Avrupa’nın mültecilerle dayanışma masalı sona mı erdi?

Hamburg’da yaşayan serbest gazeteci Yasemin Ergin, Almanya’nın yeniden sınır kontrolleri getirme kararının yankılarını ve ülkeye ulaşan mültecileri bundan sonra nelerin beklediğini Agos’a yazdı.

Almanya hükümetinin geçen Pazar, mülteci krizine tepki olarak Avusturya sınırında yeniden sınır kontrolleri getirme kararı, oldukça ani ve şaşırtıcı oldu. Kararı duyuran İçişleri Bakanı Thomas de Maizière, “Almanların yardımseverliliğinin son günlerde fazla zorlandığını, mültecileri barındırmanın Avrupa Birliği ülkelerinin birlikte üstlenmesi gereken bir vazife olduğunu” öne sürdü. Hükümetin bu sonuca varmasındaysa, Bavyera Eyaleti’nde faaliyet gösteren Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU) partisinin rolü büyük. Avusturya ve Macaristan üzerinden Almanya’ya geçen mültecilerin çoğunun Bavyera bölgesinin başkenti Münih’e varmasıyla, eyaletin aşırı zorlanmış olmasından şikâyetçi olan CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Horst Seehofer, Merkel’in mültecilere kapıyı açma kararını, başından beri en sert şekilde eleştirdi. 

Federal hükümetin, Bavyera’nın baskısı üzerine sınır kontrollerini geri getirme kararı, Almanya’nın son haftalardaki mültecilere gösterdiği misafirperverliği takdir edenler tarafından tepkiye yol açtı. Hükümetin kararsızca ve tutarsızca davrandığını öne süren birçok gözlemci, “Mültecilerle dayanışmamız bir yaz masalıymış, sona ermiş” yorumları yaptı.

Oysa, sınır kontrolleri başladıktan sonra bile, Münih İstasyonu’na bine yakın mülteci ulaştı. Eyalet Başbakanı Seehofer, eyalet bütçesinin bu yükün altından kalkamayacağından yakınadursun, istasyonun çevresinde yine yüzlerce gönüllü toplanıp bitkin ve aç mültecilere nöbetleşe yardım etti.

Gönüllüler yardım ediyor

Benzer sahneler, son haftalarda Almanya’nın birçok şehrinde yaşanıyor. Özellikle ülkenin doğu bölgelerinde, mülteci kamplarına yönelik protestolara ve saldırılara yol açan yabancı düşmanlığına karşı mücadele eden, hükümetin politikasını eleştiren binlerce gönüllü, mültecilere destek için çalışıyor. Örneğin Almanya’nın kuzeyinde bulunan ve ülkenin en büyük şehirlerinden olan Hamburg’un tren istasyonunda, resmi bilgi gişesinin hemen karşısında eğreti bir danışma ve yardım noktası bulunuyor. Gönüllüler tezgah kurmuş, etraflarında toplanan Suriye, Afganistan veya Eritre kökenli mültecilere gıda ve giysi dağıtıyorlar. Birileri kâğıt parçalarına Arapça ve Farsça bilgi notları yazmış. “İsveç“ ve “Danimarka“ yazılı levhalar taşıyan bazı gönüllüler, Kuzey Avrupa’ya gitmek isteyen mültecilere yol gösterirken, kimileri de burada kalmaya niyetlenenlere eşlik edip, onları barınma kamplarına götürüyorlar. Gönüllüler genelde isimlerini vermek istemiyorlar. “Bu yaptıklarımızın tamamen yasal olduğundan emin değiliz” diyor genç bir kadın, “yasalar sürekli değişebiliyor. Gün gelir, mültecileri diğer ülkelere doğru yolcu ettiğimiz için, bizi göçmen kaçakçılığı yaptığımız için yargılayabilirler.”

Almanya mültecilere her ne kadar kucak açmış olsa da, Hamburg’a kadar ulaşanlar İskandinavya ülkelerine doğru devam etmekte kararlı. Oralarda akrabaları olanlar çok. Ayrıca, kışın yaklaşmasına rağmen Hamburg Belediyesi’nin mültecileri çadırlarda barındırdığını duyup, kalmaktan çekinenler de var. Almanya’nın her yerinde olduğu gibi, Hamburg’daki yetkililer de krize hazırlıksız yakalandı. Şimdi de mültecileri yerleştirebilmek için binalar ve arsalar aranıyor. Gelenler, ilk etapta oldukça kalabalık ve konforsuz olan acil barınaklara, kayıtları yapıldıktan sonra biraz daha rahat olan geçiş kamplarına yerleştiriliyorlar. İşlemleri tamamlanmış ve mülteci statüsüne kavuşmuş olanlarsa, evlere taşınma hakkına sahip oluyorlar. Resmî dairelerin git gide artan yoğunluğu yüzünden, iltica prosedürleri de ortalama altı ay sürüyor. Yani, son haftalarda Almanya’ya ulaşan mültecilerin yeni bir hayata başlaması için, daha zaman var gibi görünüyor.

Kategoriler

Güncel Dünya Dünya


Yazar Hakkında