Kamboçya Soykırımı’nın müze hapishanesi ‘Tuol Sleng’

Agos yazarı Vicken Cheterian kısa bir süre önce Kamboçya’daydı. 1970’lerin ikinci yarısında cereyan eden Kızıl Kmer soykırımının izlerini ve hafıza çalışmalarını yerinde inceleyen ve bölgeden kapsamlı notlarla dönen yazarımızın izlenimlerinin ilk bölümünü sunuyoruz.

Phnom Penh’te, sıcaklık ve rutubetin nefes almayı zorlaştırdığı bir Temmuz günü. Tuol Sleng’e giden caddeler gürültülü ve kalabalık; tuk tuk (‘çekçek’) sürücüleri müşteri bulmak için bağırıyor, sokak satıcılarının tezgâhlarından kesif bir ızgara balık kokusu yükseliyor. Yabancı turistler müzenin girişinde bilet almak için kuyruk oluşturmuş. Bir zamanlar okul olarak hizmet veren, sonrasında Kızıl Kmer rejiminin en büyük hapishanesi olan bu binayı ziyaret edenler, Kamboçya Soykırımı’nın dehşetiyle ve mirasının müphem yönleriyle karşı karşıya kalıyor.
Kamboçya’nın beni uzun süredir hayrete düşüren, kavramakta zorlandığım bir tarihi var. ‘Killing Fields’ [Ölüm Tarlaları, yön. Roland Joffé, 1984] gibi filmler, Rithy Panh’ın belgeselleri, kafamı daha da çok karıştırmaktan başka bir işe yaramadı. 1979’da, sözde kardeş olan iki sosyalist ülke, Çin ile Vietnam arasında yaşanan savaşı Kamboçya meselesi tetiklemişti. Beni en çok şaşırtan, şehirleri boşaltıp, sakinlerini kırsal bölgelere, pirinç üretiminde çalışmaya göndererek ulusun aydın kesimini yok eden Kızıl Kmerlerin, kendi halkına uyguladığı akıl almaz şiddetti. Kızıl Kmerlerin kurbanlarının fotoğraflarını bizzat görmek istiyordum; belki bu sayede, kafamı kurcalayan sorulara bazı yanıtlar bulabilirdim. Kızıl Kmerlerin anlamsız vahşetine bir anlam verilebilir mi? Kurbanlarına işkence yaparak, onların bu koşullar altında verdikleri ifadeleri ayrıntılarıyla kayıt altına almalarının; onları tutuklarken ve öldürdükten sonra fotoğraflarını çekmelerinin nedeni neydi? Kamboçya toplumu hafıza ve inkâr, kurban ve fail meseleleriyle nasıl başa çıkmıştı? Son olarak, onlardan, soykırımdan sonra hayatın nasıl devam ettirildiğine dair ne gibi dersler alabilirdim?

‘Kırbaçlanırken ağlamayacaksınız!’
Kızıl Kmerler döneminde S-21 hapishanesi olarak bilinen Tuol Sleng’in girişinde, ziyaretçileri üzerinde hapishanenin Kmer dilinde yazılmış on ‘güvenlik kuralı’nın Fransızca ve İngilizce çevirileriyle birlikte yer aldığı bir afiş karşılıyor. Altı numaralı kural şöyle: “Kırbaçlanırken ya da elektrik verilirken hiç ağlamayacaksınız.” İnsanların işkence sırasında çektikleri acıyı bile ifade etmeleri yasaklanmıştı. Vietnam kuvvetlerinin Tuol Sleng’e girip dört çocuğu kurtardığı gün olan 10 Ocak 1979’un tarihini taşıyan, büyük bir duvar posteri. (Kurtarılan çocuklardan yeni yürümeye başlamış olan ikisi, kısa bir süre sonra hayatını kaybetmişti). Bir başka duvar posterinde, Kızıl Kmerlerin Nisan 1975’te Phnom Penh’i işgal edip, şehrin tüm sakinlerini zorla çeltik tarlalarına, eziyet ve ölüme göndermesinden birkaç gün sonrasına ait bir sahne yer alıyor. Başlangıcından sonuna, Kızıl Kmer iktidarı; üç yıl sekiz ay süren bir dehşet dönemi... 
İçinde yalnızca metal bir yatağın bulunduğu, geniş bir odaya giriyoruz. Mahkûmların zincirle bağlandığı bu yatağın yanında, ihtiyaçlarını gidermek için kullandıkları bir kutu... Sorgucuların masası, odanın diğer ucunda. Sonradan anlıyorum ki, burası üst düzey mahkûmların kaldığı bir VİP hücresi; diğerleri ya toplu olarak kalınan odalarda yere zincirlenmiş halde ya da genişliği iki metreyi bulmayan tek kişilik hücrelerde tutuluyormuş. Müze, mahkûmların yer aldığı fotoğraflar ve afişlerle dolu. Fotoğraflar çekilirken, gözlerini doğrudan kameranın merceğine dikmiş kadınlar ve erkekler... Kimi dehşet içinde, kimi meydan okuyarak, size bakıyorlar. Kimi, aynı ülkede birlikte yaşadıkları insanların, zafer kazanan partilerine mensup yoldaşlarının, kendilerine nasıl olup da böyle bir dehşet yaşattığını anlayamamış gibi görünüyor. Kimi ise başına gelenleri anlamış, kaderine başkaldırmış sanki. Kimi daha çocuk, çoğu genç. Kucaklarında bebekleriyle annelerin fotoğrafları. Hepsi ölüm mahkûmu. İki fotoğraf serisi var; ilk seridekilerde mahkûmlar tutuklanırken görülüyor, ikinci seridekilerde işkenceden öldükten sonra.

Ölüm tarlaları
Kızıl Kmerlerin kurbanlarının fotoğraflarına bakarken, Tuol Sleng müzesinin sadece geçmişe dair olmadığını, günümüzde de benzer bir şeyin yaşanmakta olduğunu düşündüm. Aklıma ‘Sezar fotoğrafları’ geldi – Suriye’de Esad güçleri tarafından kaçırıldıktan sonra işkenceyle öldürülmüş binlerce Suriyeli mahkûm... Müzeyi ziyaret ettikten sadece birkaç gün sonra, Suriyeli yetkililerin, ülkede protestoların başladığı 2011 yılında barışçıl gösteriler yapan ve tutuklanan yüzlerce kişinin yıllar önce öldüklerini beyan ettiği haberini alacaktım.
1979 yılında Vietnam ordusu Tuol Sleng hapishanesini özgürleştirdiğinde, buradaki yaklaşık 18 bin mahkûmdan sadece yedisi kurtuldu. S-21’den kurtulanların toplam sayısının 50’den az olduğu tahmin ediliyor. Yani, tutuklanıp bu hapishaneye gönderilenlerin hepsi ölüm mahkûmuydu. Birçokları orada işkence sırasında ya da açlık ve çeşitli hastalıklar nedeniyle öldü. Hayatta kalanlar Çoeung Ek’e, eski bir Çin mezarlığının bulunduğu bir araziye götürülüyor ve –mühimmattan tasarruf etmek için– kafaları parçalanarak öldürülüyordu. ‘Ölüm Tarlaları’ olarak bilinen bu mekân, toplu mezarların tespit edildiği 20 bin yerden biri.

Amerika’nın savaş suçları
Kamboçya trajedisi büyük ölçüde Vietnam Savaşı’nın bir yan etkisiydi. Ülkeyi çatışmanın dışında tutmaya çalışan Prens Sihanouk, Amerika yanlısı General Nul Long tarafından devrildi. Amerikan hava kuvvetleri, Kuzey Vietnam’dan Vietkong savaşçılarına silah naklini ve yine bu yoldan Vietkong saflarına katılmak üzere geçişleri engellemek için, doğu Kamboçya’daki balta girmemiş ormanları 250 bin ton (İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya’ya attığından daha fazla) bombayla vurdu. Bu, birçoklarının savaş suçlusu olarak gördüğü Henry Kissinger’ın büyük stratejisiydi. Bombalamalarda tahminî olarak 500 bin Kamboçyalı öldü ya da yaralandı. 
Amerika’nın işlediği savaş suçları, Kamboçya trajedisinin sadece bir bölümünü oluşturuyor. Sonrasında yaşananlar daha da şaşırtıcı. ABD güçlerinin, Saygon’dan çekilmesinin ertesinde Kamboçya’dan da çekilirken kapıyı açtığı Kızıl Kmerler 17 Nisan1975’te Phnom Penh’e girdi. Başkentin iki milyon sakininin çoğu onları kurtarıcı olarak görmüş, onların kazanacağı bir zaferin savaşı sona erdireceğini ummuştu. Birkaç gün geçmeden, Kızıl Kmerler, bir tarımsal ütopya inşa etmek amacıyla, başkent ve diğer kentlerdeki tüm nüfusun çeltik tarlalarında çalıştırılmak üzere kırsal bölgelere tehcir edilmesi emrini verdi. Kızıl Kmerlerin iktidarında Phnom Penh’in nüfusu 20 bine düştü; şehirde artık sadece parti liderleri, askerler ve bir avuç fabrika işçisi yaşıyordu. 

Öldürülenler de Kmer’di
Halkın ödediği bedel çok büyük oldu. Zor şartlar, aşırı çalışma, açlık ya da hastalık nedeniyle binlerce insan öldü. Kızıl Kmer katiller çok sayıda başka insanı da katletti; tahminlere göre, 1 milyon 300 bin kişi öldü ya da yaralandı. Azınlık grupları orantısız şekilde mağdur oldu. Etnik olarak Vietnamlı olup Kızıl Kmerlerden kaçamayanların tümü, etnik olarak Çinli olanların yüzde 50’si, Tay ve Laoların yüzde 40’ı, Çam halkının yüzde 36’sı katledildi. Daha önce sayılarının 50 bin civarında olduğu tahmin edilen Budist keşişlerin çoğu Pol Pot (rejimin lideri) döneminde öldürüldü; sadece 800’ü hayatta kalabildi (komşu ülke Tayland’a kaçanlar da olmuştu). Ancak, kurbanların çoğunluğu, ister şehirli ve eğitimli olsun, ister –Kızıl Kmerlerin lider kadrosu gibi– okuma yazma bilmeyen köylü, etnik olarak Kmer’di.
Pol Pot, eski müttefikleri olan Vietnamlı komünistleri de karşısına almıştı. Aslına bakılırsa, onun kurduğu rejim de, Vietnamlılara yönelik ırkçı düşmanlığı da, tarımsal ütopyası da, sosyalist bir anlatı çerçevesinde açıklanamaz. Güçsüz durumdaki silahlı kuvvetlerine Vietnam’a saldırma emri vererek, kendi düşüşünü hazırlayan savaşı tetiklemiştir. Kızıl Kmer rejimi, Vietnam’ın şiddetli taarruzuyla, kelimenin gerçek anlamıyla çöktü; Vietnamlılar iki hafta içinde Phnom Penh’i ele geçirdi.

Pol Pot’un paranoyası
Kamboçya Belgelendirme Merkezi’nin direktörü Youk Chhang, “Soykırım ancak askerî harekâtla durdurulabildi. Başka türlü durdurulması bence mümkün değildi. Vietnamlılar o yüzden gelmişti buraya” diyor. S-21’i keşfedip burada bir müze kurmaya karar verenler de Vietnamlılar olmuştu.
Youk Chhang’a göre, Tuol Sleng ya da S-21, Kamboçya Soykırımı’nın kurbanlarını anmak için yeterli bir anıt değil. “S-21’de ölenlerin yüzde 80’inden fazlası Kızıl Kmer’di. 196 hapishaneden biriydi burası” diyor. Ancak bu hapishanelerden sadece S-21 müze olarak varlığını sürdürüyor. Chhang anlatıyor: “Tuol Sleng, Vietnamlıların en etkili propagandası. Kızıl Kmerler kurbanlarının hepsini belgelememiş. S-21’de tutulanları belgeliyorlardı, çünkü onlar eski Kızıl Kmerlerdi.” Kendi siyasi partisinin içinden ve liderlerinden gelebilecek bir komplodan korkan Pol Pot’un paranoyasının sonuçlarından biriydi bu. S-21’de öldürülenlerin 30’dan fazlası, bir zamanlar Kızıl Kmer Merkez Komitesi üyesiydi; bu kişiler, Stalinist geleneğe uygun şekilde ‘tasfiye edilmişti’. Tuol Sleng’i ziyaret edenler arasında çok az Kamboçyalı bulunması, ziyaretçilerin çoğunun yabancı olmasının nedeni belki de budur. 


Kategoriler

Genel Güncel


Yazar Hakkında

Vicken Cheterian