“Abdullah Cömert davasının sanığı polis halen görev başında”

Hatay’daki Gezi eylemleri sırasında hayatını kaybeden Abdullah Cömert’in davasını üstlenen avukat Hatice Can; sanığın hala tutuksuz oluşu ve bu kişinin görevi başında oluşu, adli soruşturmanın yanı sıra idari soruşturmanın yapılmamış olması, idari soruşturma sonucunda bir disiplin cezası almamış olması, bu kişinin korunduğu ve kollandığı izlenimini veriyor.

Abdullah Cömert davasının 4. duruşması 1 Nisan’da Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Reyhanlı Katliamı Davası’nın 2. Duruşmasıysa 8 Mayıs’ta Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Her iki davanın da avukatlığını yapan Hatice Can dava süreçlerini aktardı. 

Ali İsmail Korkmaz cinayeti davasında verilen karar da göz önünde alındığında Abdullah Cömert Davası’nda ne bekliyorsunuz?

Davanın soruşturma aşaması hem uzadı hem de yapılması gereken soruşturmalar aksadı. Polis memurlarının ifadeleri başta sanık değiş tanık sıfatıyla alındı. Öte yandan, dava olası kasttan açıldığı halde sanık polis memuru hala tutuklu değil. Dava’nın nakille Balıkesir’e gidişine ise, “sürgün dava” diyoruz, ki bu durum, yargılamanın en önemli unsurlarını zedeliyor. Bu nakil, sanığın güvenliği düşünülerek Balıkesir’e alındı. Bu anlamda sanıktan mağdur yaratılmak istendi. Çünkü İfadeleri SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) üzerinden alınıyor. Sorgu 1 Nisan’da tamamlanabilir mi henüz bilmiyoruz. 

Yaşanan ceza indirimleri nedeniyle Ali İsmail Korkmaz Dava sonucu tartışılmaya devam ediliyor. Benzer ceza indirimlerini Cömert Davası için de beklememiz gerekiyor mu?

Davalar esas itibariyle birbirinden farklı. Ali İsmail Korkmaz Davası’nda çok fazla sanık var ve her birinin öldürme eyleminde payı var. Hatta biz orada “kasten öldürme” olduğunu düşünüyoruz. Ancak Mahkeme farklı bir şekilde, eski adıyla, “kastı aşan müessir fiil” şeklinde değerlendirdi, cezalar da o nedenle çok az oldu ve kamuoyunu da tatmin etmedi. Bizim olayımızda ise dava, “kasten öldürme” ve  “olası kast indirimiyle” açıldı. Ancak, sanığın hala tutuksuz oluşu ve bu kişinin görevi başında oluşu, adli soruşturmanın yanı sıra idari soruşturmanın yapılmamış olması, idari soruşturma sonucunda bir disiplin cezası almamış olması, bu kişinin korunduğu ve kollandığı izlenimini veriyor. Biz, savcılığın iddianamesinin arkasında duracağına yönelik inancımızı yine de korumak istiyoruz.

Abdullah Cömert Davası Balıkesir’de, Ali İsmail Korkmaz Davası Kayseri’de ve Reyhanlı Davası Ankara’da… Türkiye, ne zamandır duruşmaların güvenliğini sağlayamayacak duruma geldi?

Aslında Gezi davalarının pek çoğunda bu uygulamayı gördük. Kürt Sorunu’na ilişkin çok sayıda Dava da yine güvenlik nedeniyle başka şehirlere gidiyordu. Yakın zamanda karara bağlanan Şerzan Kurt davası güvenlik nedeniyle Eskişehir’e alınmış bir davaydı; ama gariptir, Ali İsmail Korkmaz Davası da Eskişehir güvenli olmadığından Kayseri’ye alınmıştı. Bir ilin ‘güvenli’ sayılmaması Türkiye açısından çok trajik bir şey.

Ama biz biliyoruz ki, bu durumun nedeni güvenlik sağlama kaygısı değil, aksine kamuoyunun desteğini engelleme çabasıdır. 

Reyhanlı davasında bir arpa boyu yol alınamadı

Reyhanlı Patlaması’na ilişkin davanın Duruşması 8 Mayıs’ta görülecek. “İki yılda bir arpa boyu yol alınamadı” diyenler haklı mı 

Reyhanlı davasında katledilen 2 genç çocuğun ailesinin avukatı olarak bulunuyorum. Burada da güvenlik iddiasıyla dava başka bir ile gitti. Dava ilk olarak, Adana’da, Özel Yetkili Mahkeme’de açılmıştı. Ama ilk celse, bu mahkemelerin kaldırılması dönemine denk geldi. Ardından, “Doğal Hakim İlkesi” gereğince Dava Hatay’a geldi. Ama burada da çok ilginç bir şeyle karşılaştık; mahkeme, ‘yetkisizlik’ kararı verdi ve Dava’yı da yeniden Adana’ya gönderdi. Halbuki, suçun işlendiği yer burası. Bu sebeplerle, ilk duruşma neredeyse Ankara’da, geçen Şubat’ta görüldü diyebilirim. O yüzden iki yıldır bir arpa boyu yol alınamadı, Adalet noktasında da istenen mesafe ne yazık ki kat edilemedi.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Toplantısı’nda Türkiye adına konuşan Büyükelçi Tarcan İlden’in Reyhanlı Katliamı’nı El Kaide’nin yaptığını söylemesi için “perde arkası bilgilerin resmi itirafı” demek ne kadar doğru?

Türkiye’nin “Açık Sınır Politikasının” ve radikal İslamcıların bu sınır üzerinden gidiş gelişlerinin çok ağır eleştirilere hedef olduğu bir toplantıydı, bahse konu olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Toplantısı. Burada, Tarcan İlden, Türkiye’yi savunmak adına, “Hayır, biz onların ( radikal İslamcıların ) işlerini kolaylaştırmıyorduk, hatta o nedenle El Kaide Reyhanlı’yı yaptı” demişti. Ama açılan Dava, bu şekilde bir Dava olmadı. Yani, şu anda soruşturması yürüyen Dava, El Kaide ile ilgili açılmadı. Tam tersi, çok hızlı bir şekilde, “başka yerlere” bağlanarak bir dava açıldı. 

Kategoriler

Güncel Türkiye



Yazar Hakkında