Hayat dediğin hatırlamak mıdır?

Şahsiyet'in ilk bölümlerinde klasik bir ‘Adaletin kesmediği cezayı kendi kesiyor’ çizgisi ve bu haliyle nereye gideceği belirsiz, daha doğrusu orijinal bir yere gitmeyecek gibi bir hava sezdik. Ancak 4., 5. ve 6. bölümlerle senaryo kendini buldu ve dizi dünyamızda neredeyse hiç işlenmemiş ‘kasabanın kolektif suçu/sırrı’ temasına odaklandı.

Puhu TV dijital platformunun sürükleyici dizisi ‘Şahsiyet’te artık final bölümüne geldik. Üçer bölüm halinde platforma yüklenen dizinin ilk dokuz bölümünü izledik; 10., 11. ve 12. bölümleri bekliyoruz.

Hemen söyleyelim, son yılların en başarılı yerli yapımlarından biriyle karşı karşıyayız. Hatta bana sorarsanız, izlediklerim arasında en iyisi. Senaryodaki, bilhassa ilk bölümlerdeki kimi tökezlemelere rağmen gayet orijinal bir hikâye ve gayet başarılı bir reji ve oyuncu kadrosu. Bunda elbette, senaryoyu kaleme alan edebiyatçı Hakan Günday’ın ve başarılı oyunculuk kariyeriyle tanıdığımız yönetmen Onur Saylak’ın önemli payı var. Hatırlanacağı üzere Saylak, bu diziye başlamadan önce bir de film yönetmişti. Hakan Günday’ın romanından uyarlanan, ‘Daha’ adlı film büyük beğeni toplamıştı.
‘Şahsiyet’i hiç izlemeyenler için özet geçelim: Dizi, eski bir hâkimle derdi olan ve yıllardır onu öldürmeye çalışıp başaramayan Agâh Bey’in (Haluk Bilginer) alzheimer olduğunu öğrenmesi üzerine bu cinayet işlerini daha planlı-programlı hale getirmesi, ama aynı zamanda kendi hayatı üzerine düşünmesiyle başlıyor. Agâh Bey cinayetleri işlerken bir yandan da kendi hayatını yavaş yavaş unutacağı için paniğe kapılmakta. Eğer kendi hayatını hatırlayamazsa şahsiyeti ne olacaktır?
İlk üç bölüm Agâh Bey’in bu cinayetleri neden işlediğini anlamaya çalışmakla geçti. Gençliğinde Kambura denen kasabada adliyede zabıt kâtipliği yapmıştı ve elinde geniş bir arşiv bulunuyordu. Klasik bir ‘Adaletin kesmediği cezayı kendi kesiyor’ çizgisi taşıyan ilk bölümlerde, senaryoda, nereye gideceği belirsiz, daha doğrusu orijinal bir yere gitmeyecek gibi duran bir hava sezdik. Ancak 4., 5. ve 6. bölümlerle senaryo kendini buldu ve dizi dünyamızda neredeyse hiç işlenmemiş ‘kasabanın kolektif suçu/sırrı’ temasına odaklandı.

Kasabanın ‘sırrı’
Bu, toplumsal boyutları da olan bir sır. Roman bir ailenin tutucu kasaba halkı tarafından linç edilmesinden, evlerinin yakılmasından ve ailenin tamamının ölmesinden bahsediyoruz. Bir yanda bu linçe katılan herkesin peşine düşen Agâh Bey, bir yanda geleneksel güç ilişkileri ve kasabanın boğucu tutuculuğuyla bu sırrı kapatan kasaba halkı ve onun güçlü aktörleri, bir yanda da dışarı bilgi sızdıran ve daha önemlisi, kasabının sırrını örten güçlü kişiliklerle işbirliği yapan polisler. Bütün bunların ve erkek dünyasının ortasında cinayetleri çözmeye çalışan kadın bir polis. Üstelik bütün bu cinayetlerde cesetlerin üzerinde bu kadın polise hitaben yazılmış birer not bulunmakta.

Hakan Günday’ın taşra kasabalarının bu içe kapalı ve güç ilişkilerini elinde tutanların tüm kasabayı kontrol ettiği kriminal-boğucu havasına eğilmesi takdirle not edilmeli. Keza bunu bir seri cinayet kurgusuyla harmanlayıp sürükleyici bir dizi haline getirmesi de. Öte yandan Onur Saylak ve görüntü yönetmenlerinin de ustaca bir iş çıkardığını söylemeliyiz. Haluk Bilginer’in oyunculuğundan bahsetmeye gerek var mı bilmem. Onun yanı sıra komiser rolündeki Metin Akdülger, Şebnem Bozoklu, ne yazık ki kısa rollerde izlediğimiz Hümeyra ve Müjde Ar (bilhassa Hümeyra’nın İspanyol dansı sahneleri) ve kadın komiser rolündeki Cansu Dere’nin performanslarını hatırlatmak lazım. Hakan Günday’ın Agâh Bey’e hayata, hatırlamaya dair sözler söylettiği sahneler de öne çıkıyor.

Hayatın olağan akışı
Senaryodaki aksamalardan da kısaca bahsedelim. İlk üç bölümdeki ‘hedefsiz’ gidişat 4., 5. ve 6. bölümlerde çabuk toparlandı ancak cinayetlerde Agâh Bey’in şansının hep yaver gitmesi, kurbanların nedense hep ıssız yerlerde bulunması, bütün cinayetlerde tek bir tanık olmaması, hayatın olağan akışına pek uygun değil. Yine de neticede kurmaca böyle bir şey zaten. Her şey hayatın olağan akışına uygun olmaz. Yoksa Vali ya da İçişleri Bakanı dururken komiser nereden çıkıp basın toplantısı düzenleyecek?
Sezon finali yaklaşırken iki soru var şimdi aklımızda: Linçe gerekçe gösterilen tecavüz vakası bir yanıltmaca mı? Çocukluğu o kasabada geçen Nevra, yani Cansu Dere’nin Agâh Bey’le ne ilgisi var? İzleyeceğiz, göreceğiz.

Kategoriler

Genel Kültür Sanat


Yazar Hakkında

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE