Birtakım tuhaflıklar...

BANU YILDIRAN GENÇ 

Fantastik edebiyat tam benim harcım olmasa da ‘tuhaf’ şeyler okumaya bayılıyorum. Aylak Kitap geçen sene okuyup unutamadığım Zeplin’den sonra yine farklı bir kitap yayımladı. Kelly Link’in yazdığı ‘Tuhaf Şeyler Oluyor’, sözlü edebiyattan, masallardan, destanlardan, söylencelerden beslenen  öykülerden oluşuyor, tüm öykülerin ortak yönü bilimkurgu ya da fantastik edebiyat olmaktan çok, tuhaflıklar barındırmaları diyebiliriz. Arka kapağında Karen Russell’dan alıntılanan söz aslında tam da bunu ifade edebilecek nitelikte: “Kelly Link’in hiçbir tarza sığmayan eserini sınıflandırmak zorunda olan biçare kütüphanecilere üzülüyorum.”

Ölünce gittiği ve neresi olduğunu bilmediği araf misali bir yerden, adını unuttuğu karısına durmadan mektuplar yazan bir adam; takma bacaklı anne ve takma burunlu babası, bir de arada bir köpek gövdesine bürünme ihtimali olan, dünyalar güzeli bir genç kızın aşkı uğruna tuhaflığa alışan delikanlı; anne ve babasından uzakta, mutsuz, yalnız, eşyaları dokunmadan hareket ettirip uçabilen kız çocuğu... Öykü kahramanları Kelly Link’in eşsiz hayal gücünü ve yaratıcılığını türlü biçimlerde ortaya koyuyor. Yine tüm öyküler, tuhaflıklarının yanında, okurda merhamet uyandıracak, içini birkaç yerde cız ettirecek duygusal anlar da içermekte.

‘Uzman Şapkası’

Gotik edebiyat örneği olan ‘Uzman Şapkası’nda, anneleri 282 gün önce ölmüş olan 10 yaşındaki tek yumurta ikizleri Claire ve Samantha, babalarıyla birlikte ‘Sekiz Bacalar’ adı verilen eski bir eve yaşamaya gelirler. Gotik denince perili ev, hayaletler, garip olaylar olmazsa olmaz, Kelly Link öyküde bunları yerinde ve ustaca veriyor, hatta okuru bayağı tedirgin ediyor. Bütün bunların yanında anneleri 282 gün önce ölen ikizlerin 274 gündür ‘hadi ölü numarası yapalım’ oyunu oynamaları, onlarla pek de ilgilenmeyen babalarının öğleden sonra yaptığı yürüyüşlerin süresinin ve yanına aldığı içki miktarının günbegün artması gibi yalnızlığın ve çaresizliğin okura hissettirildiği satırlar, öyküyü klasik gotik edebiyattan ayıran yönler.

‘Tuhaf Şeyler Oluyor’un sözlü edebiyattan beslendiğini söylemiştim, Antik Yunan mitolojisinden, özellikle Orfeus ve Ölüler Ülkesi mitinden esinlenen ‘Uçuş Dersleri’ öyküsünde dikkatli bir okur ‘Paris’in yargısı’ndaki altın elmanın bir benzerinin öyküde rüyada görülen golf topu olarak belirdiğini fark edebilir. Kelly Link çoğu öyküsünde ince göndermelerle, bazen bulmacalar, hayal ve rüyalarla okuru zorlamayı, metinlerarası ilişkiler kurmayı seviyor. Vampir hikâyelerinden yola çıkılmış ‘Hayatta Kalanlar Balosu ya da Donner’ın Partisi’, Külkedisi masalından esinlenilmiş ve bir yerlerinde Filipinler’in eski diktatörünün karısı Imelda Marcos’a bile rastlayabileceğiniz ‘Ayakkabı ve Evlilik’, ‘Karlar Kraliçesi’ masalını çok hoş bir kadın hikâyesine dönüştürmüş ‘Karlar Kraliçesiyle Yolculuk’, geleneksel edebiyatla modern edebiyatın hoş bir birleşimi sayılabilir.

‘Karlar Kraliçesiyle Yolculuk’un kahramanı Gerda, çocukluk aşkı Kay’la birlikte yaşayan, biraz kilolu sayılabilecek bir anti-masal kahramanı aslında. Sevgilisinin Karlar Kraliçesi tarafından kaçırıldığını öğrenip de peşine düşen Gerda’nın yolculuğu bildiğimiz masallardan farklı. Hanlarda gecelerken kendisini koruyan muhafızlarla yatan Gerda, Kay’ın peşinden Uyuyan Güzel’i ziyaret ettiğinde, onun da Kay’la yattığını öğreniyor! En sonunda Karlar Kraliçesi’ni bulduğunda Kay’ın pek de matah  biri olmadığını çoktan fark etmiş durumdadır. Kelly Link zaten öykü boyunca Gerda’ya masallarda fedakârlık yapan kadınları sorgulatmıştır. Bu sorgulamalardan sonra öykü gelenekselden moderne hızlı ve etkili bir biçimde evriliyor.

‘Louise’in Hayaleti’

Kitabın uzun öykülerinden biri olan ‘Louise’in Hayaleti’ de değinilmesi gerekilen öykülerden. Çocukluklarından beri ayrılmaz iki dost olan Louise ve Louise’in hikâyesi anlatılan. Aynı ismi taşıyan arkadaşların, birbirini tamamlamanın, bazen araya girenlerin hikâyesi... Louise’lerden birinin kendini küçükken köpek sanan kızı Anna, bu öyküdeki tuhaflıkların ilki. En iyi arkadaşın çocuğu çok sevilir, diye bir kural yok ama diğer Louise’in Anna’da hiç hazzetmemesi de tuhaflık sayılabilir. Sonra evde yaşayan hayaletler var, önce insan boyutunda olup sonra küçülen, hatta gidince özlenen hayaletler... Yazar tüm bu tuhaflıklarla beraber insana dair en acı duyguları öyle ustalıkla serpiştirmiş ki araya, evli ve karşısındakine değer vermeyen erkekle sırf yalnızlıktan kaçabilmek için birlikte olmak, alzheimer’lı anneye sürekli kendini, öz çocuğunu hatırlatmak zorunda olmak, en yakınını kaybetmek, bu kayıpla baş etmeye çalışmak... bunlardan bazıları. ‘Louise’in Hayaleti’, okuru aynı anda hem gülümsetip hem hüzünlendirmeyi başaran sıcacık bir dostluk öyküsü.

Kelly Link’in eşsiz hayalgücü ve sürekli sezdirdiği ‘kızkardeşlik’ duygusu, ne çevirse okurum diyebileceğim bir çevirmen olan Seda Çıngay’ın usta ve doğal çevirisi, bu tuhaf kitabı ‘okunması gerekenler’ kategorisine sokuyor. 

Tuhaf Şeyler Oluyor
Kelly Link
Çeviri: Seda Çıngay
Aylak Kitap
272 sayfa.