RONALD G. SUNY

Ronald G. Suny

MICHIGAN MEKTUPLARI

Bakışlarını kaçırmak

Hükümetler de, birçok insan gibi, gerçeklerle yüzleşmekte zorlanırlar. Geçmişle, ülkenin iç ve dış düşmanlarıyla ilgili masallar uydururlar. İnkârcılık ve kullanışlı hikâyeler yazmak, kişisel çıkarını düşünen siyasetçilerin iktidarını sürdürmesine yardımcı olur. Fakat hakikat önünde sonunda döner, kişiyi olgusal gerçeklere bakmak zorunda bırakır.

Bir konuda araştırma yapacak olduğumda, kimi zaman işe Wikipedia’nın o konuda ne düşündüğüne bakarak başlıyorum. Bu kez de öyle yaptım; ‘denialism’ (inkârcılık) maddesine baktım. Giriş zihin açıcıydı: “İnsan davranışı psikolojisinde, inkârcılık, kişinin psikolojik olarak rahatsız edici bir hakikatten kaçınmak amacıyla gerçeği inkâr etmeyi tercih etmesidir. İnkârcılık, bir kişinin ampirik olarak kanıtlanabilir nitelikteki bir gerçeği kabul etmekten sakınmasıyla, tarihsel bir deneyimin ya da olayın yaşanmış olduğunun doğrulanmasını engelleyen, özünde usa aykırı bir edimdir.”

Makalede, “tartışma götürmeyen temel olgusal gerçeklerin ve kavramların reddi”ni açıklamak için “inkârcılığın saikleri ve nedenleri arasında din, kişisel –iktisadi, siyasi ya da parasal– çıkarlar ve inkârcının, ruhunu zihinsel olarak rahatsız edici olgusal gerçeklerden ve düşüncelerden korumaya dönük savunma mekanizmalarının yer aldığı” öne sürülüyor
ABD’de bir inkârcılık pandemisi yaşanıyor. Anlaşılan o ki virüsün çıkış yeri, mevcut sakininin, kısa süre önce yapılan seçimleri kesin olarak kaybettiği ve 20 Ocak 2021’de başkanlık görevini bırakmak zorunda olduğu gerçeğiyle, bu rahatsız edici hakikatle yüzleşemediği Beyaz Saray. Trump’ın gerçek dışı iddiaları on milyonlarca Amerikalıya bulaştı; Başkan’ın mensubu olduğu Cumhuriyetçi Parti’ye oy verenlerin yüzde 50’si ila 70’i seçimin çalınan oylarla kazanıldığına ve Joseph Biden’ın Trump’tan en az altı milyon daha fazla oy aldığını ortaya koyan verilerin düzmece olduğuna inanıyor.

Trump’ın safdil ya da sinik müttefikleri, hukuk sistemini kullanarak seçimlerin, en azından başkanlık seçiminin sonuçlarını tersine çevirmeye çalıştılar. Cumhuriyetçiler yerel seçimlerde ve eyalet seçimlerinde iyi sonuçlar aldı. Yani oy pusulasının üst kısmında Biden’ı işaretleyen birçok kişi, alt kısmında muhalefet partisini işaretlemişti. Seçmenlerin reddettiği, muhafazakâr Trump yanlıları değil, Trump’ın kendisiydi.

İnkar ve korku
ABD, gelişmiş ülkeler arasında, kendine tarihsel olarak istisnai özellikler atfetmesi, kendini diğer ülkelerin meşru lideri olarak görmesi ve dünyanın neresinde olursa olsun çıkarlarının tehdit altında olduğunu hissettiğinde askerî müdahalede bulunmayı kendine hak görmesiyle öne çıkıyor. Fakat bu güçlü devletin vatandaşları arasında, yabancılara ve göçmenlere, özellikle Müslümanlara kuşkuyla yaklaşan, kendi azınlıklarından korkan; iklim değişikliği diye bir şey olduğunu kabul etmeye, kendi tarihindeki kölelik, emperyalizm ve sistemli ırksal baskıya dürüstlükle bakmaya yanaşmayan geniş kesimler var. Ancak Amerikalılar, gerçekleri inkâr ederken bile inançlarına sadık kalırlar.

Ülke nüfusunun neredeyse yarısı (yüzde 46), medyanın Donald Trump hakkında “uydurma haberler” yaptığına inanıyor, dolayısıyla ‘ana akım medya’dan uzaklaşıp, sosyal medya kaynaklarına ya da görüşleri kendi önyargılarıyla uyuşan sağcı yorumculara yöneliyorlar. Dünyanın en dindar ülkelerinden biri olan ABD’de, kendini Hıristiyan, Yahudi ya da Müslüman olarak görenlerin çoğu, dinî inancını genellikle bilime ve akla güvenle birleştiriyor. Ancak, Amerikalıların üçte ikisinden çoğu meleklere ve şeytanlara, yüzde 45’i hayaletlere ve cinlere, yüzde 30’u Covid-19’u bilimi insanlarının yarattığına inanıyor. Nüfusun dörtte biri, Amerikan futbolu şampiyonası ‘Super Bowl’u kimin kazanacağına Tanrı’nın karar verdiğine inanıyor ve tuttuğu takım için şevkle dua ediyor.

Bilim, ampirik kanıt, istatistik ve tarihsel hakikatle birlikte mantığın kendisi Sağ’ın saldırısı altında. Uzmanlara dair şüpheler, bilim insanlarına güvensizliğin yanı sıra Donald Trump’ın popülerleştirdiği mitler ve komplo teorilerinin birçokları tarafından safça kabul edilmesi, ABD’de koronavirüse bağlı ölüm sayısının felaket boyutuna ulaşmasında rol oynadı. Bazı hükümetler yetersizdir, bazıları halktan gerçekleri saklar. Trump yönetimi hem yetersiz, hem de gerçeği saklıyor; bilfiil inkârcılık yapıyor.

Gerçeklerle yüzleşmek
Hükümetler de, birçok insan gibi, gerçeklerle yüzleşmekte zorlanırlar. Geçmişle, ülkenin iç ve dış düşmanlarıyla ilgili masallar uydururlar. İnkârcılık ve kullanışlı hikâyeler yazmak, kişisel çıkarını düşünen siyasetçilerin iktidarını sürdürmesine yardımcı olur. Fakat hakikat önünde sonunda döner, kişiyi olgusal gerçeklere bakmak zorunda bırakır. Wikipedia’nın bir başka maddesinde, hakikat “olgusal gerçekler ve gerçeklikle uyum içinde olma özelliği” olarak tanımlanıyor.

Hakikat Avrupa sanatında yüzyıllar boyu, karanlık ya da cehalet kuyusundan çıkan, elinde diğerlerinin kendilerini daha kolay görebilmeleri için bir ayna tutan, çıplak bir kadın olarak temsil edildi. Fakat aynada görünenler birçokları için çok acı verici; bu yüzden bakışlarını kaçırıyorlar.

İnkar ve 1915
Bu gazetenin okurları Türkiye’de hükümetlerin ve onların özenle seçilmiş ‘tarihçi’lerinin tarihsel inkârcılığının, Ermenilerin 1915-1916’da maruz bırakıldığı katliamlar ve tehcirin soykırım teşkil ettiğini inkâr ettiklerinin farkında. Türkiye vatandaşları, hükümetin –birçoğu şu anda hapiste ya da sürgünde olan– muhalifleri hakkında ne yalanlar söylendiğini biliyor. Azerbaycan’la ittifak yapan Türkiye, Karabağ’da kısa süre önce Ermeniler karşısında kazanılan zaferle mest olmuş durumda. Azerbaycan topraklarının kurtarılmasına ve sayısız genç Azeri’nin kendini cesurca feda edişine dair bir masal anlatılıyor. Fakat Türkiye, Azerbaycan’a Ermenilere karşı savaşmaları için yalnızca insansız hava araçları ve mühimmat değil, –sonradan geri çektiği ve ödeme yapmayı reddettiği– yanlış bilgilendirilmiş Suriyeli yoksul ücretli askerler de yolladığını inkâr ediyor. Azerbaycan da, benzer şekilde, Karabağ’ı kurtarırken hiçbir yabancı askere görev vermediğini iddia ediyor. 

Ermenistan ve savaş
Ermenistan feci bir yenilgiye uğradı; çeyrek yüzyıl önce işgal etmiş olduğu yerlerin büyük kısmını kaybetti. Ermeniler şu anda çırılçıplak, yeni bir gerçekliğe bakmak zorunluluğuyla karşı karşıya: Karabağ’ı yeniden kazandıktan sonra onu koruma konusunda boşa harcanmış fırsatlar, onları korumak için hayatını kaybeden yüzlerce insan, sözde müttefikleri Ruslar tarafından dayatılan ağır ateşkes antlaşması… Ermenistan’daki demokratik yönetimin, Azerbaycan’ın otoriteryan yönetimi tarafından, giderek baskıcılaşan Türkiye’nin yardımıyla yenilgiye uğratıldığını inkâr etmek güç. İki yıl önce çiçeklerle karşıladıkları Başbakan’ın aleyhine dönen ümitsiz kalabalıklar Yerevan’ın caddelerini doldurdular. Bu insanların, başlarına gelenler üzerine sakince ve berrak bir zihinle düşünebilmesi için zaman gerekiyor.

Ermeniler acı veren, sindirilmesi zor gerçekleri değiştiremezler; hasmane bir ortamda yaşıyorlar, sınırlarındaki güçlü düşmanlarla bir uzlaşmaya varmak zorundalar. Kuzeydeki ana destekçilerinin kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini, işine geldiğinde ağırdan aldığını görmek zorundalar. İnkâr Ermenistan’a da, Türkiye’ye de, ABD’ye de bir şey kazandırmaz. Ancak ve ancak, geçmişte yapılan hatalara ve mevcut olasılıklara dair dürüst ve acı verecek bir analiz, daha umutlu bir gelecek için kapı aralayabilir.

(İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz)