Zahrad ya da bir damla insanlık fırtınası

Daha önce yine Ohannes Şaşkal’ın çevirisiyle ‘Yağ Damlası’, ‘Yapracığı Gören Balık’ ve ‘Işığını Söndürme Sakın’ kitaplarıyla Türkçede okurla buluşan Zahrad, bu kez Rober Koptaş’ın editörlüğünde Aras Yayıncılık’tan çıkan ‘Ferah Tut Yüreğini’ ile karşımızda. Şairin on farklı kitabı ile süreli yayınlarındaki ilk ürünlerinden yapılan seçki, Zahrad’ın külliyatını kavramak, başlangıcından bugüne şiir rotasını takip etmek için eşsiz bir fırsat sunuyor.

KARİN KARAKAŞLI

Şiirin çevirisinin mümkün olup olmadığı, bitmek bilmeyen bir tartışma konusudur. Bütün doğası, içinden çıktığı dil geleneğini sarsmak, dili sınırlarına kadar zorlayarak içerik, biçim ve üslupta konuşma dili ve düz yazının imkânlarını sonuna kadar genişletmek üzerine kurulu olan şiir, başka bir dile çevrildiğinde çevirmen için adeta bir meydan muharebesi başlar. Şairin kendi ana dilinde yaptığı oyunların doğrudan karşılığı yoktur; inisiyatif kullanmak ve o anlam evrenini başka bir dilde sıfırdan yeniden yaratmak gerekir.

Bu inisiyatifi layıkıyla kullanan mizah ustası, çevirmen Ohannes Şaşkal, tutkunu olduğu Zahrad şiirini Türkçede bir kez daha yaratıyor. Daha önce yine Ohannes Şaşkal’ın çevirisiyle ‘Yağ Damlası’, ‘Yapracığı Gören Balık’ ve ‘Işığını Söndürme Sakın’ kitaplarıyla Türkçede okurla buluşan Zahrad, bu kez Rober Koptaş’ın editörlüğünde Aras Yayıncılık’tan çıkan ‘Ferah Tut Yüreğini’ ile karşımızda. Şairin on farklı kitabı ile süreli yayınlarındaki ilk ürünlerinden yapılan seçki, Zahrad’ın külliyatını kavramak, başlangıcından bugüne şiir rotasını takip etmek için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Ayrıksı ve yalnız

Zahrad’ın hayat arkadaşı ve şiirinin en yakın tanığı Anais Yaldızcıyan’ın şairin 2009’da yayımlanan ‘Tıtumi Hamı’ (Kabak Tadı) başlıklı kitabının başındaki yazısının da çevrilerek bu seçkide yer alması adeta bir giriş kapısı aralıyor Zahrad’a. Şöyle demiş Anasi Yaldızcıyan: “Zareh, kendi yazınsal serüveniyle bütünleşmişti; derdi günü şiirdi; o, şiirle ahenk içinde, şiir için soluk alıp verirdi. Şiir, öz benliğinin ekseni, kakanıydı, dokunulmaz ve geçit vermez; ‘bir kalkan; manevi, saf inanç, salt fikir’, ki ‘tutardı göğsünde bir bayrak gibi.’ O göğüs artık yok! Fakat bu kitap var; öyle ki, onun şiirlerini sevenler bastırabilirler göğüslerine; ve bizzat sevenler Zahrad’ı –o Başka’yı – o Farklı’yı.”

Zahrad başka, Zahrad farklı olduğunu hep bildi. Bu tuhaf varoluş halini, insanı yazabilmenin sağlıklı mesafesi için imkâna çevirdi. Ve bize şöyle seslendi:

 

Kendini bir yağ damlası kadar ayrıksı hisseden, o yağ damlasının hareleri gibi dalgalanan, içinde fırtınalar kopan, kalabalık yalnızı bir şair… Herkesi her şeyi anlamakla lanetli. Öyle ki başkaları denizin parçasıyken o fırtınanın ta kendisi. İnsanlar arasında hep biraz iğreti, hep biraz tekinsiz.

Ayrıksılık kaçınılmaz yalnızlığı da beraberinde getirir. Ama diyalektik gereği tam da bu yalnızlık şairin, insanlığın ortak hikâyesini, o geceleri bir başına haykırılan, gündüz olunca kimselere söze dökülemeyeni ifade edebilmesini sağlar.

2007 zamanlaması

Zahrad’ı Hrant Dink’in öldürüldüğü 19 Ocak 2007’nin hemen ertesinde, daha acının kendisini idrak edememiş, yas tutmaya bile geçememişken 21 Şubat 2007’de kaybettik. İlk tepkimin çaresiz bir öfke olduğunu hatırlıyorum. Nasıl giderdi şimdi? En çok da ona sığınacakken ben?.. İnsan ve okur bencil bir yaratık ne de olsa.

O günlerde şairin ölümü ve gerisindeki kayıpla ödeşebilmenin , kesif yitmişlik hissi ile başa çıkabilmenin yolunu yine şairin şiirine sığınmakta bulmuştum. Şairin Yeni Yıl Armağanı şiirinden yola çıkarak şöyle yazmıştım kendi kendime sayıklar gibi:

Zahrad’ı Zahrad, Hrant’ı Hrant kılan bu umut ışığından başka ne ki? Zifir karanlıklarda inadına yaktıkları ışık. Hiç ama hiç söndürülmemesi gereken. Öte türlüsü ihanetin en büyüğü olur. Acın bile ışıl ışıl olacak ve şifa verebilecek sonunda başta kendine sonra diğer herkese. Işık olabilecek acın da ve sonunda bir an en büyük kazanç bileceksin onca kaybın uyuştura kahrını. İnsandan yana servet sahibi olmuşluğun bedeli bu. Ödetirlerse ödeyeceksin. Ama o ışık var ya o ışık, işte onu hiç söndürmeyeceksin.”

Şairin ölüm sınavı

Zahrad’ın ölümle bağlantısı ürpertir insanı. Buna sebep  kendisi üç yaşındayken veremden ölen ve hiç yaşayamadığı babası Movses Yaldızcıyan’dır. Çocukluğunun o  derin, o kelimesi bir türlü bulunamayan  kemirgen boşluğunu ilerde şöyle çarpacaktır yüzümüze:

Bu sadeliği yakalamanın karmaşıklığını düşünürüm her seferinde. Gönlü cömert bir şairdir Zahrad, aştığı zorlukları kolay anlaşılır kılar bize; dünya şifrelerinden biraz daha arınsın, bütün çıplaklığıyla önümüzde serili kalsın diye.  Ve mahrumiyetini, bizim kendimize bir türlü itiraf edemediğimiz eksikleri de ifade edecek şekilde, hüzünle gülümseten bir üslupla hissetirir:

Kök ve gurbet

Zahrad’ın şiiri her biri doğduğu topraklardan vahşide koparılmış, Anadolu’daki varlığı neredeyse tamamen ortadan kaldırılmış Ermeni halkının da sesidir. Şair bu büyük acıyı, her bir Ermeni ailenin dünyanın dört bir yanına dağılmış akrabaları üzerinden, ailelerin en çok birlikte olmaya ihtiyaç duydukları  Noel zamanında ağaç imgesine yaslanarak aktarır:

 

Metaforların girdabında

Zahrad bir yanıyla dili en yalın haliyle kullanırken diğer yandan benzetme ve metaforlarda her dem taze bir özgünlük yakalar. Bu anlamda Orhan Veli’nin, ‘Balkıs’ kitabını birlikte çıkaran (1942) Garbis Cancikyan ve Haygazun Kalustyan’ın Garip akımını Turgut Uyar’ın ve Edip Cansever’in İkinci Yeni akımına bağlar. Sözcük olmaktan çıkıp imgeye dönüşen renkler, özenle yaratılmış anlatıcı karakterleri, sanki tam da okunduğu zaman yazılmışçasına çağdaş bir dil Zahrad’ın şiirlerini belirler. Şair beklenmedik bezetmeleri ile bizleri hep şaşırtır, gaflet uykularımızdan uyandırır:

  

Her şeyin sonunda

‘Ferah Tut Yüreğini’, Zahrad’la başbaşa kalmak için eşsiz bir kaynak. Şiirleri 22 farklı dile çevrilen şair için hiç kulkusuz kendi memleketinde Türkçe olarak da ulaşılabilir olmanın anlamı çok başkadır. Ermenicenin atar damarı saydığım, bu dilde yarattığı kainatına hayranlık beslediğim şair, eminim bütün külliyatının Türkçeye kazandırılacağı günü bekliyor öte dünyada  heyecanla. Aras Yayıncılık’ın özenli ve özverili çalışmaları ile bunun da yakın bir dönemde gerçekleşeceğine inancım tam. Bize kalansa onun berrak dilinin, derin felsefesinin tadına varmak…


Zahrad’la ilk ve son aşkın güzelliğini bir ömür yaşayabilmek ümidiyle…

Ferah Tut Yüreğini
Zahrad
Çeviri: Ohannes Şaşkal
Aras Yayınları
234 sayfa.