Pera Palas’ın anlattığı İstanbul

RAFİ ATAM 

Rumca konuşan bir Yahudinin Rum diasporasının sesi olduğu ya da kör bir Ermeninin hem Türklerin hem de Arap ve İranlıların sahip çıktığı bir çalgının icrasında devrim yaptığı bir dünya hiç de olağandışı değildi. İnsanlar milliyetçilerin istediğinden çok daha karmakarışık hayatlar sürdürmeyi her nasılsa başarırlar. Sanatın dehası bu olguya dayanır.”

Bazen bir şairin dizesinde güzel ve alımlı bir kadın silüeti olarak çıkar karşımıza İstanbul. Bazen kudretli bir imparatorun yüreğinin sesinden dinleriz o büyülü şehre, bedeli ne olursa olsun sahip olma arzusunu. Bazen ise sıradan ama umudunu ona bağlamış insanların masallarında başköşeye oturtulur “Taşı toprağı altındır” diyerek. Ne kadar farklı yürek varsa o kadar çok İstanbul vardır. Büyüsü de biraz burada gizlidir aslında. Onca medeniyete ev sahipliği yapmış ama gerçek anlamda asla hiç kimseye ait olamamış ortak bir insanlık mirası ve masalıdır İstanbul.

Sokaklarına çıkıp dolaştığınızda her bir köşesinden tarihin fısıltıları ulaşır kulaklarınıza, ne çok lisana şahit olduğunuza inanmakta güçlük çekersiniz. Bu şehir, duymasını bilen kulaklara sırlarını fısıldayan bir yürek, dilinden anlayanlara hikâyesini anlatmaya gönüllü bir yarendir. Ne kadar farklı göz varsa o kadar çok İstanbul vardır aslında…

Şehrin sırları

1987 yılının yaz aylarında sırtında çantası, yanında kolejden arkadaşıyla İstanbul’a ilk kez ayak basan genç bir öğrenci olan Charles King; İstanbul’un dilinden anlayan, onun tüm fısıltılarını işiten, zaman içinde ona yaren olup çok az insanın bildiği sırlarını dinlemeye vakıf olmuş biridir.

Bugün, Georgetown Üniversitesi profesörlerinden biri ve Amerika’nın en tanınmış yazarlarından olan King, gençliğinden beri değişmeyen ve hep taze kalan tek şeyin bu büyülü şehre olan tutkusu olduğunu söylüyor.

‘Pera Palas’ta Gece Yarısı: Modern İstanbul’un Doğuşu’  adlı çalışmasını üç yıl önce yazmaya başlayan Charles King, kitabı kafasında aslında 1987 yılında oluşturmaya başladığını ancak bunu çok sonraları fark ettiğini aktarıyor.

Öncelikle kitap yazılırken ne kadar emek sarf edildiği, hiçbir araştırmanın ve detayın hasır altı edilip boş verilmediği aşikâr. Charles King kitabını oluşturmaya başladığı o çalışma döneminde öyle çok araştırma yapmış, öyle çok gezmiş, kimsenin aklına gelmeyecek arşivler, sahaf kitapları kullanmış ki kitabın her sayfasına sinen emeğin kokusunu duymamanız mümkün değil.

Kitap, Pera Palas Oteli ekseninde, İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e geçen bir ülkenin sancılı fakat arzulu kabuk değiştirme dönemine ışık tutuyor. Bir yandan Avrupa ve dünyada olup biten tarihsel olayları bu değişim ekseninden görülebilecek bir açıdan ele alan yazar, hepimizin adını sıkça duyduğu ama hayatları hakkında çok az şey bildiği figürleri ön plana çıkartarak okurun dönemi her açıdan daha iyi anlamasını sağlamayı amaçlamış.

Yazar kitapta öyle akılda kalıcı ve etkileyici bilgiler kullanmış ki okur, kendine dönüp “Ben bunu araştırıp öğrenmeyi bugüne kadar nasıl akıl edemedim” diyor. Örneğin 31 Aralık 1925 akşamı yılbaşını kutlamak için toplanan İstanbullular, ilk kez aynı saat, aynı ay, aynı yıl üzerinde anlaşıyor ve tek bir takvimde uzlaşarak 1 Ocak 1926’ya giriyorlar. O gece tüm İstanbullular teknik olarak gece yarısı denen vakit üzerinde fikir birliğine varıyorlar.

Bir diğer örnek; 28 Ekim 1927 yılında Türk Hükümeti istatistik alanında uzman Camille Jacquart’ı işe alır. Sokağa çıkma yasağı uygulanır ve Cumhuriyet Tarihinin ilk nüfus sayımı başlar. Bir hafta içinde gelen sonuçlar şaşırtıcıdır. Türkiye nüfusu 13.648.270 kişidir. Sadece iki şehrin nüfusu 100.000’i aşkın çıkar. Şimdi sıkı durun, İstanbul’un nüfusu yalnızca 690.000’dir. Dört yıldır başkent olan Ankara’da ise sadece 74.553 kişi yaşamaktadır.

Charles King verdiğim örneklere benzer binlerce merak uyandırıcı bilgiden oluşan, herkesin kolayca okuyabileceği, sıkıcılıktan uzak bir dille kaleme almış ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı Modern İstanbul’un Doğuşu’nu.

Zilciyan’dan Nazım Hikmet’e

Kitabın içinden kimler geçmiyor ki! Yazar, ulus devletin inşasında yolun başında olan Mustafa Kemal’den tutun, Büyükada’da sürgün hayatı yaşayan Troçki’ye, Udi Hrant’tan, Zilciyan ailesine, Halide Edip’ten,  Keriman Halis’e, Nazım Hikmet’ten Mustafa Suphi’ye, İttihatçı paşalardan, Ernest Hemingway’a, Tokatlıyan Oteli’nden Pera Palas’ın kaderini değiştirecek olan bombanın patlamasına, Ayasoyfa’nın fresklerini ortaya çıkaran Bostonlu Profesöre kadar birçok ismi kayıt altına alıyor. Bu detaylı hafıza, dil ve katmanlı anlatım size bir kitaptan çok bir zaman yolculuğu vaat ediyor.

Pera Palas’ta Gece Yarısı
Modern İstanbul’un Doğuşu
Charles King
Çeviri: Ayşen Anadol
Kitap Yayınevi
408 sayfa.