Saatlerimizi kim çalıyor?

24 saat, 720 saat, 8640 saat… Modern insanoğluna bu saatlerin hiç biri yetmez, sürekli telaş, koşuşturma içindedir. Hiçbir şeye, hiç kimseye ayıracak vakti yoktur çünkü yetiştirmesi gereken çok işi var. Peki bu yetiştirmemiz gereken işler neler? Bizleri sevdiğimiz insanlara, hobilerimize ya da kendi kendimizi dinlemeye vakit ayırmaktan uzaklaştıran bu işlerden kurtulabilecek miyiz?

MELİS SOKALOĞLU

Momo’nun en büyük özelliği

Momo, eski püskü ve kendine epeyi büyük gelen kıyafetlerle dolaşan ve bu yüzden de yaşının dokuz mu yoksa 12 mi olduğu tahmin edilemeyen kocaman simsiyah gözlü sevimli bir kız. Eski zamanlardan kalma bir amfiteatr ’da yaşayan Momo’nun en büyük özelliği, belki de hepimizin en çok ihtiyaç duyduğu ancak bir o kadar da yoksun olduğu özellik, karşısındaki ne anlatırsa anlatsın mutlaka ses çıkarmadan dinlemesidir. Bizler dertlerimizi, acılarımızı bazen sadece anlatmak isteriz, ne akıl almak ne nasihat dinlemek. Oysa dostlarımız, ailemiz hatta psikoloğumuz bize ne yapıp ne yapmamız gerektiğini söyler, belki de kimse müdahale etmeden sadece düşüncelerimizi ortaya döktüğümüz zaman kendi kendimize yolumuzu bulabiliriz.
Momo’nun hiçbir şey için acelesi yoktur, saatlerce oyun oynayabilir, saatlerce gezebilir ya da sadece sessizliği bile dinleyebilir, en yakın arkadaşları Çöpçü Beppo ve Turist Rehberi Gigo’dur. Tabii ki en yakın arkadaş olmalarının sebebi birbirlerine vakit ayırabilmelerinden kaynaklanır. Onlar birbirlerini gerçekten dinlerler bu gün birçoğumuzun yaptığı gibi dinlemiş gibi yapmazlar. Gigo’nun en dikkat çekici özelliği rehberlik ettiği turistlere bölge hakkında kendi tasarladığı hikayeleri anlatmasıdır. “Kim bilir belki ben haklıyımdır tarihi gerçekten kim bilebilir ki” diye düşünür.

Tehlike, bir gün Momo’nun yaşadığı yeri, dostlarını, arkadaşlarını da sarar. Tehlikenin adı ‘Duman Adamlar’. Duman Adamlar insanlarla anlaşıp, onları vakitlerini tasarruf etmelerine ve o tasarruf edilen vakitleri de kendilerine emanet etmelerine ikna eder. Aslında bu gün bir çoğumuzun yaptığını yapmaya başlar Momo’nun arkadaşları yani her işlerini aceleyle yapmaya başlarlar, birbirlerini daha az görürler ve daha çok para kazanmaya çalışırlar. Engelli birini ziyaret etmek ya da bakıma ihtiyacı olan annesiyle ilgilenmek Momo’nun arkadaşlarına artık külfet olmaya başlar, onlara ayıracakları zamanları daha sonra kullanmak için saklamayı tercih ederler. İnsanlar çocuklarıyla ilgilenmeyi bile bir yük olarak görmeye başlarlar. Çocukların bütün gün kendi hallerine kalmalarını boşa vakit harcamak olarak görürler ve tabii ki boşa vakit harcamak kötü olduğu için ‘çocuk depoları’ kurulur. Çocuklar anne babaları işten gelene kadar burada oyun oynamayı daha doğrusu ileride zekalarını daha iyi kullanabilmek için gerekli oyunları öğrenirler oysa onlar zaten bütün gün oyun oynuyorlardı ve daha çok keyif alıyorlardı. Çocuklar kendilerine değer verildiğini alınan hediyelerin fiyatlarının yüksekliğiyle ölçmeye başlarlar, gerçek birer arkadaşla oynamak yerine konuşan oyuncak bebeklerle oynamaya sıkıldıkça onlara yeni gereçler almaya başlarlar.

Günümüzde insanların çoğu, bu gün kendilerinden ya da çevresindekilerden esirgediği vakti sanki daha sonra depodan çıkarıp kullanabilecekmiş gibi davranır ve artık birer insana değil kurulmuş robotlara benzemeye başlar. Michael Ende’nin bu fantastik romanı kendi üzerimize düşünmeye, yaptığımız çoğu şeyi sorgulatmaya hazırlayarak sadece basit bir çocuk kitabı olmaktan uzaklaşır, dünyanın sadece sayılardan ibaret olmadığını yetişkinlere de hatırlatabilecek nitelikte bir kitap niteliği yaşıyor.

Momo

Michael Ende

Çeviri: Leman Çalışkan

Kabalcı Yayınları

305 sayfa