Çıplak Ayaklar Kumpanyası doğayla iç içe: çak/ARAZİ

Çıplak Ayaklar Kumpanyası (ÇAK), Tophane’deki atölyesinin ardından ikinci bir yerde daha hizmet vermeye başlayacak. Kumpanyanın İznik yakınlarındaki yeni stüdyosu çak/ARAZİ’nin kurulacağı alandaki çalışmalar sürüyor. Bunun için bir destek kampanyası başlatan kumpanya, Mart ayı boyunca ‘Arazi Buluşmaları’ başlıklı bir etkinlik dizisine ev sahipliği yapıyor. Arazideki son durumu ve ÇAK’ın orada yapmayı hedeflediği projeleri, kumpanyanın kurucularından Mihran Tovmasyan ve Duygu Göngür’le konuştuk

ÇAK yıllar boyunca Tophane’deki stüdyosundaydı, neden şimdi bir araziye taşınma ihtiyacı duydunuz?

Mihran Tovmasyan: 2007’de bu stüdyoyu bulmadan önce beraber ilk koreografilerimizi üretmeye ve sahnelemeye başladığımızda bir stüdyomuz yoktu. Provalarımızı gece geç saatlere sağda solda kadar yapıyorduk. Aslında en başta bir stüdyo ihtiyaç da yoktu. Zamanla, bir proje topluluğundan, yani yan yana gelip bir şeyler ürettikten sonra dağılan bir yapıdan, beraber yaşayıp beraber üreten bir topluluğa doğru evrildiğimiz süreçte stüdyo ihtiyacı doğdu. Tophane’deki stüdyo 2007’den bugüne bu ihtiyacı karşıladı, ev sahibimiz satmadığı sürece de karşılamaya devam edecek. Bu süreçte hem biz şehirden yorulduk, hem de şehir dışı çalışmalar yaptığımızda, bir arazide stüdyomuz olması fikri bize çok olumlu geldi. 2013’te Berlin’in kuzeyinde ‘Attention’ adlı bir festivale katılmıştık. Eski Rus uçak hangarlarında tiyatro ve sirk festivali yapılıyor. Seyirciler çadırlarıyla veya karavanlarıyla geliyor, sabahtan akşama kadar tiyatro ve sirk gösterileri izliyorlar. Bence ekip olarak en çok etkilendiğimiz, “Biz de yapabiliriz” dediğimiz şey, o festivalde gördüklerimizdi. Kumpanya etrafında çalışan teknisyen, müzisyen, farklı disiplinlerden bir sürü arkadaşımız var. Bütün bu gücü kullanarak da doğada bir yer edinebiliriz diye düşündük. Tiyatro Medresesi bu anlamda bize itici bir güç oldu. Her yaz Şirince’de doğaçlama atölyeleri veriyoruz. Bir çalışmaya şehirde odaklanmak başka, doğada odaklanmak başka... Aslında ekibin bireysel olarak şehirden çıkma arzusu da önemli rol oynadı. Önceleri biraz Kaz Dağları’na baktık ama sonra şehre çok uzak olmamasını istedik ve nihayetinde İznik’te, Samanlı Dağları’nda bir yer bulduk. 

Arazide nasıl yapılar olacak?

Duygu Güngör: Bizim hayalimiz Tophane’deki stüdyonun aynısını orada da kurabilmek. Binaların nasıl olacağından çok nasıl paylaşılacağına dair hemfikir olabiliyoruz. Nasıl ki burayı Çıplak Ayaklar Kumpanyası dışından pek çok arkadaşla paylaşabiliyorsak, orayı da öyle bir yere çevirmeyi istiyoruz. Düzenlediğimiz atölyeler yakın çevremizin de etkisiyle şekillendi, çeşitlendi; atölyelerin yelpazesi genişledi. Yeni stüdyonun, belki daha çok insanın çalıştığı, prova yaptığı, atölye çalışmaları yaptırdığı, iş ürettiği, hatta yeri geldiğinde –benim ve birçok arkadaşımın hayali olan– festivallerin yapıldığı bir mekân olmasını arzuluyoruz. Bunu şu an için hayal olarak görüyoruz. Yaşadıkça belki bundan çok daha güzelini şekillendirebiliriz, belki ihtiyaçlarımız orada daha farklı olacak. Orada göreceğiz...

M.T: Aslında biraz ‘süreç insanları’yız. Bazı kararları çok net vermektense süreç içinde şekillenmesi bana da cazip geliyor. Orada şu an gittiğimizde ısınabildiğimiz, yemek yapabildiğimiz bir kulübemiz var ama asıl hedefimiz bir stüdyo inşa etmek. Asıl stüdyoyu inşa edince atölye dönemini başlatabileceğiz, kendi iç çalışmalarımızı yapabileceğiz. 

Hayalinizde ne gibi festivaller var?

M.T: Bence stüdyoda son 10 yılda yaptıklarımız, festival etkinlikleri gibi zaten. Etrafımızdaki müzisyenlerin katıldığı festivaller, şenlikler olacağını düşünüyorum ama biz ağırlıklı olarak beden odaklı çalıştığımız için bana gösteri sanatları alanında festivaller olacakmış gibi geliyor. Belki sadece kapalı, stüdyo içine girmiş değil, bir ağaca, yamaca, mesafeye göre yapılmış işler... 

Bir festival düzenlediğinizde veya 100 kişi köye sizin yapacağınız bir etkinliğe geldiğinde köylülerin buna yaklaşımı sizce nasıl olacak?

D.G: 10 küsur yıldır Tophane’de olduğumuz için, bu konuda tecrübeliyiz. Ama şunu da çok net anladık ki, burada da süreç bize yol gösterecek. “Seneye 100 kişi getirip festival yaparız” demiyoruz. Bir kere biz, oraya misafir olarak gidiyoruz. Orada tanışacağımız, anlamamız, öğrenmemiz gereken bir şeyler olacak büyük olasılıkla. Bunu Tophane’ye geldiğimiz zaman da deneyimlemiştik.

M.T: Bu stüdyoda ilk beş yıl kapımızın önüne çıkamadık, burası öyle bir mahalleydi. Oysa içerde inanılmaz işler yaptık. Beş yılın sonunda dışarı çıkabilmeye başladık.

Ama Tophane’deki değişimle oradaki değişim aynı olmasa gerek...

D.G: Kesinlikle, ama şöyle bir fark var: Yıllar önce, Tophane’deki stüdyomuzda prova yaparken kapımızın önüne çıkamadığımız dönemlerde, “Keşke şu kapının ardından bir orman yolu olsa, çıkıp bir hava alsak, sonra dönüp provamıza devam edebilsek” dediğimizi çok net hatırlıyorum. Sonuçta orası bir nevi kurtarılmış bölge olacak bizim için, çünkü o arazide durduğunuzda herhangi bir ev görmüyorsunuz. Bizim arazimizle köy arasında bir yamaç var; köy, dağın arkasında kalıyor. Tabii ki ilişkilerimiz olacak ama mesafe olarak ferahlayacağız sanki. Bu da ihtiyaçlarımızdan biri.

Arazinin konumunu da böyle bir kaygıyla mı belirlediniz?

D.G: Büyük olasılıkla bütün şehirliler aynı kaygıyı duyuyor. Yereldekilerle dip dibe olmayalım gibi bir beklenti var. Bu tamamen denk gelmesiyle alakalı. Biz bir sürü arazi gördük, kiminde yerel halkın dibindeydik, kiminde uzaktaydık. Bunun şartları bizimkiyle uyuştu.

M.T: Arazide su, elektrik olsun, köylüyle ne tam iç içe olalım, ne de bütünüyle bağımsız olalım... Burası bu isteklerimizi karşılıyor. Bu deneyimde ekonomik bir yapı kurmak, köylüden yumurta almak, nakliyeni köylüye yaptırmak gibi bir şey de olacak. Köyden izole olmak değil, köy sakinleriyle olabildiğince ilişki kurmak gerek.

D.G: Yol için köylülerden yardım istedik, traktörlerini getirdiler. Zaten biri daha ilk gün atıyla geldi, “Ne yapıyorsunuz çocuklar?” diye sordu. “Biz şehirden geldik, hayatı biraz burada deneyimlemek istiyoruz” deyince “İyi, hoş geldiniz” dedi. Bundan sonrasını yaşayıp göreceğiz.  

Arazide inşaat ne zaman başlayacak?

M.T: İnşaata 2020’nin yazında başlamayı hedefliyoruz. Fonlara başvurabilmek için dernek olduk, artık Çıplak Ayaklar Kumpanyası Derneği’yiz. Arazi pek insan eli değmemiş bir yerde. Oranın doğasına zarar vermemek, kendi döngüsünü bozmamak için çok iyi gözlem yapmamız gerekiyor. Bu yüzden aceleci davranmıyoruz. Tabii, kredi çekip, borç alıp inşaatı hemen yapabiliriz ama mesele o değil. Yavaş yavaş, içimize sindirerek hareket etmek istiyoruz.

D.G: Örneğin inşaatı yanlış bir yere yapmamamız, yanlış malzeme kullanmamamız gerekiyor. Mimar arkadaşlarımız da biraz yavaş olmamız, orada zaman geçirmemiz, ihtiyaçlarımızı daha iyi tanımlamamız gerektiğini söylüyorlar.  

Destek etkinlikleri 1 Mart’ta başladı. Ne tür etkinlikler olacak?

M.T: Yeni stüdyonun inşası büyük masraf gerektiriyor; destek kampanyasını bunun için düzenliyoruz. Kampanyayı stüdyomuzda başlatmayı uygun bulduk, çünkü tüm bu birlikteliklerin başladığı yer burası. Bunu büyük gelirleri olan bir kampanya olarak değil, stüdyoda, yeni araziyi duyurduğumuz ve dostlarımızla paylaştığımız etkinlikler olarak görüyoruz. İsteyenler, stüdyodaki etkinliklere gelerek destek kampanyasının ilk adımında destek olabilirler. Mart sonuna kadar konser, dans gösterimi gibi performanslar olacak. Nisan’da Çıplak Ayaklar Stüdyosu’nda atölyeler başlıyor. İkincisi ise internet üzerinden yapılacak olan fidan bağışı kampanyası. 5 Mayıs’a kadar sürecek olan bu kampanya bizi çok heyecanlandırıyor. Hem arazi ağaçlanacak, hem de stüdyo inşaatı için bir bütçe oluşacak – yani, umudumuz bu yönde. Sonrasında, 29 Haziran’da Moda Sahnesi’nde dans camiasının Çıplak Ayaklar için hazırladığı karma bir gösteri olacak. Ayrıca, senelerdir var olan Ön Ayak projemizi yeniden canlandırmayı hedefliyoruz. Ön Ayak’ta atölyeye veya gösterilere gelen izleyicilerimizden arzu edenler her ay 50 veya 100 lira yatırarak buranın kirasına ortak oluyorlar. Yazın muhtemelen bir şey olmayacak ama devamında birkaç etkinlik daha düzenlemeyi düşünüyoruz.

 

 



Yazar Hakkında

1990 İstanbul doğumlu. Kültür sanat, müzik, insan hakları ve güncel politika haberleri yapıyor.