Dadyan binasının değil, toplumun geleceği tartışılıyor

Dadyan Okulu binasının, bir ilan sitesinden kiralığa çıkarılması, atıl durumda kalan binanın nasıl kullanılması gerektiğiyle ilgili tartışmaları alevlendirdi.

Dadyan Okulu binasının, 5 Mayıs Perşembe günü ‘sahibinden.com’ sitesindeki ilanla kiraya verilmesi, toplumda tepki uyandırdı. Hafta boyunca, öğrenciler, mezunlar, veliler, okulun eski öğretmenleri ve toplumun çeşitli kesimlerinden kişiler, sosyal medyadan tepkilerini dile getirdi. Change.org sitesinde bir imza kampanyası oluşturulurken, artan tepkiler üzerine, internetteki ‘kiralık komple bina’ ilanı yayından kaldırıldı. Fakat binanın geleceğine ilişkin tartışma henüz sonlanmış değil. Her yıl düzenlenen ve bu yıl 15 Mayıs Pazar günü yapılacak olan geleneksel Dadyanlılar buluşmasında da muhtemelen bu konu gündemde olacak. 

Dadyan’ın yeni binasının temelinin atıldığı 18 Kasım 2012 itibariyle eski binanın atıl durumda kalacağı belli olsa da, toplum içinde, buranın nasıl kullanılacağına dair bir tartışma yürütülmemişti. Güncel tepkilerin böyle bir tartışmayı geç de olsa gündeme getirecek olması önemli. Öte yandan, Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu’nun, öğrenci sayısı azalan okulları birleştirme ve yeni kampüsler inşa etme önerisinin, ilanın verildiği güne rastlaması dikkat çekti. Ermeni toplumunun belki de yeni bir eğitim seferberliği için kafa yormasına ve yeni projeler ortaya çıkarmasına vesile olacak, tarihi binaların nasıl değerlendirileceği konusunda ilham verecek bir harekete dönüşmesini ümit ettiğimiz bu tartışmada farklı kesimlerin seslerine kulak verdik.

Mimar Zakarya Mildanoğlu:‘Dadyan, bir ilk olsun’

Zakarya Mildanoğlu

Anadolu’daki ve İstanbul’daki Ermenilere ait çok sayıda tarihi binanın restorasyonunda görev almış, deneyimli mimar Zakarya Mildanoğlu’na, tarihi binalarla ilgili karar verme sürecinin nasıl olması gerektiğini sorduk. Mildanoğlu, tartışmanın doğru bir yönde ilerlemesinin, toplum için bir kazanç olacağı görüşünde: “Böylesine önemli bir binanın geleceğiyle ilgili karar verilirken, bu sadece bir mütevelli heyetinin dört duvar arasındaki konuşmasıyla sınırlı kalmamalı. Biz, Ermeni toplumu olarak buranın nasıl değerlendirilmesini istiyoruz? Önce bunun kararını vermeliyiz. Bunun toplum tarafından tartışılması gerekir. ‘Bugüne kadar niye yapılmamış?’ diye takılıp kalmadan, bir an önce bu mekanizmalar harekete geçirilmeli. Sonuçta üç-beş ay kaybedelim, fakat doğru olan kararı verelim. Tüm bu tartışmaların sonucunda, bugün izlenen yöntem de benimsenebilir, yani kiraya vermek görüşünde de uzlaşılabilir. Danışılacak, görüş alınacak insanlarımız yokmuş gibi davranılmasın. Toplumumuzun sanatçıları, akademisyenleri, öğretmenleri, mimar ve mühendisleri var. Sosyal boyutunun yanında, bu işin ekonomik boyutu da çok önemli. Bunun için ekonomistlerimiz ve işletme uzmanlarımız, yani her şeyimiz var. Bir mütevelli heyetiyle sınırlı kalmadan, konu enine boyuna tartışılarak ciddi bir çalışma yapılmalı. Tüm bunlar için özel bir örgütlenme, yeni bir yapılanma oluşturulabilir. Ben bu tartışmayı bir fırsat olarak görüyorum. Dadyan, bir ilk olarak toplumsal aklın ürettiği bir değer olarak ortaya çıkabilir.”

‘Meslek okuluna ihtiyaç var’

HAYCAR üyesi olan Mildanoğlu, binayla ilgili alternatifleri ise şöyle sıralıyor: “Bana göre Ermeni toplumunun yeni bir okula ihtiyacı var. Gençlerimiz için bir meslek okulu kurulması gerekiyor. Bu örneği, uzun yıllardır toplumda konuşulan bir şey olduğu için veriyorum. Amaç gelir üretmekse, Ermeni toplumunun üyeleri de bir şeyler yaparak bu binadan gelir elde edebilir. Ermeni toplumunun kendi üyelerinin buradan yararlanabileceğini ısrarla vurgulamak istiyorum. Çünkü belki on yıl önce böyle bir şeyden bahsetmek mümkün değildi. Bugünse, toplum olarak yeteri kadar gelire sahibiz. Yıllardır konuşulan ‘ortak havuz’ hayata geçirilirse, bu gibi işleri düşünebiliriz. Bakırköy, bir meslek okulu veya sanat okulu için çok uygun bir semt. Genç nüfusumuz fazla ve çoğunluğu orta sınıf ailelerin çocukları. Herkes ortaokuldan sonra eğitimine devam etmiyor, önemli sayıda genç meslek hayatına atılıyor. Niçin onlara bir meslek okuluyla bir gelecek hazırlamayalım? Bu bir alternatiftir. Diğer bir alternatif de, binanın çok amaçlı bir kültür merkezi olması. Sergi salonları, toplantı salonları ve bu merkezin içinde gelir getirecek bir kafe veya lokanta olabilir. Bunu pekâlâ Ermeniler de işletebilir. ‘Kiraya veririz, şu kadar gelirimiz olur’ düşüncesinin kolaycılık olduğunu düşünüyorum.”

Vakıf Başkanı Mesut Özdemir: ‘Geleceği ıskalama lüksüne sahip değiliz’

Dadyan mezunu olan ve aynı zamanda kurumun yönetiminden sorumlu bir kişi olarak, konuya iki taraftan bakabildiğini söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Özdemir, gazetemize şu açıklamalarda bulundu: “1972 yılında mezun olmuş bir Dadyanlı olarak, tüm mezunlar gibi aynı hassasiyetlere sahibim. Ben de Dadyan’ın tarihi binasının ruhuna aykırı şekilde bir işletme olmasına razı olacak değilim. Bir eğitim kurumu veya kültürel hizmet veren bir kurum olarak kiralanmasını istiyoruz. Öte yandan, bugün Dadyan’ın yönetiminden sorumlu kişi olarak, okulun geleceğini düşünmek zorundayım. Uzun süren çabaların sonucunda yeni binamızı hayata geçirdik. Laboratuvarları, sosyal alanları ve sınıflarıyla artık en iyi fiziksel şartlara sahibiz, ancak bu yeterli değil. Eğitimi de en iyi seviyeye getirmekle mükellefiz. TEOG’da başarı bekliyoruz, başka alanlarda dereceler elde etmek ve çocuklarımızın İngilizceyi en iyi şekilde öğrenmesini istiyoruz. Bu, sadece Yönetim Kurulu olarak bizim beklentimiz değil, okulumuzdaki 400 öğrencinin velisi de bunu bekliyor. Her ay sonu geldiğinde öğretmen maaşları ve SSK primlerini nasıl ödeyeceğimizi düşünürken bunu yapamayız. Ben artık örneğin çocukların İngilizce konuşmasını geliştirmeleri için İngiltere’den bir öğretmen getirebilmek istiyorum; bu artık bir lüks değil, gereklilik. Kilisemizin de büyük gelir kaynaklarının olmadığı, herkesin malumu. İadesini beklediğimiz bir mülk veya tazminat getirecek bir davamız da yok. Velilerden topladığımız bağışlarla kurumumuzu ayakta tutmaya çalışıyoruz. Son yıllarda onda da bir azalma söz konusu. Durum böyleyken, yeni binamızla birlikte masraflarımız %50 arttı. Dolayısıyla, tarihi binamızdan bir beklentimiz var. Bu düşünceyle, boşa çıkan binamızı akara çevirmeye karar verdik.”

‘Farklı projelere ve önerilere açığız’

Mesut Özdemir, önerilere ve projelere açık olduklarını da belirtti: “Düşüncelerimiz böyleyken, sosyal medyada yapılan yorumlar bizleri çok üzüyor. Paradan başka bir şey düşünmediğimiz, parayı cebe indireceğimiz gibi hak etmediğimiz yorumlar yapılıyor. Bizleri, izlenen yöntem konusunda eleştirebilirler, fakat bizler emlak uzmanı değiliz ve sonuçta profesyonel bir firmayla anlaştık. Ayrıca, buranın bir üniversite olması fikrini bir yıl önce ben ortaya attım. Bugün de buna benzer bir fikirle veya projeyle gelen olursa, açığız.”

Yönetim Kurulu Başkanı, acil gelir ihtiyacı içinde oldukları için müze olasılığına sıcak bakmadıklarını sözlerine ekledi: “Durumu iyi olan vakıflarımız bize yardım ediyor olsa, belki binayı kiraya vermeye de ihtiyaç duymayacaktık. Fakat şu anda buranın müze olmasını sağlayacak imkâna ve rahatlığa sahip değiliz. Tabii ki geçmişe bağlıyız ve bu bina bizim için kıymetli. Ancak geçmişe takılıp geleceği ıskalamak gibi bir lüksümüz yok. Çocuklarımızın iyi bir gelecek sahibi olması için bir an önce harekete geçmek zorundayız. Tekrar söylemek istiyorum, mantıklı tüm önerilere açığız.”  

Sosyal medyada tepkiler büyüyor 

‘Dadyan, Dadyan Kalsın’ başlığıyla change.org sitesinde başlatılan imza kampanyasında okul binasının kiraya verilmesine karşı çıkanlar, binanın nasıl değerlendirilebileceği konusunda da önerilerini sundu. Bugün itibariyle, kampanyaya imza veren sayısı bin 412'ye ulaşmış durumda.

İmzacıların kampanya için yazdığı yorumlardan bazıları şöyle:

Lerna Karakütük (İstanbul): Çünkü Dadyanlıyım ve tarihi binamın şekil değiştirmesini istemiyorum.

Rakel Dink (İstanbul): Öncelikle, o bina kilisenin içinde sayılır. Ticari amaçlı kullanım kabul edilemez. Üç çocuğum buradan mezun, iki torunum buranın öğrencisi. Bu toplumun ihtiyaçları çok. Mutlaka birine cevap verebilir. Mesela 0-6 yaş grubu kültür-sanat atölyeleri gibi...

Tanya Hamurkesen (İstanbul): Bu binanın Ermeni toplumunun güzel sanatlar akademisi olmasını istiyorum.

Sibel Asna (İstanbul): Vakfa sunabileceğimiz onlarca projemiz var. Topluma, içinde yaşadığı çevreye fayda sağlayabilecek onlarca proje. Vakıflar yan yana gelsin, birbirlerini desteklesin, haddi hesabı olmayan çaresizlere derman yaratsınlar, rant değil.

Linda Kavcıoğlu (Manavgat): 170 yıllık bir tarih, ticari kaygılarla kiraya verilmemeli. Sanat evi ya da atölyesi olarak faaliyet gösterebilir.

Tilda Mangasar (İstanbul): Cemaate faydalı olabilecek her tür sanatsal, kültürel etkinliklerin yapılacağı bir sanat-kültür merkezine dönüştürülmesi uygun olur. Vakfa bağlı bir okulun rastgele birilerine kiralanmasını hiçbir zaman doğru bulmuyorum.

Mıgır Narlı (İstanbul): Burası her şeyden önce tarihi bir okul ve binlerce öğrencinin anıları var bu okulda. Buranın normal bir ev, fabrika gibi emlak sitesine konması çok acı. Yönetim bu durumu tekrar gözden geçirip cemaatimiz için yararlı olacak bir proje uygulamalı.

İzabel Çalış (Kanada): Yok etmeye çalıştıkları bir tarih... Tüm kiliseler ve okullar Ermenilerin tarihine ait.

Burak Merdenyan (Birleşik Krallık): İstanbul’un en tarihi okulunu sahibinden.com’a koyan zihniyeti kınadığım için, tarihimizi korumak için imzalıyorum. Müze olarak kullanılmalıdır.

Narin Keçecioğlu (İstanbul): Okulumuz başkalarının eline verileceğine burayı etüt evi, sanat evi yapıp gençlerimizi bir araya getirelim.

Ayda Benli (İstanbul): Bir Dadyanlı olarak binanın kapısına komple kiralık bina pankartı asılmasına çok üzüldüm. Müze ya da sanatsal faaliyetler için kullanılmasını isterim. Cemaatimizin bunu yapacak gücü vardır. Esirgemesinler.

Ani Baronyan (İstanbul): Benim okulum.



Yazar Hakkında

1979 İstanbul doğumlu. Toplum bölümünün editörü, demokratikleşme, insan hakları, inanç özgürlüğü ve azınlık vakıflarıyla ilgili haberler yapıyor.