Arkadaş şefkati / lensler konuşabilseydi

Fotoğrafçı Berge Arabian, Agos'un kültür sanat sayfalarında kaleme aldığı 'Lensler konuşabilseydi' başlıklı köşesinde, çektiği fotoğrafların hikâyelerini anlatıyor.

Sulukule’de çektiğim bu fotoğrafta, motosikletin sepetine atlamaya çalışan çocuk ben de olabilirdim, ama daha küçükken. Sürücü de pekâlâ ağabeyimin Kamışlı’daki yakın arkadaşlarından Yero (Yervant) olabilirdi. Yero’nun ailesinin küçük bir fabrikası vardı, ‘Sinalco’ diye bir meşrubatı şişelerlerdi. Şişelerin şekli çok güzeldi. İki çeşit vardı – biri kola aromalı, diğeri portakal. ‘Sinalco’nun yerel bir marka olduğunu, başındaki ‘s’ harfinin de ‘Suriye’den geldiğini zannederdim. Yakın zamanda öğrendim ki Alman markasıymış, Yero’nun babasının şişeleme-imalat acenteliği varmış. İmalathanenin önünden geçerken, lastik tamircisi gibi, sadece hava pompasının sesi duyulurdu. Şişelere basınçla gaz doldurulurken çıkan ses… Bu işlem yapılırken gaz kabarcıklarının şişeden dışarı taşmasını izlemeye bayılırdım. Yero ve kardeşleri şişeleri hazırlar, bir motosikletin sepetine doldurup dağıtıma çıkarlardı. Önünde sepeti olan bir bisikletleri de vardı, küçük teslimatlarda onu kullanırlardı. Fotoğraftaki çocuk gibi motosikletin sepetine atlayıp “Yero, Yero, ben de gelebilir miyim?” diye sormak büyük heyecandı benim için. Çok sevecen biriydi Yero, beni de çok severdi. Babamın dükkânına ya da kırtasiyeye giderken imalathanenin önünden geçersem, Yero da oradaysa, “Bırco! Gazoz ister misin?” diye seslenirdi. Hiç “İstemem” demezdim. Sevgisini hissedebiliyordum. Arkadaşının küçük kardeşiydim onun için. İki ağabeyimin de tüm arkadaşları böyle, koşulsuz bir sevgi gösterirdi bana. Özel biri olduğum için falan değil – bizim şehrimizde sevgi salt arkadaşlar arasında kalmaz, onların kardeşlerine de uzanırdı.

Ağabeylerim ne zaman arkadaşlarıyla buluşacak olsa peşlerine takılırdım. Çoğunu gayet iyi hatırlıyorum, isimlerini de unutmadım – Hrayr, Yero, Suren, Varuj, Hraç... Hepsi benden sekiz-dokuz yaş büyüktü. Ama bu yaş farkı beni görmezden gelmelerine neden olmazdı; aksine bir aradayken benimle şakalaşır, kendimi o ortamın parçası olarak hissetmemi sağlarlardı. Hele havuzda buluştuğumuz zamanlar! O günleri hatırladığımda aynı mutluluğu hissediyorum. Yüzmeyi ağabeylerim ve arkadaşlarının yanında öğrenmiştim. Sudan korktuğum için çok sabırlı davranırlar, beni kollarlardı. Artık suya atlama korkumu yenmemin vakti geldiğinde de hepsi bana destek olmuştu. Hepsinden, atlamak istediğim yere yakın bir noktada durmalarını isterdim, onlar da istediğimi yapar, coşkuyla “Yallah, yallah, Bercig atlıyor” diye bağırırlardı. Havuzda beni bekleyen beş-altı kişi olmasına rağmen atlamaktan çok korkardım. Ne büyük bir meseleydi benim için... Özellikle, atlama tahtasının ilk basamağına ilk kez çıktığım ânı hatırlıyorum. Oradan, havuzun tam olarak neresinde durmalarını istediğimi söylüyor, “Biraz sağa gidin, azıcık sola kayın” diye emirler yağdırıyordum. Böyle, defalarca yerlerini değiştirtmiştim. Atlayıp atlamama konusunda sürekli olarak fikir değiştirdiğimden, çok uzun sürmüştü bu hikâye. Gerçekten de tam bir baş belasıydım. Ama onlar gülüyor, korkmamam için bana cesaret verici sözler söylüyorlardı. O cesareti bulup suya atlamam asırlar sürmüştü. Üstünde beyaz iç çamaşırından başka bir şey olmayan, beş-altı yaşlarındaki bir çocuk için az buz bir şey değildi bu.

İlk mayom, Lübnan’a taşınmamızdan sonra alınmıştı. Ağabeylerimin o arkadaşlarının çoğu bizim gibi önce Lübnan’a, oradan da Toronto’ya göç etti. Ortak kökenin böyle tuhaf bir yanı var. Hepsi Diyarbekirliydi; ailelerimiz birbirini tanırdı. Hepsinin aynı rotayı izleyip sonunda Toronto’ya varmış olması şaşırtıcı değil mi? Diyarbekir - Kamışlı - Beyrut - Toronto… Ama ağabeylerim ve arkadaşları, aralarındaki o muhteşem yakınlığı bir daha hiçbir yerde yakalayamadılar. Kimi öğrenci oldu, kimi işçi. Kuzey Amerika’da göçmen olmak böyle hazin bir şeydir işte; herkes bir başına...

                                                                                                                           İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz



Yazar Hakkında