Yeni dönemin acil eylem planı

Açlık grevlerinin Öcalan’ın açıklamalarının ardından can kaybı olmadan bitmesiyle gelinen noktanın umuda kapı araladığını düşünen Cevat Öneş, Hüseyin Yayman, Ahmet Faruk Ünsal ve Mehmet Emin Aktar, şimdi yapılması gerekenleri anlattılar.

FUNDA TOSUN
fundatosun@agos.com.tr

Açlık grevlerinin Abdullah Öcalan’ın açıklamalarının ardından can kaybı olmadan bitmesiyle yeni bir sürece giren Kürt sorununda çözümün önünü açabilecek acil adımları, farklı eğilimlerden uzmanlara sorduk. Son bir haftada gelinen noktanın umuda kapı araladığını düşünen Cevat Öneş, Hüseyin Yayman, Ahmet Faruk Ünsal ve Mehmet Emin Aktar, yeni süreçte hem hükümetin hem de Kürt siyasal hareketinin atması gereken adımları değerlendirdi.

Muhatap yeniden Öcalan

HÜSEYİN YAYMAN - Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Hürriyet Gazetesi

Ankara’da yürütülen ‘arka kapı diplomasisiyle’ açlık grevleri sona erdi. Açlık grevlerinin yönetiliş biçimi Kürt meselesinin çözümü için umutları yükselten bir etki yaptı. Otuz yıllık pratik göz önüne alındığında ilk defa diyalog kapıları kapanmadı ve taraflar iyi niyetle çözüm aramaya devam ettiler.

Ankara ile Kürt siyaseti arasındaki sağırlar diyaloğunun şimdilik son bulması yöntem konusunda yeni bir kapı aralarken umutları artırdı. Diğer yandan, 14 Temmuz Silvan saldırısı sonrası içine girilen süreç fiilen sonlandı. Silvan saldırısıyla ‘diyalog-müzakere’ kanalları kapanırken Öcalan kendini denklemin dışına çıkarmıştı. 17 Kasım girişimi Öcalan için bir anlamda 14 Temmuz’un rövanşını almak anlamına geliyor. Krizin Öcalan’ın ‘talimatıyla’ son bulması, Kürt siyaseti ve devlet için ‘muhataplık’ tartışmalarını fiilen sonlandırmış oldu.

Asıl mesele bundan sonra ne olacağı konusunda düğümleniyor. Açlık grevleri sonrası yaşanan politik yumuşama devam ettirilebilirse süreç kendiliğinden yoluna girecektir. Güven artırıcı adımlar olarak nitelenen girişimlerin hızlanması yakın gelecekte sürpriz gelişmelerin yaşanmasına yol açabilir. Ancak çözümün konuşulduğu süreçte yeni provokasyonlar yaşanabileceği de unutulmamalı.

Demokratik dönüşüm şart

CEVAT ÖNEŞ -  MİT eski Müsteşar Yardımcısı

Kürt meselesinde içinde bulunduğumuz süreç önemini koruyarak, hatta önemini arttırarak devam ediyor. Açlık grevleriyle karşı karşıya kaldığımız sorunun aşılması, bu konuda toplumsal talebin de çözüm istikametinde ağırlık kazanması şüphesiz çok önemli. Ancak şunu açıklıkla söylememiz gerekiyor ki, bölgesel gelişmeler hızla, Kürt meselesinin daha da önem kazanacağı bir sürece doğru gidiyor. Zamanında önlem alınmazsa Türkiye’nin bu meseleden başının daha çok ağrıyacağını ve yeni riskler ortaya çıkaracağını görmemiz gerekiyor. Kürt meselesi dediğimiz şey ancak ve ancak Türkiye’nin demokratikleşmesi ve ilkesel bir politika üretilmesi çerçevesinde çözülebilir. Bunun için öncelikle siyasi iktidara, ama bunun yanı sıra demokratik mücadele verdiğini ifade eden muhalefet ve Kürt siyasetine de önemli görevler düşüyor. Azami müşterekler içinde birlikte hareket etmek, nitelikli politika üretmek önemli.

Yeni anayasanın evrensel değerlerle şekillenmesi meselenin çözümü için en önemli adım. Eşit vatandaşlık kavramı çok önemli ve millet kavramının yeniden tanımlanması gerekiyor. Millet kavramının “öteki” kimlikler üzerinde yarattığı psikolojik kırılmayı onarmak gerekiyor. Diğer taraftan, PKK’nın dayattığı, henüz çok nitelikli bir şekillendirmenin ortaya çıkmadığı yerel yönetimler meselesini, bu dayatmalara göre değil, Türkiye’nin siyasi, ekonomik, sosyolojik sorunlarına göre yapılandırmak gerekmektedir. Yerellikle merkezin eşitlik temelinde dengelenmesi anayasanın öncelikli konularından olmalı. 

Bir diğer önemli sorun güven meselesi. Tarihsel olarak ortaya çıkan karşılıklı güvensizliğin ortadan kaldırılması için siyasi iktidara çok önemli görevler düşüyor. Terörle Mücadele ve Türk Ceza Kanunu’ndaki bütün anti demokratik maddelerin değiştirilmesi, seçim kanunundaki barajın kaldırılması ya da makul bir seviyeye indirilmesi güven artırıcı önlemlerin başında geliyor. Tüm bunların yarattığı atmosferle bir ateşkes kararı alınabilir. Toplumun desteğini alan bir genel affın düşünülmesi ve bunun için Parlamento’nun çalışma yapması gerekiyor.

Kürt siyaseti de, PKK’nın sadece etnik temel ve Kürt milliyetçiliği üzerinden ortaya çıkan dayatmalarından uzaklaşarak genel demokrasi perspektifinden hareket etmeli, bunun yollarını aramalı. BDP’nin bu konudaki iradesi ve tavrı çok önemli.

Toplum savaştan yoruldu ve barışa hazır

AHMET FARUK ÜNSAL MAZLUMDER Genel Başkanı

Açlık grevlerinin bitirilmesini İmralı tarafından yapılan açıklama sağladı. Bu durum Kürt siyasi hareketinde Öcalan’ın çok belirleyici olduğunu bir kez daha gösterdi. Dolayısıyla devletin bu veri ışığında hareket etmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanından adalet bakanına, başbakan yardımcısına dek pek çok insan grevin bitmesi için çağrıda bulunmasına rağmen grevleri bitirecek söz İmralı’nın sözü oldu. Bu anlamda devletin muhatabının kim olduğunu hiç unutmaması ve ona göre bir siyaset izlemesi gerekiyor. Bu gerçeği görmeden adım atarsanız aslında adım atmamış olursunuz.

Öte yandan, Oslo’da akamete uğrayan görüşmelerin tekrar başlatılması gerekiyor. Eş zamanlı olarak, bu işin diğer tarafı olan Türk tarafında algı yönetiminin doğru yapılması gerekiyor. Hükümet, partiler, sivil toplum kuruluşları kamuoyunun algısını doğru yönlendirmeli. PKK ile görüşmeler yapıp ardından “Kim bizim teröristle görüştüğümüzü söylüyorsa şerefsizdir” derseniz, o görüşmeler bir şekilde ifşa olduğunda ne bu görüşmelerin doğruluğunu kendinize anlatabilirsiniz ne de karşınızdakini ikna edebilirsiniz. Kaldı ki bu görüşmelerin ortaya çıkmasının ardından gördük ki Türkiye toplumu müzakerelere tepki göstermiyor. Bu durum herkesin savaştan yorulduğunu ve barışa hazır olduğunu gösteriyor. Bu da algıyı yönetmek için elverişli koşullara sahip olduğumuzu gösteriyor.

BDP mağduriyet dilini bırakıp aktör olmalı

MEHMET EMİN AKTAR - Diyarbakır eski Baro başkanı - avukat

Açlık grevlerinin bitmesiyle birlikte yeni bir sürece girdiğimizin işaretlerini görmeye başladık. Grevlerin gösterdiği önemli bir nokta, şiddete başvurmaksızın yapılan bir hak arayışının karşılık bulabileceğinin görülmesi oldu. Öcalan’ın pozisyonu kaçınılmaz hale geldi. Bu durum aslında hükümet açısından sorunun çözülmesi konusunda önemli bir kolaylık sağlayacaktır. Çünkü Öcalan cezaevinde tutuluyor ve devlet istediği koşulda kendisine aracı olmadan ulaşabilir. Diğer yandan, hem halk üzerinde hem örgüt üzerinde büyük bir etkisi olan Öcalan’la anlaşabilirseniz, Kürt sorununu da çözebilirsiniz.

Çözüm için öncelikli olarak siyasetin dilinin normalleşmesi gerekiyor. Ardından çatışmasızlık ortamının, ateşkesin sağlanması gerekiyor. Tutuklamaların son bulması, yargının negatif ve süreci tıkayan tutumundan vazgeçmesi gerekiyor. Zaten açlık grevlerinin bu denli yaygınlaşmasının ardında yatan neden de demokratik yollarla mücadele eden çok fazla sayıda insanın tutuklu olması.

Öte yandan BDP aktör olarak “Ben de varım” demeli. Mağduriyet dilini bırakıp partinin ağlama duvarına dönüşmesinin önüne geçmeli. Pozitif ve çözüme ilişkin adımlar, söylemler geliştirmeli; muhataplarını bunlara ikna etmeli. PKK’nin de kamuoyunun hassasiyetini yükseltecek işlerden kaçınması gerekiyor. Bunun yolu da fiili olarak saldırmazlık pozisyonuna geçmesi ve kitle eylemlerinin meşruiyet zeminin dışına çıkmamasına özen göstermektir.

Kategoriler

Güncel Türkiye