Yerevan’da Suriyeli olmak kolay değil

Ermenistan’a son dönemde göç eden Suriyeli Ermeniler, ülkelerinde 20 aydır devam eden iç savaşın bir gün biteceği ve evlerine dönüp, bıraktıkları yerden hayatlarına devam edecekleri umuduyla yaşıyorlar. Ermenistan’da devletin onlarla ilgili genel bir planının olmaması Suriyeli Ermenilerin durumunu daha da zorlaştırıyor. Yerevan’daki Zvartnots Havaalanı’ndaki çalışanlar bile Suriyeli Ermenileri yüz ifadelerinden ayırt edebiliyor. Onların yüzlerinde iki ifade var: Umut ve belirsizlik.

Ermenistan’a son dönemde göç eden Suriyeli Ermeniler, Suriye’de 20 aydır devam eden iç savaşın bir gün biteceği ve kendi evlerine dönüp, bıraktıkları yerden hayatlarına devam edecekleri umuduyla yaşıyorlar.  Pek çoğu aslında Ermenistan’a yerleşmek niyetinde değil. En büyük hayalleri ikinci vatanları olan Suriye’de tekrar barışın hâkim olması. Fakat Suriye’den gelen haberler hiç umut verici değil. İç savaş bitmek bilmiyor, aksine, her geçen gün daha da şiddetleniyor. Ermenistan devleti çeşitli yardımlarda bulunsa da, devletin genel ve büyük bir planın olmaması işleri zorlaştırıyor. Ermenistan’ın en önemli gazetelerinden Azg’ın muhabirlerin Hasmik Harutyunyan, Agos için Suriyeli Ermenilerin Ermenistan’daki yaşam koşullarını araştırdı.

HASMİK HARUTYUNYAN
hasazg@mail.ru

Yerevan’daki Zvartnots Havaalanı’ndaki çalışanlar bile Suriyeli Ermenileri yüz ifadelerinden ayırt edebiliyor. Havaalanı çalışanlardan Anna Melikyan, Suriyeli Ermenilerin yüzlerinde genelde iki farklı ifadenin olduğunu söylüyor: Umut ve belirsizlik. “Hayatta kaldıkları için mutlular ve anavatan onlara hayata tekrar sarılmaları için bir umut vermiş. Ama aynı zamanda belirsizlik de var; savaş daha ne kadar sürecek, kendi evlerinden daha ne kadar uzak kalacaklar, belli değil.”

 

Hovhannes Asmaryan’ın beş kişilik ailesi Karabağ Hükümeti tarafından desteklendi ve Stepanakert’e yerleşti. Asmaryan, Stepanakert’te bahçıvanlık yapacak. Suriye’den verimli ağaçlar getirecek. Buradaki hayata tutunabilirse kalmak istiyor, aksi takdirde geri dönecek: “Eğer her şey planladığım gibi olursa Karabağ’dan hiçbir yere gitmem. Aksi takdirde savaştan sonra geri giderim, çünkü evim ve  işim orada.”

 

Azınlıkların korkusu

Bilgisayar mühendisi Sevak Kheço, Halep’te ailesini bırakarak bir ay önce temelli Yerevan’a taşındı. “Patlamaları veya çatışmaları görmüyorduk. Sadece sesleri duyuyorduk ve alışmıştık. Maalesef bu çatışmaların sonucunda hırsızlık ve özellikle insan kaçırma olayları çoğaldı. Bazı günler insanlar sokakta yürümekten bile korkuyor. Son aylarda özellikle kızları çok kaçırıyorlar, sonra da ailelerden çok büyük paralar talep ediyorlar, vermeyince de öldürüyorlar. En son bir kız kaçırdılar; üç milyon Suriye lirası istediler. Aile mecburen bu parayı ödedi, ancak kızı iki hafta sonra geri verdiler. Vücudunda bıçak izleri, yaralar vardı.”

Kheço, bunları anlatırken Halep’i ve özellikle azınlıkları saran korkudan bahsediyor. “Rejim değişirse ne olacak? Azınlıkların hali ne olacak?”

Ermenistan’daki yaşamlarını ise iki kavramla özetliyor: Belirsizlik ve karşılaştıkları garip muamele…

Suriye’den gelenler şunu açıkça ifade ediyorlar: Ermenistan’da hayal ettiklerimizi bulamadık. Pahalılık, işsizlik ve kötü yaşam koşullarıyla boğuşuyorlar. Buraya temelli kalmak için geldiklerini ama şartları gördükten sonra, iç savaş biter bitmez geri dönmeye karar verdiklerini söylüyorlar.

Halepli Ani Melkonyan, Yerevan’a bundan 5-6 ay önce geldi. Eşi kuyumcu... Halen sabit bir işi yok; günübirlik ne iş olsa yapıyor. Ani, “Şam’dan, Halep’ten 

Halepli Ani Melkonyan, Yerevan’a bundan 5-6 ay önce geldi. Amacı üç çocuğunun savaş ortamından uzakta huzur içinde yaşamasıydı. “Çocuklarım burada büyüsün, okula gitsin istedim” diyor.  Ekonomik durumlar çok iyi olmadığı halde kalkıp Yerevan’a geldiler. İlk birkaç hafta, kira ödeyecek güçleri olmadığından bir kız arkadaşının evinde kaldılar. “Sonra BM ofisine başvurduk, bize özel bir sığınma yeri verdiler, orada üç ay kaldık. Daha sonra da bir eve yerleştirdiler.” Ani’nin eşi kuyumcu... Halen sabit bir işi yok; günübirlik ne iş olsa yapıyor. Ani, “Şam’dan, Halep’ten akrabalarımız para yolluyorlar” diyor. Yerevan’da yaşamın ne kadar pahalı olduğunu görünce yaşadığı şaşkınlığı ve korkuyu dile getiriyor.

Nora Hanım, üç ay önce Yerevan’a geldi. Halep’te evini, arabasını ve iki çocuğunu bıraktı. Bankadaki hesapları dondurulmuş olduğu için parasını kullanamıyor. “Bizim için her şey çok zor. Yaşayamıyoruz, vatandaşlık için başvurduk ama hâlâ bekliyoruz. Birkaç yüz dolar istiyorlar, oysa biz vatandaşlığı ücretsiz almalıydık. Parayı ödemeyince beklemek zorundaymışız.” Nora Hanım’a ve eşine Halep’teki çocukları ve yakınları yardım ediyorlar. “İş bulmak imkânsız. Hem buradaki hayata alışık değiliz hem de yaşımız her işi yapmaya müsait değil. Ermenistan pasaportumuz da yok ki emeklilik maaşı ya da sosyal yardım alabilelim.”

‘Çok iş, az para’

Mano Nazaryan altı aydır Yerevan’da. İnşaatta çalışıyor, günlük 2 bin dram (5 Dolar) kazanıyor. Halep’ten yakınları para yollamazsa, burada kazandığı parayla yaşayamayacağını söylüyor. Onun da henüz Ermenistan vatandaşlığı yok. “Gidiyoruz, saatlerce bekliyoruz. Sonuç yok. Yüz dolar ödeyince pasaportu alabiliyoruz. Ama bugünlerde yüz dolar bizim için çok büyük para.”

 

Nora Hanım, Yerevan’a üç ay önce geldi. Halep’te evini, arabasını ve iki çocuğunu bıraktı. Bankadaki hesapları dondurulmuş olduğu için parasını kullanamıyor: “Bizim için her şey çok zor. Yaşayamıyoruz, vatandaşlık için başvurduk ama hâlâ bekliyoruz. Birkaç yüz dolar istiyorlar, oysa bize bu hakkı ücretsiz tanımalıydılar. Parayı ödemeyince beklemek zorundaymışız.”

 

Garo ise Yerevan’a iki ay önce geldi. Garsonluk yapıyor ama kazandığı parayla o da çok zor geçiniyor. “Çok iş, az para” diyor, “Birkaç günlük maaşla pazara gidiyorsun, bir iki şey alıyorsun ve paran bitiveriyor.”

Bir başka Suriyeli Ermeni, Hovhannes Mubaet, Yerevan’a geldikten birkaç gün sonra Diaspora Bakanlığı’na gitti. Kendisiyle Bakanlık’ta tesadüfen karşılaştık. Hovhannes ve on yaşındaki kızı Anna Maria başvuru belgesi doldurmaya geldiler. Dört kişilik aile, Halep’ten Yerevan’a “ateşlerden geçerek” ulaştı. Suriye’deki savaş bitene kadar Ermenistan’da yaşamayı planlıyorlar. Hovhannes müzisyen. Halep’teki Amerikan Koleji’nde keman öğretmeni ve aynı zamanda Gomidas Yaylı Sazlar Topluluğu’nun da yöneticisi. “Halep’in tek müzik okulunun müdürüyüm, ancak Yerevan’da işsizim. Getirdiğimiz parayı da kısa zamanda bitirdik; acilen iş bulmam lazım” diyor.

Halep Ermenisi Hovhannes Asmaryan’ın beş kişilik ailesi de Karabağ Hükümeti tarafından desteklendi ve Stepanakert’e yerleşti. Hükümetin maddi ve manevi desteğine ihtiyaç duyan birçok Ermeni de bugün Suriye’de bekliyor. Asmaryan, Stepanakert’te bahçıvanlık yapacak. Suriye’den verimli ağaçlar getirecek. Buradaki hayata tutunabilirse kalmak istiyor, aksi takdirde geri dönecek: “Eğer her şey planladığım gibi olursa Karabağ’dan hiçbir yere gitmem. Aksi takdirde savaştan sonra geri giderim, çünkü evim ve işim orada.”

Bu zorluklar arasında mutlu anlar da yaşanmıyor değil. Birkaç gün önce Yerevan’da ilk Suriyeli Ermeni dünyaya geldi. Krist bebek, Alin ve Berç Salibyan’ın ilk çocuğu, Ülkedeki iç savaştan sonra Ermenistan’da doğup Ermenistan Cumhuriyeti vatandaşı olan ilk bebek o. Diaspora Bakanlığı aileye destek olacağını ve eğer Ermenistan’da yerleşmeye karar verirlerse genç babaya iş bulma konusunda yardımcı olacaklarını taahhüt etmiş. Umarız ki Krist güzel günler görür.

Savaştan umuda uzanan yolculuk

LİLİT GASPARYAN
lilitgasparyan@agos.com.tr

 

Her şey Bostanpaşa mahallesinde başladı. Sonra yavaş yavaş çatışmalar ve bombalar, Ermeni mahallesi Nor Küğ’a (Yeni Köy) kadar geldi. Bizim gibi yüksek katlarda yaşayanlar her gün ölümü bekleyerek yaşıyorlar. Biz buraya gelmeden 15 gün önce dört gün sular kesildi. Bizim depomuz vardı. Alt komşum yukarıya depoya çıktı, oğlum da arkasından. Baktım, bir dakika sonra hemen aşağı indi. Ne oldu diye sordum? Meğer bir roket başının hemen üstünden geçmiş. Aynı durumu kızım da yaşadı. O da yüksek katta oturuyor ve roket balkonun önünden geçmiş. Geceyarısı eşyalarını toplayıp bize geldiler. Gece yatarken hesap yapar hale gelmiştik. Üç duvar sayıp, öyle yatıyorduk. Roket ilk duvarı delerse ikinciye varır, üçüncünün arkasında güvende oluruz diye düşünüyorduk; ölüm her gün yakınımızdan geçiyordu.

 

Suriye’deki savaş her gün onlarca can almaya devam ederken, pek çok Suriyeli de canını kurtarmak için bütün imkânlarını kullanarak ülkeden çıkmanın yollarını arıyor. Kökleri Konya ve Diyarbakır’a uzanan, 1915’te yaşadıklarını topraklardan koparılarak Suriye’ye gönderilen Halepli bir Ermeni aile de bu insanlardan. Savaştan kurtulmak için evlerini barklarını, işyerlerini ardında bırakan aile, 100 yıl sonra ikinci büyük göçünü yaşamış oldu. İki haftadır İstanbul’dalar. Bir yakınlarının desteği sayesinde Beylikdüzü’de bir daireye yerleştiler. Dördü çocuk 13 kişiden oluşan aile, her şeye rağmen hayata sarılmaya ve geleceğe umutla bakmaya çalışıyor.

35 yaşındaki Saro, iki buçuk yıldır Türkiye’deki bir şirketin Ortadoğu sorumlusu olarak çalışıyor ve bu yüzden, sürekli olarak İstanbul’a gelip gidiyordu. Kendisine İstanbul’a gelmesinde yardımcı olan da, çalıştığı şirketin sahibi olan ve ne kadar müteşekkir olduklarını her fırsatta dile getirdiği kişi. Aileden İstanbul’a ilk gelen onlar oldu. Bundan iki ay önce eşi ve üç yaşındaki kızlarıyla Kahire üzerinden İstanbul’a geldiler.

Saro’nun annesi Silva Hanım ise, önce, çatışma ortamından biraz olsun kurtulmak için Haziran ayında, kızının yaşadığı Beyrut’a gitti. “Yazlık kıyafetlerle, sadece bir ay savaş ortamından uzak durmak için gittim” diyor, ama çatışmalar şiddetlenince Halep’e bir daha dönememiş: “Ben gittikten sonra her geçen gün durum daha kötüleşti. Halep’e geri gitmem her gün ertelendi. Sonunda oğlum geri gitmeme izin vermedi, çünkü ailenin geri kalanı o arada İstanbul’a gelmeye karar verdi. Ben de Beyrut’tan uçakla doğrudan buraya geldim.”

Ailenin Halep’te kalan üyeleri, Halep’ten Beyrut’a, Beyrut’tan da İstanbul’a uçakla gelmek çok masraflı olacağı için, Suriye’den kara yoluyla çıkma kararı aldı. Ancak bu da çok büyük tehlikeler atlatmak anlamına geliyordu. Saro’nun kayınbiraderi, oldukça yüksek paralar ödeyerek iki araç ayarladı ve Halep’ten çıkıp korku içinde harabe olmuş yollardan geçerek, pasaportlarıyla Antakya’ya vardılar. “Yol çok tehlikeli ve korkunç.  Silahlı muhalifler arabaları defalarca durdurup pasaportlarımızı aldılar. Nereye gittiğimizi, amacımızın ne olduğunu sordular. Çok korktuk. Yanlış bir hareket ya da söz edersek bizi anında vuracaklarını düşündük ama şükür ki böyle bir şey olmadı.”

Normalde 2 saat bile sürmeyen yolu, dolambaçlı yollardan geçerek 4 saatte geldiler. Hatay’da, daha önceden tanıdıkları, Alevi bir ailenin misafiri oldular. 4 gün onların misafiri olduktan sonra, uçak biletlerini ayarlayarak İstanbul’a geldiler.

‘Ölüm yakınımızdan geçiyor’

Çatışmalar yaşadıkları Telefon Havai mahallesine, hatta evlerinin kapısına kadar geldiği için tek çareyi evlerini terk etmekte bulduklarını söylüyorlar. Saro’nun 67 yaşında olan kayınvalidesi Mari Hanım sessizliği bozuyor ve ölümden nasıl kurtulduklarını anlatıyor: “Her şey Bostanpaşa mahallesinde başladı. Sonra yavaş yavaş çatışmalar ve bombalar, Ermeni mahallesi Nor Küğ’a (Yeni Köy) kadar geldi. Bizim gibi yüksek katlarda yaşayanlar her gün ölümü bekleyerek yaşıyorlar. Biz buraya gelmeden 15 gün önce dört gün sular kesildi. Bizim depomuz vardı. Alt komşum yukarıya depoya çıktı, oğlum da arkasından. Baktım, bir dakika sonra hemen aşağı indi. Ne oldu diye sordum? Meğer bir roket başının hemen üstünden geçmiş. Aynı durumu kızım da yaşadı. O da yüksek katta oturuyor ve roket balkonun önünden geçmiş. Geceyarısı eşyalarını toplayıp bize geldiler. Gece yatarken hesap yapar hale gelmiştik. Üç duvar sayıp, öyle yatıyorduk. Roket ilk duvarı delerse ikinciye varır, üçüncünün arkasında güvende oluruz diye düşünüyorduk; ölüm her gün yakınımızdan geçiyordu.”

Arkalarına bile bakmadan, her şeyi geride bırakarak Halep’i terk eden Mari Hanım şöyle devam etti: “Yanımıza hiçbir şey almadık. Şu an giydiğim ayakkabıyı bile buradan aldım. Durum bildiğiniz gibi değil. Başımızın üstünde uçaklar, helikopterler varken ekmek almak için saatlerce kuyrukta bekledik. Sekiz ince dilim ekmek, poşeti 15 Suriye lirasıyken 75’e çıktı. Bir kalabalık aile kaç öyle poşet almalı ve alabilir düşünün bir… “

‘Suriye artık çöktü’

Artık Halep’e dönmeyi düşünmüyorlar. “Halep bizim için artık yok. Eğer Esad iktidarı korursa belki gideriz, başka türlü mümkün değil. Fakat İstanbul’da yaşamak da bizim için hiç kolay değil. Burası bizim de memleketimiz ama dedelerimizi buradan kovdular. Savaş bu ülkeye de gelirse ilk dokunacakları biz olacağız. Unuttunuz mu, iki yıl önce bir sorun yaşandı ve hemen Ermenistanlıları kapının önünde koymaya kalktılar…”

Türkiye’nin politikalarına güvenmedikleri için Avrupa’ya gidip hayatlarını artık orada devam etmek istiyorlar. “Suriye artık çöktü, bir daha ayağa kalkması çok zor. Kalksa bile eski Suriye olamaz. Bu kaos kolay kolay geçmez, savaş en az bir-iki yıl daha sürer” diyorlar.

Saro’nun baldızı araya giriyor ve sağ salim Suriye’den çıkabildikleri için şükrettiklerini ama yüreklerinin Halep’te kalanlarla birlikte olduğunu, daima onları düşündüklerini söylüyor: “İmkânı olan herkes bir yerlere gidiyor. Halep’te kalan Ermeni sayısı düştükçe düşüyor. Kalanlar da artık hiç hatırlanmayacak. Halep Ermeniler için ana-cemaatti her zaman. Ama artık ana-cemaat diye bir şey kalmadı. Tanrı bizi korudu da kazasız belasız geldik. Tanrı orada kalanların yardımcısı olsun. Hiçbir halkın böyle acılar yaşamasını istemiyoruz…”

‘Suriye Ermeniler için bir risk’

Muhaliflerin Ermenilere yönelik özel bir kini olmadığını düşünseler de, artık Suriye halkı arasına türlü ayrımların girdiğini ve bunun düzelmesinin çok zor olduğunu düşünüyorlar. Saro’nun eşi Margarit, Ermenilerin Ermeni olmaktan ötürü değil, ama Esad yandaşı olarak görüldükleri için hedef haline geldiklerini söylüyor.

Saro ise geçmişte Hıristiyan ile Müslüman arasında hiçbir sorun olmadığını, ancak akan kandan sonra, ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Müslüman nüfusun farklı düşünmeye başladığına dikkat çekiyor: “Ben işim gereği Müslümanlarla çok vakit geçirdim. Biliyorum ki onların düşünceleri artık değişiyor. Evet Hıristiyanlarla yüz yıldan fazla bir arada sorunsuz yaşadılar, fakat artık birçok şey değişti. Hıristiyanlar ve Ermeniler için Suriye’de kalmak kolay olmayacak artık.”

Ailenin çocuklarından ikisi Yeşilköy Ermeni Okulu’nda misafir öğrenci olarak derslere katılıyorlar. Derslerin çoğu Türkçe olduğu için zorluk çekiyorlar. Ama okumayı çok sevdikleri için evde oturmaktansa, okulda olmayı tercih ediyorlar.

Sohbet sırasında televizyonda daima Suriye kanalı açık. Bizimle sohbet ederken televizyona bakmasalar da, gözleri zaman zaman ekrana kayıyor. Birdenbire dikkatleri o yöne doğru kayıyor, çünkü ekranda beliren yazı, Halep’te büyük bir patlamadan söz ediyor. Herkes bir ağızdan ah çekiyor ve acaba ölüm kimin kapısını çaldı diye üzülüyorlar…

32 Ermeni hayatını kaybetti

Ermenistan’da vatandaşlık ve geçici oturma izni çıkartmak için başvuran Suriyelilerin sayısı hızla artıyor. Örneğin, 2010’da Ermenistan’ın pasaport ve vize dairesine 422 Suriyeli Ermeni başvururken, 2011’de bu rakam 2,983’e çıkmış durumda. 2012’deki rakamın ise bunun birkaç misli olduğu tahmin ediliyor.

20 aydır savaş otuz binden fazla insanın ölümüne neden oldu. Suriye Ermeni toplumu da bundan nasibini aldı. Diaspora Bakanı Hranuş Hakopyan,  4 Ekim’de Parlamento’da Suriye’deki çatışmalarda hayatını kaybeden Ermenilerle ilgili mecliste bir brifing verdi.  Suriye’deki çatışmalarda  yedisi asker toplam 32 Ermeni’nin hayatını kaybettiğini söyleyen Hakobyan, hayatını kaybedenlerin beşinin kadın, 26’sının erkek ve birinin çocuk olduğunu belirtti. Bunlardan beşi Şam’da, 19’u Halep’te, biri Der Zor’da, biri Kamışlı’da, ikisi ise Humus’ta hayatını kaybetti.

Artık buluşma noktaları var

Ermenistan’da yaşayan Suriyeli Ermeniler için Yerevan’da özel bir lokal açıldı. Adını, Halep’te bulanan Aram Manukyan Kültür Merkezi’nden alan lokal, Ermenistan’da yaşayan Suriyeli Ermenilerin buluşma yeri olacak. İki ay süren hazırlıkların ardından açılan lokalin duvarlarında Suriye’nin farklı şehirlerinden Ermeni kültürünü yansıtan fotoğraflar yer alıyor. Suriye mutfağına has yemeklerin servis edileceği lokal, haftanın her günü sabah 11’den gece 23’e kadar açık olacak.

Suriyeliler için özel okul

Ermenistan Eğitim Bakanlığı, Suriye’deki iç savaşın her geçen gün daha kötüye gitmesinin ardından, bir karar aldı ve Ermenistan’daki birkaç okulun Suriyeli çocukların eğitimi için ayrılmasını sağladı. İlk olarak açılan Kilikya okulunda 220 öğrenci öğrenim görmeye başladı. Bu okulda kullanılacak ders kitapları ve ders programı Suriye’den gelecek; dersleri de oradan gelen öğretmenler verecek.

Okulun açılış törenine katılan Ermenistan Eğitim ve Bilim Bakanı Yardımcısı Manuk Mıgırdiçyan, Suriyeli Ermenilerin içinde bulunduğu zor durumdan ötürü açılış kutlaması yapmadıklarını, ancak devlet olarak onları daha iyi ağırlamak için bütün imkânları seferber edeceklerini açıkladı.

Diaspora Bakanlığı’ndan Firdus Zakaryan ise, okulun açılmasının, Ermenistan’ın Suriyeli Ermeniler için her türlü desteği sağlayacağının bir göstergesi olduğunu ve Suriye’ye yakın zamanda barış gelmesini umduklarını ifade etti.

 

 

 

 

 

 

Kategoriler

Güncel Ermenistan Gündem