kafalarındaki hastane koğuşunu dramatize eden ve romanlaştıran yazarları takip etmek için harcamak istemeyecektir.”

Önce Fransa’da sonra ABD’de

William S. Burroughs’un ‘Çıplak Şölen’ kitabı Fransa’da okuyucuyla buluştuktan tam 3 yıl sonra 1962’de ABD’de yayımlandı. Alıntıladığım paragrafsa Çıplak Şölen’le ilgili yazılan ilk eleştirilerden birine ait. Eleştiriyi kaleme alan yazar Charles Poore ise ne yazık ki meşhur Beat Kuşağı’na ilham veren büyük yazar Burroughs’un nesiller boyu defalarca yeniden keşfedildiğini ve pek çok kişinin boş vaktini ‘Çıplak Şölen’ okuyarak ‘harcadığını’ görecek kadar uzun yaşamadı. 1960’lar Amerika’sının, uyuşturucu bağımlılığından, cinsel suçlara ve pedofiliye kadar, o dönem ve belki de tüm zamanlarda şok etkisi yaratabilecek sıradışı bir içerik ve sinsi, sinik bir üslupla yazılmış olan kâbus gibi bir romana hazır olmadığı açık.

Beat Kuşağı’nın otoriteye karşı duyduğu alerji ve uyuşturucu ve seksle yaşadıkları deneysellik neredeyse bütün bir nesli 60’ların ‘karşı kültürüne’ çekti. Eleştirmen Charles Poore’nin aksine sansür mekanizması Beat yazarlarını asla küçümsemedi ve pekâlâ neyle karşı karşıya olduklarının farkındaydı. Beat Kuşağı’na saldırı 1957’de başladı. Allen Ginsberg’in ‘Uluma’sı edebe aykırılıktan mahkûm edildi, kitap erotizmi ve eşcinselliği yüceltiyordu. Onu takiben de 1965’de ‘Çıplak Şölen’ aynı kaderi paylaştı, Burroughs, Amerikan toplumunun evham verici halini ifşa ederken Massachusetts’te müstehcenlikten yargılanıyordu. 

Burroughs’un yayıncısı Grove Press’se bu durumdan asla şikâyetçi değildi. Çıplak Şölen ilk defa Fransa’da 1959’da yayımlandığında hakkında tek bir eleştiri dahi yazılmamıştı, 1965’teyse en çok ses getiren davaya dönüştü. Dahası, Grove Press’in tahkim başvurusunu Massachusetts Yüksek Mahkemesi 1966’da reddedilmeden önce ABD Yüksek Mahkemesi yeni bir içtihada imza atmıştı bile. Mahkeme Fanny Hill’in ‘Bir Zevk Kadınının Anıları’ pornografik bulmuştu ve iki kitabı kıyaslayınca ‘Çıplak Şölen’ zaten “Kesinlikle toplumsal değerleri gözetmeyen” bir eser olarak yaftalanacaktı.

Yaşanan adli süreç, diğer Beat Kuşağı yazarlarına kıyasla dilinin müstehcenliği açısından en az ‘iddialı’ diyebileceğimiz Burroughs’u bir anda kült bir yazara ve bir ikon mertebesine yükseltti. Bulunduğu yeri kesinlikle hak ediyor, buna diyecek lafımız tabii ki yok.

‘Kıyamet hicvi’

Çıplak Şölen’e bir roman demek çok güç… Ancak bu sadece o ansiklopediye ilk ‘roman’ girdisini eklemek hakkını kendinde bulanların üzerinde uzlaştığı tanıma uymadığı içindir. Ne var ki Burroughs’un mektuplarını okuyanlar kendi eserini ‘roman’ olarak tanımladığını bilir. Bunu belirttikten sonra, hem Çıplak Şölen’i hem de mektuplarını yazdığı sırada Burroughs’un kafasının çok güzel olduğunu da ayrıca belirteyim. Eserin 2003’te gözden geçirilmiş hali yayımlandığında, kitabın iki editörü ‘Çıplak Şölen’in “Doğası gereği sabit bir metin fikrine” direndiğini söylüyordu. Aynı baskıya, çağımızın bir başka büyük yazarı J.G. Ballard bir giriş yazarak “Bir kıyamet hicvi, cehennemden geçen bir roller-coaster, en garip bitkinin üzerindeki yaşayan en garip insanların, yani bizlerin arasında bir safari” demişti.

Burroughs’un Çıplak Şölen’le sunduğu edebi yaklaşımı genel geçer romancılık anlayışına oldukça ters, keza kendisi de “Bir yazarın hakkında yazabileceği tek bir şey vardır: yazma anında duyularının önünde duranlar. Ben kaydedici bir enstrümanım. Bir ‘hikâye’, ‘kurgu’ ve ‘devamlılık’ dayatmaya cüret etmem. Bazı psişik süreçlerin belirli aşamalarını doğrudan kaydetmekte başarılı olduğum kadarıyla sınırlı bir işlevim olabilir. Ben bir gösterici değilim” diyor.

Yine 1962’de Burroughs’un Çıplak Şölen’ine ilk eleştiri yazısını yazan Charles Poore’den bir alıntıyla bitirelim: “Ben-bir-Ses-Kaydediciyim, Ben-bir-Kamerayım şeklindeki edebi tarz en parlak döneminde. Lakin ironik bir şekilde, kitabın genel tarzı oldukça banal. Olması gerektiği gibi, öyle sanıyorum, o çekilmez günahkârla tahammül edilmez ahlakçı arasında bir buluşma noktası sunmak için. İkisinden de kaçınmak için, bu kitaptan uzak durun.”  

Çıplak Şölen
William S. Burroughs
Çeviri: Algan Sezgintüredi
Sel Yayıncılık
320 sayfa.