Kalkınma politikası felaketin yolunu döşüyor

Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği İlişkileri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cengiz Aktar ve Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi BETAM araştırmacısı Dr. Barış Gençer Baykan’a göre, Türkiye’de kalkınma politikasının idari ve hukuki araçları çevre dostu değil.

FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr

Türkiye’de AK Parti’nin yürüttüğü kalkınma politikası, tüketim üzerine kurulu, sınırsız, fütursuz ve köhnemiş bir ekonomik model üzerine inşa ediliyor ve bu Türkiye’nin doğal, kültürel ve kentsel mirası için felaket anlamına geliyor. Aktar ve Gençer, Türkiye’nin çevre düşmanı kalkınma politikasını Agos için değerlendirdi.

Cengiz Aktar’a göre AK Parti siyasetinin temellerinden biri kalkınma politikası ve bu politika insana ve doğaya rağmen kontrolsüz bir şekilde ilerliyor. Bu politikanın temel taşlarından biri, tüketim odaklı bir toplum, Türkiye ise bu kavramla yeni tanışıyor. Diğer tüketim toplumlarında görüldüğü şekilde, Türkiye’de de sürdürülebilirliğe önem verilmiyor, bir çevre bilincinin oluşmasına yönelik umutlar ise çok az. Aktar bu duruma karşı çıkabilecek bir toplumsal bilincin de Türkiye’de güçlü olmadığını düşünüyor. Aktar, “Türkiye hızla yaşanmaz kentler cehennemine dönüşüyor. Unutulmamalı ki kalkınma ideolojisinin parametreleri sonsuz olabilir ama doğa sonsuz değil” diyor.

Ranta kılıf

Türkiye’nin yüzde 95’inin deprem riski altında olduğunu hatırlatan Dr. Baykan ise kalkınma politikasının unsurlarından biri olan kentsel dönüşüm sürecinin bu bağlamda ele alınması gerektiğini söylüyor. Baykan, İstanbul’da bu amaçtan çok uzaklaşıldığına, Kentsel Dönüşüm Yasası’nın da şehir merkezinde elde edilmek istenen ranta kılıf olarak kullanıldığına dikkat çekiyor.

Dr. Baykan, nükleer santral konusunun ise sivil toplum tepkisine rağmen gündemden düşmediğini vurguluyor. Fukuşima felaketinden önce nükleer enerjinin fosil yakıtlara oranla çevreye daha az zarar veren bir seçenek olarak görüldüğünü ama artık birçok ülkenin bu teknolojiyi tasfiye etmeye çalıştığını vurgulayan Baykan,  nükleer atık sorununa kalıcı çözüm üretilebilmiş olmadığını da hatırlatıyor. Rusya ile yapılan anlaşma sonucu inşa edilecek nükleer santralde kullanılacak teknolojinin ilk defa Türkiye’de deneneceğini belirten Baykan, atık sorunu olan kirli bir enerjinin, güvenilirliği konusunda şüphe duyulan bir teknoloji ile üretilecek olmasının kabul edilebilir olmadığını vurguluyor.

HES aldatmacası

Baykan, HES konusunda ise neredeyse kaybedilmiş bir mücadele olduğu görüşünde. Zira hukuki süreçten sonuç alınamıyor ve yürütmeyi durdurma kararları işlemiyor. Yenilenebilir enerji olarak sunulan HES’lerin uluslararası karbon ticaretine hizmet ettiğine dair haber ve yorumlara katıldığını belirten Baykan, Çevre Bakanlığı’ndan Mehrali Ecer’in geçen Nisan’da yaptığı bir konuşmada Türkiye’nin karbon piyasalarında deneyiminin sınırlı ama beklentisinin büyük olduğuna dair sözlerine dikkat çekiyor. Türkiye’de yapılan 178 projeden 103’ünün HES’ler üzerinden karbon ticaretini hedeflediğini vurgulayan Baykan’a göre bu tablo, HES’lerin enerji için değil karbon ticareti için yapıldığını kanıtlıyor.

Kategoriler

Güncel Türkiye