VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

Hrant Dink Yerevan’da

Yerevan’da Hrant Dink’i hatırlayan, onunla tanışmış, konuşmuş, onun konuşmacı olduğu konferanslara katılmış birçok insan var. Hikâyeler bile anlatıyorlar. Hrant Dink Ermenistan’a geldiğinde seveni de vardı, sevmeyeni de – aynen Diaspora’da olduğu gibi. Ama Hrant Dink’i sevmek ya da sevmemek, salt kendiyle sınırlı bir ‘duygu’ olamaz. Hrant Dink demek, Türkiye-Ermenistan ilişkileri demek.

Milliyetçi Ermeniler, tabii ki, Dink’in söylediklerini hazmedemezdi. Olumsuz duygular unutulmuş olsa da, bu kesimin dikkatleri şimdi de Hrant Dink Vakfı’nın üzerinde. Eskiden Türkiye-Ermenistan ilişkileri üzerine Hrant Dink konuşurdu; şimdi, onun adına kurulan vakfın faaliyetleri aynı güzergâhta ilerliyor. Söz konusu kesim hem Dink’in bu konudaki fikirlerine karşı, hem de vakfın faaliyetlerine.

Ama yanlış anlaşılmasın, Hrant Dink’in ve vakfın çok destekçisi var, Ermenistan’da ve Diaspora’da. Sonuçta tüm Diaspora ve tüm Ermenistan milliyetçi değil. Diaspora’da, çeşitli topluluklar, her yıl anma törenleri düzenleniyor. Bunların içlerinde tek derdi Türkiye’ye karşı bir etkinlik yapmak olanlar da vardır, eskiden Dink’e karşı olanlar da, ama çoğu samimidir, Dink’i, anlar ve onun mirasına saygı gösterir. Ermenistan’da ise, Hrant Dink 19 Ocak’ta değil, 24 Nisan’da, soykırım anma gününde anılır.

Bu yıl ilk kez, bir avuç insan, 19 Ocak günü Dzidzernagapert’e gidip, oradan da şehir merkezine yürüdü. Grup, Hrant Dink Vakfı’nın faaliyetleriyle ilişkili, Türkiye’yle bir bağı olan gazeteci ve aktivistlerden oluşuyordu. Bu noktada iki soru öne çıkıyor: Bir, Hrant Dink’in Yerevan’da 19 Ocak’ta anılması neden önemli? İki, Ermenistan’da, Hrant Dink Vakfı’nın faaliyetleriyle bağlantılı olarak oluşan bu grup neden önemli? Bu sorulara cevap vermeden önce, birkaç noktayı anlamamız gerekiyor.

Yukarıda bahsettiğimiz milliyetçi kesim, evet, çok güçlü, ama Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin düzelmesine karşı olan Ermenilerin tek bahanesi Türkiye karşıtlığı değil. Türkiye sınırının açılmasından ekonomik olarak olumsuz etkilenecek olan, küçümsenemeyecek bir kesim var. Ermenistan’da Fransız Carrefour şirketinin çalışmasına engel olan bu kesim, ekonomi alanındaki bu tür politikalarıyla, Ermenistan’daki gücünü korumayı başarıyor. Bir de Rusya yandaşları var tabii... Ermenistan’ın Rusya’ya bağlı kalmasından çıkar sağlayan bu kesim, Ermenistan’ın Türkiye ya da herhangi bir başka ülke ile yakınlaşmasından zarar görmekte, dolayısıyla buna karşı çıkmakta.

Bu üç güç, yani milliyetçiler, ekonomi bloğu ve Rusya yandaşları, ortak çıkarları temelinde bir koalisyon oluşturuyor ve Ermenistan’da yürütülen –Hrant Dink Vakfı’nın faaliyetleri de dahil olmak üzere– Türkiye’yle ilgili her türlü faaliyete, büyük bir muhalefet ediyorlar. Hasan Cemal’in Yerevan’da yaşadıkları ve Orhan Pamuk’un ‘Benim Adım Kırmızı’ adlı kitabını Ermeniceye çevirtip yayımlayan Antares Yayınevi’nin karşılaştığı tepki, bunun son örnekleri. Bu denkleme kişisel etkenleri de eklersek, önümüzdeki tablonun o kadar da karmaşık olmadığını görebiliriz.

Gelelim o iki soruya. Hrant Dink’in yasının, soykırımın yasından neden ayrı tutulması gerektiğini anlamak, Hrant’ın hayatını kaybetmesinin nedenini anlamaktan geçiyor; bu da, Hrant Dink’in mirasını anlamak demek. Hrant Dink Vakfı’nın faaliyetleri, Türkiye-Ermenistan ilişkilerini engelleyen ortak çıkar koalisyonuna karşı bir farkındalık ağı yaratılması açısından büyük önem taşıyor. Bu çalışmalar Ermenistan’ın çıkarlarına hiçbir şekilde karşı değil; aksine, rasyonel bir ortam oluşmasını amacını taşıyor.

Yoksa, Türkiye-Ermenistan ilişkilerine dair her söylem ya da faaliyet, bu koalisyon tarafından “Ermenistan’da Türkiye’nin çıkarlarına destek” olarak yaftalanacak.