Eğlenceli bir büyüme öyküsü

BÜRKEM CEVHER

Füsun Çetinel’in üçüncü romanı ‘Duvarda 3 Hafta’ Günışığı Kitaplığı tarafından yayınlandı. İlk iki romanında çocuk okurları sırlarla dolu maceralara sürükleyen Çetinel, bu romanında da genç okurları Almanya’da bir çalışma kampına götürüyor. Çetinel sayesinde ben de üniversite yıllarımın en büyük hayaliyle bir romanda karşılaşmanın sürprizini yaşadım. Ne yazık ki pek çoğumuzun ailesi romanın kahramanı Melisa’nın ailesinin aksine bu hayali yaşamamıza izin vermemişti. Melisa’nın üç haftalık bu macerasını imrenerek okuduğumu itiraf etmeliyim.

Romanda sık sık Türkiye – Avrupa karşılaştırması okuyoruz. İlk defa böyle bir kampa katılan, ilk defa prenses gibi değil de kendi ayakları üzerinde durması gereken bir yetişkin muamelesi gören genç bir kızın bocalamalarına bazen gülüyoruz, bazen de üzerinde durup düşünüyoruz. Kendi ailesindeki güç ilişkilerini, annesinin hayata dair hayal kırıklıklarını böylesine iyi analiz etmiş bir genç kızın üç haftalık bir zaman diliminde hem kendini bulmasına hem de büyüyüp olgunlaşmasına tanıklık ediyoruz. Roman arkadaşlık, paylaşma, ilk aşkın masumiyeti gibi konuları odağına alırken genç okurlara hayata karşı daha cesur durma azmi de veriyor.

Çalışma kampı

Melisa’nın annesi işten çıkarılınca Melisa’nın yaz hayalleri suya düşer. Okuldan arkadaşları ile Los Angeles’ta bir sanat okuluna katılma planlarını gerçekleştiremeyen Melisa, ABD’deki üniversitelere başvuruda özgeçmişinde iyi bir yer tutacağını düşünerek Almanya’da bir çalışma kampına katılır. Ne yazık ki eğlenceli olabilecek bir festival organizasyonunda yer kalmayınca eski bir duvarın yıkılıp yenisinin yapılacağı farklı bir kampa alınır.

İlk defa tek başına yabancı bir ülkeye seyahat eden Melisa’nın başına kampa ulaşana kadar bir sürü aksilik gelir. Ancak hiç tanımadığı insanların eşyalarını onunla paylaşması, ona dostluk göstermeleri Melisa’yı çok etkileyecektir. Melisa üç hafta boyunca İspanya, Ukrayna, Belarus, Fransa ve Güney Kore gibi farklı ülkelerden gelen gençlerin hem hayatlarına tanıklık edecek, hem de kendi ayakları üzerinde durabildiğini görmenin hazzını yaşayacaktır.

Kampta Ukraynalı Saşa’ya aşık olan Melisa aynı zamanda annesinin kafasına kazıdığı “erkeklerden uzak dur” uyarılarının onun duygu dünyasını nasıl karıştırdığını da görecektir. Kızlarımıza sürekli olarak erkeklerin kötü olduğunu, onlarla asla baş başa kalmamaları gerektiğini söyleyen bir toplumda, onu öpmek isteyen ilk aşkını tokatlayan Melisa bu davranışı nedeniyle kendine de acı çektirir. Çekingenliğinin, utangaçlığının ve iş bilmezliğinin kökenlerinde toplumsal kodların yattığının da ayrımına varır.

Annesinin işten atılması ile maddi zorluklar yaşamaya başlar Melisa’nın ailesi. Özel bir okulda zengin ailelere mensup arkadaşlarının onu nasıl yönlendirdiğini, normalde asla yapmayacağı hareketleri onlarla yapmak zorunda kaldığını keşfeder. Tüm hayatını alışveriş, markalı kıyafetler, dersler ile geçiren genç bir kızın ilk defa yemek yapmak, tuvalet temizlemek, taş taşımak zorunda kalması onu başta sıkıntıya sokacaktır. Ancak nihayetinde artık kendi ayakları üzerinde durmaya başlamıştır. Kendi kararlarını verebilmekte, bir topluluk içinde hem bireyselliğini korumanın hem de topluluğun bir parçası olmanın dengesini kurabilmiştir.

Toplum baskısı

Ne yazık ki bizim toplumumuzda gençler ailelerinden çok geç ayrılmakta, yetişkin olmalarına ancak evlenip kendi evlerine taşındıklarında izin verilmektedir. Her ne kadar ülkenin en iyi özel okullarından birinde de okusa kızlar için erkekler hep tehlikeli bir tür olarak gösterilmektedir. Aklıma kızımın okulundaki bir eğitimde “Ama Türkiye’de yaşıyoruz, burada erkeklerin aklında hep bir şey vardır,” diyen veli geliyor. Lisedeki kızının okula bile yalnız gitmesine izin vermiyordu. Bir kısmımız ise kızlarımıza hep prenses muamelesi yapıyorduk, lise çağındaki çocuklarımız kendilerine bir yumurta bile kıramıyordu. İşte bu gibi nedenlerle de çocuklarımız bir türlü büyüyemiyor bir birey olamıyorlar.

Çetinel tüm bu tabuları okurların gözüne sokmadan Melisa ağzından çok güzel yansıtmış. Çevresinde ona karışacak bir yetişkin yokken bile bu tabuların Melisa’nın elini, ayağını ve zihnini nasıl bağladığını, genç kızın yaşadığı çelişkileri okuru sıkmadan anlatmış. Ayrıca yurtdışına çıkmak isteyen gençlere bu isteklerini çok büyük masraflar yapmadan gerçekleştirebilecekleri bir yol da önermiş. Hem yabancı dillerini geliştirebilecekleri, hem de dünyanın dört bir yanından arkadaşlar edinebilecekleri bir çalışma kampında gençlerin kendileri olmaları, kendi sorumluluklarını alabilmeleri için cesaret vermiş. Gençler kadar ailelerin de okumasını öneririm bu romanı; belki çocuklarımızı özgür bırakabilmenin önemini biraz da olsa fark edebiliriz.

Duvarda 3 Hafta
Füsun Çetinel
Günışığı Kitaplığı
204 sayfa.