Aurora ve mağduriyetin halleri

FATMA ÖZKAYA

Aras Yayıncılık adına Evrim Kaya tarafından Türkçe’ye çevrilen Aurora’yı okurken içimde eski bir tanıdıkla bir araya gelmenin heyecanı vardı. Hayatımın pek çok yerinde hikâyesine rast geldiğim lakin akıbeti benim için hep eksik kalmış olan Aurora’yla sonunda tanışabilmek çok değerliydi. Çünkü bazı insanlarla yaşarken tanışsak da bazılarıyla -özellikle huzurla yaşam ve ölüm hakkı gasp edilenlerle- sonrasında da tanışma imkânına sahip oluruz.

Oryantalist bir roman

Hayatı halkının tarih cetvelindeki en kara noktalardan biriyle kesişen Aurora, Ermenilerin yaşadıkları acının en hoyrat ve zorlu yanlarını kendi öyküsünde barındırıyor. Soykırım mağduru olmanın yanında, soykırım kurbanı bir kadın olmanın getirdiği mağduriyeti de onda görüyoruz. Öyle ki, Aurora filmine ilham veren ‘Ravished Armenia’ [Irzına Geçilmiş Ermenistan] ismiyle Henry L. Gates tarafından kaleme alınmış 1918 tarihli kitap, genç kadının hikâyesini en net anlatan yayın olacakken onun sesini kısmaktan ve anlatısını oryantalist bir romana çevirmekten öteye gidemiyor. Bu haliyle Gates’in kitabı ve döneminde sükse yapmış ama bugün sadece belli belirsiz parçaları olan film arasında, gerçek ismiyle Arşaluys Mardigian’ın öyküsü boğuk bir şekilde duruyor. Bu da bizi, kadın ‘verabroğ’ların zaten az sayıda tam olarak paylaşılan hikâyelerinden birini dinleme şansından mahrum bırakıyor. Bilindiği üzere soykırımın kadın mağdurlarının hikâyeleri genellikle bizlere ikinci hatta bazen üçüncü ağızlardan aktarılır. Her ne kadar aile içinde saklı günlükler ve Zoryan gibi kurumlar tarafından kaydedilen tanıklıklar olsa da az sayıda dikte ettirilen yahut bu şekilde aktarılan basılı yayın vardır.

Kimsesizler mezarlığında

Tüm bu hengâme içerisinde sinema tarihçisi Anthony Slide’ın giriş yazısı bize Arşaluys’un hikâyesinin karanlık taraflarını görmede ışık tutuyor. Slide’ın Amerikan film sektörüne dair gözlemleri, Aurora’ya yardım elini uzatanların dahi onu nasıl ticari bir sermayeye çevirmekten geri durmayışlarını anlatışı bu tecavüz hikâyesinin Amerika’da da aynı tempoda devam ettiğini gösteriyor. Film çekimleri sırasında ayağını kıran genç kadının çekimlere devam etmeye zorlanışı, henüz bilmediği bir dilde kontratların imzalanışı, çekim sürecinde hâlihazırda travmatik bir geçmişe sahip olan Aurora’nın psikolojik ihtiyaçlarının göz ardı edilişi içinde bulunduğu cehennemi fazlasıyla kanıtlıyor. Aurora’yı doğulu bir mistisizm ile seksist ögelerle dolu bir harem hikâyesine çevirenlerin akıl sağlığıysa, ancak o travmayı film çekimiyle yeniden ona yaşatmayı düşünecek kadardır. Böylece ikinci kez bir cendereye düşen ve türlü çabalarla kurulan yaşamı tahrif edilen Aurora, sonunda yeni bir hayat adına tüm bu barbarlığa karşı koymuş ardından da uzun bir sessizliğe gömülmüştür. Bu sessizliği, yıllar sonra Aurora’nın kimsesizler mezarlığındaki mezarını ziyaret eden Slide şu şekilde anlatacaktır;

“[…] Her bir levha, üzerinde yazılı olan yılda Los Angeles’da vefat etmiş, ona sahip çıkarak ‘münasip’ bir şekilde toprağa verecek bir arkadaşı veya akrabası olmayan kişilerin küllerine ayrılmış. 1994 tarihli levhanın yanındayken, Aurora Mardiganian’ın da aralarında olduğu, külleri birbirine karışmış 2900 kişinin mezarının üzerinde duruyorsunuz. İsimsiz bir şahıs tarafından oraya ikinci bir levha daha koyulmuş, üzerinde sadece ‘Aurora M. Hovanian/ 1901-1994’ yazılı. Bu levhaların boyutu ve üzerinde ne yazacağı Los Angeles vilayeti tarafından belirleniyor ve orada yatan her kişi için yalnızca bir levha koyulmasına izin veriliyor. Mezarında bir çiçek, hatırlandığına dair hiçbir işaret yok. Aurora, Los Angeles’daki bu ‘çimenlik’ yerine Suriye çölüne gömülmüş olsa da fark etmezdi...”

Egoyan’ın önsözüyle

Slide’ın Atom Egoyan’ın önsözüyle birlikte Aurora’yı anlatan Ravished Armenia kitabını, filmin senaryosunu ve ilk gösterimlerinde seslendirilen proloğu içeren derlemesi sinema tarihinde unutulmaya yüz tutmuş felaketin ilk gösterimlerinden birini ortaya çıkarırken aynı zamanda ardındaki istismarı ve hikâyesi sessizliğe gömülmüş bir ‘verabroğ’un anlatısını da bizlere sunuyor. Aras Yayıncılık’ın titizlikle hazırladığı diziniyle birlikte soykırım ve sinema araştırmacıları için ideal bir çalışma olan kitap, kolay okunuşuyla herkese kapı aralarken, içerisinde barındırdığı farklı zamanlı yayınlarla Aurora’nın hikâyesinin geçmişten bugüne ele alınışındaki değişimleri ve mağduriyetin hallerini de okuyucuyla paylaşıyor.  

Aurora
Çemişgezek’ten Hollywood’a bir kadın, bir hayat, bir film
Anthony Slide
Çeviri: Evrim Kaya
Aras Yayıncılık
320 sayfa.