Ufuk açıcı bir siyasi polisiye

BÜRKEM CEVHER

Wolfgang Schorlau’nun İletişim Yayınları tarafından yayınlanan ikinci kitabı ‘Münih Komplosu’, hem kurgusu hem de ele aldığı konu bakımından polisiye okurlarının ve siyasi tarih meraklılarının büyük ilgisini çekecek bir roman. Yazar, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin tarihinde gerçekleşmiş en ağır terörist saldırı olan ‘Oktoberfest Saldırısı’nı roman kurgusu içinde araştırıyor. Büyük terör saldırılarının kişisel eylemler olamayacağı, arkasında daha büyük güçlerin hatta devletlerin olduğu argümanı üzerine kurgulanan ‘Münih Komplosu’ yakın tarihimizin acı olaylarını da akla getiriyor. Üstelik kitabın bir bölümü de Türkiye’de geçiyor. 

Saldırının arka planı

26 Eylül 1980’de Münih’te geleneksel Oktoberfest Festivali sırasında büyük bir patlama oldu ve bu patlama neticesinde 13 kişi ölmüş ve iki yüzden fazla kişi de yaralandı. Bu patlama sonrasında yapılan resmi soruşturmada bu saldırının ‘münferit’ bir eylem olduğu sonucuna varılmıştır.

Schorlau’nun dikkatini, Oktoberfest saldırısının nihai raporlarında söz edilmeyen sorgulamalar ve soruşturma akışında yaşanan bazı çelişkiler çeker. İtalya’da araştırma komisyonlarının çalışmaları sonucunda, Batı ülkelerinin hükümetlerinin ya da gizli servisler gibi devlet kurumlarının neo faşistlerle ortak olarak terör eylemleri planladıkları ortaya çıkar. Eski İtalya Başbakanı Giulio Androetti, bu ittifakın varlığını bir meclis soruşturmasında itiraf edip, ‘Gladio’ adı verilen gizli bir NATO ordusunun diğer ülkelerde yaptığı operasyonlara dikkatleri çeker.

Schorlau kitabında Oktoberfest saldırısının Gladio tarafından planlandığını ve neo faşistlerle işbirliği içinde yapıldığını savunuyor. Gladio’nun varlığına kanıt olarak da ‘FM30-31 Ek B’ belgesini sunuyor. Her ne kadar ABD gizli servisleri ve hükümetleri bu belgenin sahte olduğu iddia etse de ‘Münih Komplosu’ bu belgenin doğruluğu üzerinde şekilleniyor.

Romanda, emekli bir polis olan Dedektif Georg Dengler, Münih saldırısının açıklığa kavuşmasını isteyen polislerden biridir. Dengler, aşırı sağcı Almanya Ulusal Demokratik Partisi NPD’nin kapatılmasını isteyen bir politikacıdan yardım alarak bu muammayı çözmeye çalışıyor.  Bu süreçte Dengler’in yardımcıları  ise, usta bir aşçı olan Mario, gazeteci Leopold Hager ve yıldız falı yazarı Martin Klein’dır.

Dengler, başta bu dosyanın zaten çözülmüş olduğunu ve saldırganın da aynı saldırıda öldüğünü düşünür. Söz verdiği için biraz araştırma yapacak ve dosyayı kapatacaktır. Ancak raporla birlikte gelen dosyaları okudukça bazı tutarsızlıklar keşfeder. Konuyu araştırdıkça, bu saldırıda birden fazla kişinin yer aldığını gören tanıkların tümünün kalp krizinden öldüğünü öğrenir. Bu tanıkların daha önceden herhangi bir kalp problemlerinin olmaması Dengler’in ilgisini çeker ve soruşturmayı derinleştirmek ister.

Daha saldırının olduğu ilk akşam politikacılar bunun sadece aşırı solcuların işi olabileceğine karar vermişlerdir bile. Ancak daha sonra bu eylemi yapanın bir Neonazi çıkması pek çok politikacıyı zor durumda bırakır. O nedenle de bunun münferit bir eylem olduğunu ispatlamaya çalışırlar çünkü eğer bu organize bir Neonazi saldırısı ise, o zaman Neonazileri ciddi bir tehdit olarak görmeyerek bu eyleme çanak tuttukları düşünülecektir. İlk etapta Dengler’in olayla ilgili vardığı sonuç budur.

Ancak soruşturma ilerledikçe böylesine büyük bir eylemi birkaç Neonazinin yapamayacağı, bu işte daha güçlü grupların da parmağının olduğu anlaşılacaktır. Buna benzer bir saldırı İtalya’da da meydana gelmiş, ancak İtalyan Parlamentosu bu olayın üzerine giderek saldırıda Gladio’nun rolünü açığa çıkartmıştır. “Terör faaliyetleri halkın üzerinde kontrol tesis edebilmek için özellikle faydalıdır,” denmektedir ‘FM 30-31 Ek B’de’. Halkın hoşnutsuzluğunun arttığı dönemlerde, kontrolü tesis etmenin yolunun bir terör saldırısı ile halkın ilgisinin ortak düşmana yönlendirilmesi amaçlanmaktadır.

‘Maliyetleri düşük’

‘Münih Komplosu’, gerçek olaylara dayanan bir kurgu. Ancak romanı okudukça tüm olayların kurgu olmasını diliyoruz. Alman Gizli Servisi’nin başkanı, sosyal patlamalarda polisin her zaman yeterli olmayacağını, o nedenle özellikle sokaklarda Neonazilerin kullanılmasının çok daha kolay olduğunu anlatırken şöyle der: “Hayat tecrübem bana şunu öğretti: Eğer herhangi bir konuda fazlasıyla yüksek sesle bağırıyorsa, o konuda bir eksikliği vardır. Bu insanlar ulusal onur lafını ağızlarından düşürmüyorlar, çünkü kişisel onurdan pek nasiplerini almamışlar. Şiddete eğilimleri var, kafaları fazla çalışmıyor, hem beyinleri hem de organizasyonları son derece hiyerarşik yapılanmış, dolayısıyla da kolayca yönlendirilebiliyorlar. Bizim amaçlarımız için son derede uygunlar. Ve maliyetleri düşük.”

‘Münih Komplosu’, hem okuması keyifli bir polisiye roman hem de ufuk açıcı sorular sorduran bir yakın tarih incelemesi.

Münih Komplosu
Wolfgang Schorlau
Çeviri: Hulki Demirel
İletişim Yayınları
292 sayfa.