Hayatın ve aşkın sofrası

NAYAT KARAKÖSE

Bazı kitaplar film gibidir, bazı filmler ise kitap gibi... Kitap olan filme uyarlandığında genelde hayal kırıklığına uğratır, film olanın kitabı yazıldığında da beklentiler kolayca karşılanmaz. 

‘Sen Benim Hayatımsın’, Ferzan Özpetek’in 2014’te yayımlanan ‘İstanbul Kırmızısı’ adlı romanının ardından, Kasım 2015’te Can Yayınları tarafından çıkan ikinci romanı.  ‘Sen Benim Hayatımsın’ film gibi olan, okunduğunda adeta zihnin önüne inen perdeden de eşzamanlı olarak izlenebilen bir kitap. Burada şüphesiz ki İtalyan sinemasının önde gelen isimlerinden olan Ferzan Özpetek’in yönetmen  ve senarist olmasının rolü büyük ama aynı zamanda kitaba ilham veren,  Ferzan Özpetek’in de hayatında yer alan insanların payı da büyük.

Yarı otobiyografik olan bu roman sayesinde Ferzan Özpetek’in de filmlerinde bolca yer alan, zamanla ailesi olan, hayatının vazgeçilmezi haline gelen ve her biri nev-i şahsına münhasır dostlarının hayatına da konuk olma fırsatı buluyoruz. Kitap sayesinde, Roma’ya ve Ostiense Caddesi’ndeki o eve yolculuk ediyor, bambaşka hayatların hikâyelerine tanıklık ederek içinde bulunduğumuz karamsar günlerin kalbimize çektiği kalın perdeyi aralama fırsatı buluyoruz.

Merkezinde aşk olan ‘Sen Benim Hayatımsın’ sevgiliye yazılmış bir destan, birbiri için yaratılan iki kişinin hayat tarafından karşılaştırılmasına duyulan minnetin ifade edildiği bir mektup niteliğinde.

Özpetek’in mumyaları

İçinde sadece aşk yok, hayatın her hali, onlarca sürprizi, neşesi, elemi, açtığı yaraları, hayal kırıklıkları hepsi bu kitapta yer alan onlarca karakterde vücut buluyor. Kitabı okuduktan sonra da Roma’ya gidip, Ostiente Caddesi’ndeki o apartmanın terasına koşup Özpetek’in mumyaları dediği ve ailesi olan dostlarıyla aynı sofrada buluşmayı diliyorsunuz.  Kitapta  ‘Sevdiklerinle paylaşamayacaksan yemek yapmanın ne anlamı var?’ diye soruyor ana karakterimiz, bunun bilincinde olan mumyalar Ostiense caddesindeki apartmanın terasında hayatın sofrasını birlikte kuruyorlar aynen Özpetek filmlerinden sıkça alışkın olduğumuz gibi.  O sofralar bazen bir kutlamaya, bazen bir tartışmaya ev sahipliği yapıyor. Bazen kararlar o sofrada alınabiliyor veya alınan kararlar o sofrada onaya sunuluyor. Kimi zaman da yemeğin ve içkinin çeperinde bir terapiye dönüşüyor o sofralar.

Kitapta her birinin ayrı ayrı romanı veya filmi çekilebilecek karakterler var. Trafik kazası geçiren Massimiliano’nun Foggia’dan çıkıp gelen, komşulardan yüzlerce Eruo tırtıklayıp, bunu devamlı kumarda çarçur eden ama hayat neşesi ve enerjisiyle mumyaların gönlünü çalan Signora Adelaide; kaderin bir cilvesiyle , yeni deneyimler edinme olanağının cazibesine karşı koyamayan, uzun süre koreograf  olarak çalışan ve kısa sürede  Mario’dan Roma’nın en ünlü travestisine dönüşen Vera; inançlı bir vejetaryen olan, çocuk sahibi olmak isteyen ama geleneksel bir aileye sahip olmak istemeyen, sonunda bir kız çocuğu doğurarak mumyaları havalara uçuran Rosella; hafızasını yitiren ve mumyaların Massimo diye adlandırmaya karar verdikleri, hafızasının geldiği zamanlarda yasak aşkını anlatan Massimo; ikisi de eşcinsel olup istemediği hayatı yaşamak zorunda kalan Marcelo ve dilediği hayatı yaşayan Ricardo kardeşler; Ostiense Caddesi’nde apartmanın altında gazete bayisini işleten, müthiş sofraların mimarı ve anakarakterimizin ailesi haline gelen Carlo, Bice, Doriana ve Lorella  ve kitapta yer alan daha nice karakterin her birinin hikâyesi aslında birer kitabın veya filmin konusu olabilir.

İyi kalpli insanların kitabı

Akıcı ve dinamik üslubu ile Özpetek okuyucuya kitabı hem okutuyor hem de betimlemeleriyle okuyucunun sahneleri zihninde güçlü bir şekilde canlandırmasına yardımcı oluyor. ‘Sen Benim Hayatımsın’ karşılıksız ve koşulsuz, hakiki bir aşkın romanı.  Ama sadece aşkla sınırlı değil, iyi insanların iyi kalplerinde yeşeren sevginin ve dayanışmanın de romanı. Geçenlerde yine keyifli bir yemek sofrasında, yeni tanıştığım birisi  ‘Bizler mükemmel insanlar değiliz, hatalar yapıyoruz, yanlışlarımız oluyor ama iyi insanlarız, insanların iyiliğini kalpten dileyen insanlarız’ demişti. Bu kitap da mükemmel olduklarını iddia etmeyen, hatalarıyla barışık, yanlışlarına minnet duyan ama bir başkasının iyiliğini isteyen, iyi kalpli insanların kitabı. 

Kitabı bitirdikten sonra bir sonraki Özpetek romanı için beklentileriniz yükseliyor ve de Özpetek’in yazmaya devam etmesini diliyorsunuz.  

Sen Benim Hayatımsın
Ferzan Özpetek
Can Yayınları
240 sayfa.