"Makbul görülen işçiler bugün sınıf bilinciyle hareket ediyor"

15 Mayıs’ta Bursa’daki Renault Oyak fabrikasında başlayan ve diğer şehirlerdeki metal fabrikalarına da sıçrayan direniş, işçi örgütlenmelerine ve sendikal sorunlara dair ne söylüyor? İş ve sosyal güvenlik hukukçusu Murat Özveri, en çok basınca maruz kalan metal sektöründe patlayan direnişi ve direnişin dinamiklerini yorumladı.

Bosch fabrikasında işçilerle imzalanan toplu sözleşmenin koşullarını isteyen Renault işçilerinin başlattığı grev, TOFAŞ’a, Türk Traktör’e sıçramıştı. TOFAŞ ve yan sanayi kuruluşları Coşkunöz, Mako ve Ototrim'de anlaşma koşulları sağlanırken dün de Eskişehir’deki Ford Otosan İnönü fabrikası işçilerinin eyleme katıldığı haberi geldi. 

İşçiler bağlı bulundukları Türk Metal sendikasından toplu halde istifa etmeye devam ederken, 10 gündür devam eden direniş fabrikalarda yaşanan sendikal sorunları ve işçinin çaresizliğini bir kere daha gözler önüne serdi. 

“Türkiye’de toplu pazarlığa asla izin vermediler”

Konuyla ilgili Agos’a konuşan, iş ve sosyal güvenlik hukukçusu Murat Özveri, yasayla sendika alanını şekillendirme geleneğinin sadece bugünün meselesi değil, kadim bir devlet geleneği olduğunun altını çiziyor: “Toplu sözleşmeleri aslında düzen ve barış işlevi görür. Bu işlevi görebilmesi için toplu pazarlığın özgür olması lazım, ama Türkiye’de bu pazarlığa asla izin vermediler. 1960-1980 arası bir parantezdir. İşveren ‘benim kontrolümdeki sendikaya aidat vereceksin, ben o sendikayı insan kaynakları müdür gibi kullanacağım, buna razı olacaksın’ diyor.”  

“Örgütlülüğün neye evrileceği işçiye bağlı“

Özveri’ye göre bugün yaşanansa artık sendikanın sendika olmadığını işçinin deşifre etmesinden ibaret. Bu örgütlülüğün neye dönüşeceği ise işçinin kararına bağlı: “İşçi kendi örgütlülük düzeyini ve toplu pazarlık düzeyini kendisi belirleyecek. İşveren, iş kolu sendikacılığı diyerek iş kolu toplu sözleşmesini yasaklıyor. İşçi, endüstriyel eylem hakkını kullanırken toplantı sınırlamalarının, grevi önceden bildirme zorunluluğunun artık grev olmadığını artık görüyor.”

“Sorun sadece Türk Metal değil”

Metal işçilerinin üye olduğu Türk Metal Sendikası, işverenin yanındaki tutumu nedeniyle işçilerin hedef tahtasında olsa da Özveri, sorunun işkolu sendikacılığında olduğunu söylüyor: “İşçinin kontrolünü üzerinden hisseden birkaç sendika dışında işkolu sendikacılığı oligarşik bir yapıya dönüştü. Hiçbiri işveren ya da devlet icazeti olmadan örgütlenemez, sistem buna izin vermiyor. İşveren izin vermediği zaman, ortalama 400 günden önce toplu pazarlığın tarafı dahi olamıyor.”

Metal sektöründe metal yorgunluğu 

Direnişin neden metal sektöründe patladığı sorusuna ise şöyle cevap veriyor Özveri: “Basıncı nerede fazla uygularsanız oradan patlar. Metal sektöründe yılladır ağır çalışma koşulları vardı. Metal işçisi işveren tarafından da sendika tarafından da asla adam yerine konmadı. toplu sözleşme taslakları imzalanırken sorulmadı, hatta işçi toplu sözleşmeye dahi ulaşamadı. İşten atıldığında sendikayı arkasında görmedi. Sendikayı işverene bağlı bir örgüt olarak algıladı.”

Özveri, bu noktada örgütlenen işçinin milliyetçi – muhafazakar profiline dikkat çekerek direnişin özgün noktasını vurguluyor: “Devletin tüm önlemleri sınıf bilinci oluşmasın diye alındı. Bugün makbul görülen işçiler sınıf bilinciyle hareket ediyor. Milliyetçi muhafazakar işçi, milliyetçi muhafazakar sendika ve iktidara karşı başkaldırıda bulunuyor. Bu açıdan, ‘ortadan kalktı’ denen sınıf ‘ben varım’ diyor. Sınıf bilinci içgüdüsel de olsa harekete geçti.”

Kategoriler

Güncel Türkiye



Yazar Hakkında

1987 İstanbul doğumlu. Agos web sitesinin editörü; insan hakları, ifade özgürlüğü, çevre hareketleri, güncel politika ve yaşam haberleri yapıyor.