Milliyetçilikten faşizme giden yol

ARSEN KOCAOĞLU 

el Yayıncılık’ın ‘Faşizm Kehanetleri’ başlığıyla George Orwell’ın yazılarını derlediği kitapta; siyaset ve edebiyattan İngiliz mutfağına,H.G Wells’in dünya devleti görüşünden en iyi çayın nasıl yapılacağına, Adolf Hitler’den faşizme, milliyetçilikten Gandi’ye, Swift’in Gulliver’inin eleştirisinden Hitler’in Kavgam‘ının eksiksiz çevirisinin incelenmesine uzanan düşünsel bir yolculuğun içinde buluyorsunuz kendinizi. Orwell aynı zamanda okuru,milliyetçilik üzerine geliştirdiği hakim paradigmanın ötesine uzanan cesur fikirlerinin ışığında yeniden düşünmeye davet ediyor.

‘Milli biz’ anlatısı

Hakim anlatıların bize sunduğu anlamıyla milliyetçilik ile etnisite arasında doğrudan bir bağlantı kurarız. Nitekim milliyetçiliğin kökeni veya milliyetçilik olgusu dayanağını etnisiteden alır. Şöyle ki; etnisite üzerinden kültürel genellemelere vararak bir ‘biz’ yaratılır. Bu’biz’in ‘öteki’yi yaratmasının dışında en önemli özelliği devletle olan ilişkisidir. Kültür genelleştirilip tekleştirilerek homojenleştirilir, tam bu aşamada politize edilip siyasi konjonktüre sokulan ‘millilik’ anlatısı kimi zaman rıza yoluyla kimi zaman da devletin ideolojik aygıtlarını kullanarak toplumun ‘milli biz’ gibi anlatıları içselleştirdiği süreci doğurur.

Ancak Orwell’ın milliyetçilik anlayışı bu anlatının çok ötesinde sadece etnisite ve etnisitenin devletle olan ilişkisiyle açıklanan bir anlayış değildir. Orwell, sözcüğü bilinen anlamının ötesine taşıyarak sadece millet veya coğrafi alanla sınırlandırmaz. Milliyetçilik sözcüğüne yüklediği anlamı iki temel görüşten alır. Birincisi, insanların böcekler gibi sınıflandırılabileceğini ve milyonlarca insanın bloklar halinde ‘iyi’ veya ‘kötü’ diye etiketlenebileceğini varsayma alışkanlığı,ikincisi ise insanın kendisini tek bir ulus veya birimle özdeşleştirerek aidiyet duyduğu birimi iyinin ve kötünün ötesine yerleştirerek onun çıkarlarına hizmet etmesi. Orwell’ın kullandığı şekliyle milliyetçilik anlayışı; komünizm, siyasi Katoliklik, siyonizm, antisemitizm, troçkistlik,pasifizm gibi hareketler ve eğilimleri içine alır. Bu eğilimler sadece hükümet veya ülkeye sadakat anlamına gelmemekte aynı  zamanda; Yahudilik, İslam, Hıristiyanlık, proletarya, beyaz ırk gibi inanış ve düşünüş biçimleri, sembolik/hayali ortak paylaşım kategorileri milliyetçilik duygusunun önemli birer nesnesi haline gelebilmektedir.

Orwell milliyetçiliği iktidar arzusundan ayrı tutmaz. Orwell’ göre, her milliyetçinin değişmez amacı, kendisine değil ama bireyselliğini içine gömmeyi seçtiği ulusa ya da herhangi başka birime daha fazla güç ve prestij kazandırmaktır. Milliyetçi her meseleye sadece ya da esasen, bir prestij yarışı gözüyle bakan kişidir. Beslediği milliyetçilik duygusu olumlu da olabilir,olumsuz da –yani zihinsel enerjisini desteklemeye de kullanabilir,karalamaya da; ama herhalükârda,düşünceleri her zaman galibiyete, yenilgiye, zafere ve küçük düşmeye yöneliktir. Tarihi, özellikle yakın tarihi büyük iktidar birimlerinin sonsuz şekilde yükselişi ve çöküşünden ibaret görür ve meydana gelen her olay ona kendi tarafının iyiye, nefret ettiği rakiplerin ise kötüye gittiğinin kanıtı gibi görünür... Milliyetçi güçlü tarafla birlik olmak gibi basit bir ilkeyle hareket etmez. Aksine,tarafını seçip, sonra o tarafın en güçlü olduğuna kendini ikna eder ve önündeki kanıtlar ezici olsa da inandığından vazgeçmeyebilir. Milliyetçilik kendini aldatmayla karışık bir iktidar açlığıdır. Her milliyetçi dürüstlükten en aleni şekilde sapmaya muktedirdir,ama aynı zamanda –kendinden büyük bir şeye hizmet ettiğinin bilincinde olduğundan-haklılığına sarsılmaz bir güven duyar.

Üç milliyetçilik tarzı

Orwell, milliyetçiliğin sadece siyasi bağlamda değil aynı zamanda estetik yargılarımızda özellikle de edebiyatla ilgili eleştirilerimizde önemli bir yer tuttuğunu savunur.Ona göre bir Hint milliyetçisinin Kipling’i ya da bir muhafazakârın Mayakovsky’yi okurken eserin değerini görmesi ve eğilimleriyle uyuşmayan bir kitabın hakkını teslim etmesi çoğu zaman imkansızdır. Orwell’ın milliyetçiliğe getirdiği en önemli ve sıradışı yaklaşım ise; gelişen pek çok farklı milliyetçilik biçimlerinde ortaya çıkan farklı hatta görünürde karşıt düşünce akımlarının arasındaki benzer noktalardır. Chesterton’ın örnek teşkil ettiği siyasi Katoliklik ile komünizmin, İskoç milliyetçiliği, siyonizm, antisemitizm ve troçkistlik arasında önemli benzerlikler vardır. Orwell ortaya koyduğu benzerlikler üzerinden hareketle küçük bir not düşerek belli başlı kurallar ortaya atar. Bu kuralların arkaplanı bütün milliyetçilik biçimlerinde ortak olan zihinsel alışkanlıkların incelenmesine dayanır. Sınıflandırmasını üç başlık altında (Pozitif Milliyetçilik, Aktarılan Milliyetçilik ve Negatif Milliyeçilik) verirken yelpazeyi biraz daha genişleterek; bu başlıklar altında yeni muhafazakârcılık, siyonizm, komünizm, renk duygusu, sınıf duygusu gibi konulara yer verir.

Faşizm Kehanetleri
George Orwell
Çeviri: Aylin Onacak
Sel Yayıncılık
117 sayfa.