Novalis'in 'çırakları'

Sonunda bu da gerçekleşti. Paul Klee’nin 51 deseniyle Novalis’in ölümünden sonra yayımlanan ünlü yapıtı ‘Die Lehrlinge zu Sais’, yani ‘Sais Çırakları’ (1798-1799) Mehmet Barış Albayrak tarafından Türkçeye kazandırıldı.

GÜLTEKİN EMRE

Peki, kimdir Novalis? 1772-1801 yılları arasında yaşamış, tanrısal varlığın derin bir sevgiyle kavranabileceğini savlayan bir şair-düşünür. Novalis, felsefeye ilişkin düşüncelerini şiir, öykü ve romanlarında yansıtmaya çalışmış. Yalnızlık, ölüm, özlem, sevgiliye kavuşma, tanrısal bir evrende mutlu olma gibi konulara ağırlık vermiş yapıtlarında. Ona göre, ‘insan, karanlıkla aydınlık gibi iki karşıt varlık ilkesi’ arasında yer alıyor. ‘Aydınlık’ içinde yaşanılan günü imlerken, ‘karanlık’ ise ‘ölümsüz ve kutsal’ yaşamı içerir. Bu düşüncenin simgesi ise ‘gece’dir. Ölüm, Novalis’e göre insanı mutlu eder, ‘ayrılık acıları’ndan ve ‘özlem’den kurtarır. İçinde yaşadığımız dünya ‘geçicidir’, ‘oyalayıcıdır’. İnsanı, gerçek varlığı ‘tanrısal töze ulaştıramaz’. Ölüme karşı duyduğu özlemi ‘Geceye Övgüler’de (Humnen an die Nacht) ve ‘Fragmente’de (Bölümler) ele almıştır.

Sümbül ve Goncagül’ün hikâyesi

Bir süre jeoloji bilimiyle de ilgilenen şair ‘romantik bir doğa’yı benimser ve önemser. Notos Kitap tarafından yayımlanan ‘Sais Çırakları’ doğanın gizlerine eğilir. Ona göre, doğayı anlayabilmek için ‘gezmek, doğal varlıkları kendi oluş ortamında görmek, tanımak gerekir.’ ‘Sais Çırakları’nın konusu, bir ustanın yönetimindeki çırakların, Sais adı verilen bir mabette doğanın gizlerini çözme çabalarını içeriyor. Tamamlanamadan kalmış yarım bir yapıttır ‘Sais Çırakları’. Bu yapıtta yer alan ‘Sümbül ve Goncagül’ masalı bir bütünlük oluşturur ve yapıtın özü hakkında da fikir verir. Goncagül’le Sümbül, birbirine âşık olan iki komşu çocuğudur. Goncagül kız, Sümbül ise erkektir. Onların birbirini sevdiğini bahçedeki çiçekler, meyve ağaçları, ev hayvanları biliyordur. Günün birinde Sümbül uzaklardan gelen biriyle tanışır. Tanıştığı adama yardım eder. Adam ayrılırken Sümbül’e bir kitap armağan eder. Sümbül bu kitaba dalıp gider ve çevresini falan unutur. Sevgilisi Goncagül’den uzaklaşır. Bir gün ormanda dolaşırken karşısına çıkan bir kadın elindeki kitabı ateşe atar. Sümbül’e bilgisini genişletmek için kitabı bırakmasını, evinden uzaklaşıp gezmesini söyler. Huzuru kaçan Sümbül, ailesinden izin aldıktan sonra yola çıkar. Aradığı ise, gizemli kadının ona sözünü ettiği, yüzü peçeli bir tanrıçadır. Dağları, ırmaklar geçer, her gittiği yerde, İsis adlındaki bu tanrıçayı arar, sorar. Bir gün bir kaynak çıkar önüne. Etraftaki çiçekler ona peşinden gelmesini söyler. Onlar da bu tanrıçaya gitmektedir. Sümbül yolda yorgun düşer ve uyur. Bir rüya görür uykusunda. Onu aradığı tanrıçaya götürecek olan şey de rüyasındadır aslında. Rüyasında hoş bir müzik sesi, güzel kokular, çarpıcı renklerle onu kendisinden geçirir. Sümbül birden karşısında tanrıçayı bulur. Yüzündeki parlak örtüyü kaldırınca, sevgilisi Goncagül’ü görür. Sümbül, aradığı gizi bulmuştur böylece. Yaşadığı yerlere geri döner, Goncagül’le evlenip mutlu bir yuva kurarlar. Çok çocukları olur.

Mavi Dörtlü’den Paul Klee

‘Sais Çırakları’nı desenleriyle selamlayan Paul Klee’ye (1879-1940) gelince: Ressam, yontucu ve grafiker Franz von Stuck’un yanında çalışır. 1901’de İtalya’yı gezer boydan boya. 1902-1906 arasında Voltaire’nin ünlü yapıtı ‘Candide’inden esinlenerek ilk gravürlerini ortaya çıkarır. 1911’de ‘Der Blaue Reiter’ (Mavi Atlı) ressamlarıyla tanışır ve 1912’deki sergilerine katılır. 1914’te Tunus’a gider. Bu geziden sonra sanatçı kişiliği gelişir ve manzara resimleri yapmaya başlar. Birinci Dünya Savaşı’nda Alman ordusunda görev yapar. Martin Gropius’un 1922’de kurduğu ‘Bauhaus’ okulunda öğretmenliğe başlar. 1925’te ilk uluslararası Gerçeküstücüler sergisine katılır. Kandisky, Feininger ve Jawlensky’le birlikte ‘Die Blaue Vier’ (Mavi Dörtlü) grubunu oluşturur. 1929’da Mısır’a gider. Bu geziden sonra, renkli şeritlerden oluşan soyut düzenlemeler ağırlık kazanır. 1931’de Bauhaus’dan ayrılır. Yapıtlarında suluboyayı yeğleyen Paul Klee, çocuksu bir anlayışı tüm yaşamına yaymış bir ressamdır. Mizah, onun yapıtların ana teması gibidir. Yaşamın, nesnelerin izdüşümü ve ritmini öne çıkarmayı ustalıkla ele almıştır hep. Yapıtlarındaki düşsel öğeler insanı sürükleyip götürür.
Paul Klee’nin desenleriyle Novalis’in ünlü yapıtı ‘Sais Çırakları’ ilk 1949’da Benteli Verlag tarafından yayımlanmış. Kitabın ikinci basımı 1987’de gerçekleştirilmiş. Kitapta, ‘çıraklar’ ve ‘doğa’ ağırlıklı olarak yer alıyor. Paul Klee’nin çizimleri Novalis’in yapıtının dünyasına adım adım yaklaşıyor, okuru da sokuyor o düşsel evrene. Klee’nin çizimleri farklı, görsel bir masal oluşturmuş sanki. Kitabın sol sayfalarında Klee’nin çizimleri, sağ sayfalardaysa Novalis’in anlatısı yer alıyor. Çizimler, sanki bu kolay anlaşılmayan anlatıyı daha iyi kavramamızı sağlıyor.
Günlerdir elimden düşmeyen bu iki büyük ustanın, biri çizgileriyle, öteki anlatısıyla aynı kitapta buluşmasını içeren benzersiz bir kitap ‘Sais Çırakları’. Çevirmen Mehmet Barış Albayrak, bu zor, felsefi, şiir yüklü, ‘insanın doğayı anlama ve doğayla ilişkilenme çabasına yönelik bir yol / yolculuk niteliğinde’ki anlatının üstesinden gelmiş. Novalis’in anlatısını özetleme olanağı var ama Klee’nin çizimlerini mutlaka görmek gerekiyor, onları betimlemenin olanağı yok.

‘Sais Çırakları’nda ‘Editörün Notu’, ‘Çevirmenin Notu’, Paul Klee’nin ünlü denemesi ‘Doğa Öğreniminin Yolları’, Novalis ve Paul Klee kronolojisi de kitabı daha anlaşılır kılıyor.
Evet, hayata ‘türlü türlü yollardan gider insan’.

Sais Çırakları
Novalis
Desenler: Paul Klee
Çeviri:
Mehmet Barış Albayrak
Notos Kitap
146 sayfa.