OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Ruhani aklıselim

Değabah seçimi için neden yenilenecek olan İstanbul belediye seçimlerini beklemek gerektiği de ayrı bir muamma. Bir grup din adamının bir odada toplanıp, bir-iki saat içinde yapıp bitireceği bir oylamayla, İstanbul halkının belediye başkanı seçmesinin ne ilgisi var? Bu geciktirmeyi nasıl yorumlamak lazım?

 İçişleri Bakanı Soylu’nun Patrikhane’yi ziyaretinden sonra, patrik seçimine değabahla gidileceği belli oldu. (Eğer başka bir gelişme olmazsa, ki burasının Türkiye olduğunu düşünecek olursak her şeye hazırlıklı olmak gerekir.) Kulaklarını topluma tıkayarak işin buraya gelmesine ve sürece devletin doğrudan müdahalesine zemin hazırlayan, başta Ateşyan olmak üzere, Ruhani Kurul’a haklı bir tepki var. (Benim için seçime uyduruk vekille gitme kararı hâlâ bir bütün olarak Ruhani Kurul’un kararı ve rezaletidir, zira seçime değabahla gitme yönünde oy kullanan üç kişi, eğer ben gözden kaçırmadıysam, çıkıp oylarını deklare etmediler. Dolayısıyla, kamuoyu hâlâ o toplantıda kimin ne oy verdiğini bilmiyor. Değabah yönünde oy kullananlar kendini ayırsın ki vekille seçime gitmek için oy kullanan beş kişi kimmiş, bilelim.) Ruhanilerin teamülleri, demokratik işleyişi ve toplumun beklentilerini göz ardı etmemeleri gerektiğine haftalar evvel dikkat çekmiştim ama maalesef uyarılarımız yerine ulaşmadı. Kılavuzu Ateşyan olanın burnunun akıbeti de anlaşılmıştır umarım.
Öte yandan, seçime değabahla gidilmesi kararını doğru yapan, devlet yetkililerinin de bunu söylemiş olması değil. Başka bir deyişle, Ateşyan ve onun için oy kullanan ruhanileri yanlış yapan, devletin attığı bu adım değil. Bugün de, uzak ve yakın geçmişte de, adı devlet olan adamların önceliğinin Ermeni toplumunun varlığı ve gelişmesi olmadığı malum. Devlet, genel olarak Ermeni toplumu ve kurumları, özel olarak patrik seçimleri için, geçmişten bugüne, bütün kararları keyfî olarak aldı. Öyle olmasaydı, uzak tarih bir yana, daha 14-15 ay evvel, hayatın normal akışını, hukuku, aklı ve mantığı hiçe sayarak, neredeyse on yıldır koma halinde olan birinin, sadece nefes alıp verdiği için patriklik makamındaki varlığını sürdürdüğünü iddia ederler miydi? Akıllarından geçeni tam olarak bilmek mümkün değil ama devlet yetkilileri bugün bu kararı aldılarsa, muhtemelen Ateşyan’la işleri bittiği içindir. Ermeni toplumu nezdinde saygınlığını bu derece yitirmiş bir kişiyle çalışmanın kendileri için de avantajlı olmayacağını görmüş olmalılar. Ama yine de, dediğim gibi, hiçbir şeyden emin olamayız. 
Değabah seçimi için neden yenilenecek olan İstanbul belediye seçimlerini beklemek gerektiği de ayrı bir muamma. Bir grup din adamının bir odada toplanıp, bir-iki saat içinde yapıp bitireceği bir oylamayla, İstanbul halkının belediye başkanı seçmesinin ne ilgisi var? Bu geciktirmeyi nasıl yorumlamak lazım? Aklıma gelen bir açıklama, devletin değabah seçimini de kontrol altında tutmak istemesi, fakat İstanbul seçimleri sırasında dikkat ve konsantrasyonunu dağıtacak başka bir sorun, istemediğinden değabah seçimini belediye seçimlerinin sonrasına bıraktırdığı. Daha iyi bir açıklaması olanı dinlemeye hazırım. 
Peki, değabah seçiminde ne olacak? Karekin Bekçiyan’ın kendisi ne düşünür bilemiyorum ama bence doğrusu ve yakışacak olan, onun tekrar değabah olmasıdır. Aslına bakarsanız, zaten hâlâ değabahtır ama diyelim ki bu kabul görmedi; önümüzdeki oylamada da kanaatimce tekrar değabah olmalıdır, çünkü gerek Türkiye Ermeni toplumu, gerek ruhaniler, kendisine borçludur. Toplumun zor bir zamanında sorumluluk almak üzere elini taşın altına koydu ama ne diğer ruhaniler, ne de toplum onun arkasında durdu. Kendisine yapılan yakışıksız ve ayıptı. Şimdi bunu tamir için bir fırsat var. Üstelik, dengeli ve sakin mizacıyla seçim sürecini sağlıklı biçimde yürütecek biri izlenimi veriyor. Şüphesiz oylamayı yapacak ve değabahı seçecek olanlar yine ruhanilerdir. Umalım ki yaşananlardan ders çıkarmış olsunlar.