Sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinde 2012

2012 yılını Türkiye’nin sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinde en ileri hamlelerin yapıldığı, sivil toplum, aydınlar, akademi ve balıkçıların kenetlendiği, taşların yerine oturmaya başladığı bir yıl olarak anımsayacağız.

Kenan Kedikli*

Geçtiğimiz yıl yaşanan her şey, olaylar karşısında alınan tavırların ve ortaya konmuş olan talepler doğrultusunda yapılan mücadelelerin eseridir. Bu nedenle 2012 yılını değerlendirmeden önce bizleri bu sürece getiren olayları hatırlamakta fayda var.

Gırgır av sezonu uzatılması taleplerine
karşı mücadele

2008-2009 av sezonu bitiminin yaklaştığı günlerde Gırgır avcılarından gelen sezon uzatma taleplerine karşı oluşan tepki ve akabinde gelişen kampanya sürdürülebilir balıkçılık mücadelesi için bir milat olmuştur. Geleneksel kıyı balıkçıları belki de ilk defa avcılık uygulamaları konusunda itirazda bulunmuş ve endüstriyel avcıların bir talebine karşı çıkmışlardır. O dönem yapılan kampanyanın başarısı 2012 yılı Haziran ayında “Danışma Kurulu” toplantısında ortaya konulan politikalarının habercisi olmuştur.

Bu kampanyanın başka bir önemi ise balıkçılık sorunları konusunda yine ilk defa geleneksel kıyı balıkçıları ile amatör balıkçılar arasında işbirliğinin başladığı tarih oluşudur. Esasen kendiliğinden gelişen bu işbirliği sosyal medyanın olumlu ve verimli kullanılması sayesinde kısa zamanda imza kampanyasının yayılmasına “gırgır avcılarının sezonu uzatma talebine karşı” itirazların bir ağızdan yükselmesine yardımcı olmuştur.

İstanbul Birliğin kampanyaya katılması ile hem kampanyanın başarısı garanti altına alınmış hem de sürdürülebilir balıkçılık mücadelesinde gerçek aktörün kim olduğunun ortaya çıkmıştır. Bu aktör geleneksel kıyı balıkçısıdır.

Yavru balık avcılığına karşı mücadele ve STK’lar

İçinde bulunduğumuz sürecin dinamiklerinden bir başkası ise kampanyanın ikinci yılında balıkçılık mücadeleleri platformunda yer almaya başlayan iki STK ve onların kampanyalarının sürece olumlu etkileridir.

Green Peace’in yavru balık avcılığına karşı ”Yavru balık yoksa büyük balıkta yok” sloganı ile başlattığı kampanyanın hemen ardından gelen “Seninki kaç santim” kampanyası konu iyiden iyiye gündeme taşınmıştır. Bu kampanya yaklaşık 600,000 imza ile Cumhuriyet tarihimizin en büyük Sivil Toplum girişimlerinden biri olmuş ve gerek medyanın gerekse kamuoyunun balıkçılık sorunları ile ilgilenmesini sağlamıştır.

Kamuoyunda farkındalık yaratan bir başka girişim ise Fikir Sahibi Damaklar tarafından yürütülen “İstanbul Lüfere Hasret Kalmasın” kampanyasıdır. Bu kampanya İstanbul merkezli gırgır avcıları ve onların “sürdürülebilir balıkçılık” taleplerine karşı gerçek duruşlarının ortaya çıkmasına katkı sağlamıştır.

STK’ların da büyük katkı sağladığı bu süreç 2012 yılında yaşanan gelişmeleri anlamak açısından önemlidir. Danışma kurulunda tam bir bölünme yaşanmasının sebepleri bu sürecin dinamiklerinden kaynaklanıyor.

Balıkçılık politikalarında bir dönüm noktası 2012

Geleneksel kıyı balıkçıları olarak yaşanan bu sürecin sonunda “geleneksel kıyı balıkçısı artık kısmi iyileştirmelerle yetinemez” diyerek 2012 yılının bir mücadele ve hedeflerimize ulaşmak için bir hamle yılı olacağını savunmuştuk. Sivil toplum, akademisyen ve geleneksel kıyı balıkçılarının birlikte yarattığı işbirliği zemini oluşan sinerjinin daha da yayılmasına vesile oldu. Mücadele ile geçen 3 yılın sonunda yeni koşullar ortaya çıkmış, yılların uyuşukluğunu ve suskunluğunu üzerinden atmaya başlayan geleneksel kıyı balıkçıları mücadeleye ilgilerini yükseltmiş, bu güne kadar hiç tartışılmayan konular tartışılmaya başlamış, camia geçmişte görülmedik ölçüde hareketlenmişti. Belki yorucu ama basit görevlerimiz vardı ve yerine getirmeye başladığımızda savunma durumundan çıkarak ileriye doğru hamle yapacağımızı görmek için kahin olmaya gerek yoktu.

Bir anda ortalığı kaplayan gri bulutlar dağılmaya Siyahlarla Beyazlar belirginleşmeye başladı. Bir yanda “balıkçılık politikalarının değişmesinden rahatsız olan ve buna karşı her türlü direnişi yılmadan gösterenler” diğer yanda ise “sürdürülebilir balıkçılık politikaları ve balıkçılık gelirlerinde adil paylaşım” talep edenler olmak üzere ikiye bölünmeye başladık. İşte 20 Haziran tarihli danışma kuruluna gelirken Türkiye balıkçılık camiasının hal-i pür melali buydu.

Ortak deklarasyon çağrısı

Danışma kurulu öncesi Nisan ayında kurulan Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneği (GELBALDER) başarısızlık riskini göze alarak Mayıs ayında sivil topluma yönelik danışma kuruluna ortak bir deklarasyon etrafında toplanarak gitme çağrısı yaptı. Deklarasyon bu çağrıya olumlu cevap veren WWF Türkiye, Green Peace Akdeniz, SÜMDER, SAD-AFAG ile beraber henüz kurulmuş GELBALDER’in ortak imzası ile yayınlandı.  (http://www.gelbalder.org/kampanyalar/14-deklerasyon-metni.html )

İkisi uluslararası olmak üzere Türkiye’nin en büyük 4 Sivil Toplum örgütü ilk defa ortak bir metin altına isimlerini yazarak merkezi balıkçılık otoritesine “acil reform” taleplerini ilettiler.

Deklarasyon basın ve internet medyasında yayımlandı ve matbu baskıları danışma kurulunda, sivil toplum ve balıkçılık çevrelerinde dağıtıldı.

20 Haziran danışma kurulu toplantısında genel müdürlüğün tartışmaya açtığı korumacı önerilerin endüstriyel avcı guruplarında büyük tepkiye yol açması ve genel müdürlüğe karşı bir kampanyaya başlamaları üzerine, bir imza kampanyası ile danışma kuruluna ve ortaya koyduğu korumacı önerilere sahip çıktık.

28 Haziranda başlattığımız bu kampanyada “balıkçılık rejimimizin ve sucul kaynakların sürdürülebilirliği ve hakça paylaşımı” doğrultusunda 5 STK (Greenpeace, WWF Türkiye, SAD-AFAG, SÜMDER, GELBALDER) tarafından yapılan ortak çağrı ve Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün 20 Haziran 2012 tarihinde Ankara’da topladığı istişare kurulundaki önerileri doğrultusunda;

  • 50 metreden sığ sularda gırgır ve çevirme ağları ile avcılığı yasaklanmasını
     
  • İstanbul Adaları ve Ambarlı bölgesi için önerilen sahaların gırgır ve çevirme ağları ile avcılığa kapatılmasını
     
  • Hamsi av sezonunun 1 Kasım’da açılmasını

İstişare kurulunda Genel Müdürlük Tarafından önerilen boy yasakları ve diğer sürdürülebilirlik yandaşı önerilerinin 1 Eylül tarihinden önce çıkacak olan tebliğ ile uygulamaya konmasını topladığımız 1600 imza ile talep ettik.

Kampanya ülkenin önde gelen akademisyenleri, sivil toplum unsurları, balıkçılar, amatör balıkçılar gazeteciler ve yazarlar tarafından ilgi gören balıkçılık mücadelesinde sivil toplum işbirliğinin önünü açması ve işbirliği hukukunun gelişmesi açısından önemliydi. (http://imza.la/balikcilik-uygulamalarinda-cok-paydasli-acil-reform-cagrisi/liste )

Danışma Kurulu ve İstanbul Birlik

“Danışma kurulu toplantısı sonuçları açısından en büyük, en kalabalık (400-500 kişi) ve sürdürülebilir balıkçılık açısından tarihinin en önemli toplantısı oldu. Başta İstanbul Birlik (yaklaşık 200 küçük ölçekli balıkçı) olmak üzere geleneksel balıkçıların büyük bir çoğunluk oluşturduğu bu toplantıya son dönemlerde iyice saldırganlaşan endüstriyel avcı grubu 150 büyük balıkçı ile katıldı. Ağırlıkla Gırgır avcılarından oluşan bu grup toplantı boyunca saldırgan davrandı ve toplantının başlaması ile birlikte salona sadece balıkçıların (geleneksel kıyı balıkçısını balıkçı olarak görmüyorlar) alınmasını, “oltacıların ve STK’ların” çıkarılmasını istediler. Açılış konuşmaları süresince bu tutumlarını devam ettirerek toplantıyı engellemeye çalıştılar. Açılış konuşmalarının bitmesi ile iyice gerginleşen ortamı sakinleştirmek amacı ile toplantıya ara verildi.

Yaklaşık 30 dakikalık bağrışmalar ve tartışmalardan sonra tekrar toplantı başladı ve genel müdürlük tebliğ değişikliklerini tartışmaya açtı.

Gırgır avlanma derinlikleri ve gırgır avcılığına yasaklanmış sahalar gündeme geldiğinde salondaki gerilim had safhaya ulaştı ve o andan itibaren salon büyük avcılar tarafından stadyuma çevrildi. Bağırışlar ile itirazlar, küfürler, hakaretler, havada uçuşurken küçük kıyı balıkçıları bütün sakinliği ile olayları izleyerek ama salonu da terk etmeyerek sağlam bir duruş gösterdi.

Asıl çatışma alanı Gırgır ağları ile avlanma derinliğinin tüm sularda 30 metreye çekilmesi ve Ambarlı liman bölgesi ile İstanbul Adalar bölgesinin gırgır avcılığına kapatılması oldu.

Bu maddelerin tartışılması esnasında birkaç kez fiziksel çatışmanın eşiğinden belki de bir faciadan (salondakilerin 3/2’si ayaktaydı) dönüldü.”  (http://www.gelbalder.org/bsgm/1045-danisma-kurulu-toplantisi-kararlar-olaylar-ve-yorumumuz.html)

Yukarıdaki pasaj geleneksel kıyı balıkçılarında danışma kurulu toplantısı sonrası oluşan izlenimlerin sıcağı sıcağına aktarıldığı yazıdan bir alıntıdır.

Danışma kurulu işte bu koşullarda gerçekleşti. Genel müdür açılış konuşmasını yaptıktan sonra salonda tam anlamıyla bir kargaşa başladı. Toplantıyı engelleme girişimleri, küçük balıkçının salondan çıkarılması talepleri…

Genel müdürlük ise bu güne kadar hiç görmediğimiz bir kararlılıkla, avlanma boyları, çevirme ağları avlanma derinliği ve koruma alanları konusunda korumacı politikalardan taviz vermez bir şekilde duruşunu sürdürdü.

İlk defa reform konusunda gerçek bir duruşla karşılaşmıştık. Genel Müdürlük bütün taleplerin üzerine çıkarak “ balıkçılıkta korumacı politikalar doğrultusunda çıtayı yükseltmişti”, küçük balıkçı umutlu ve heyecanlı büyük balıkçılar ise şaşkın ve öfkeliydi…

2012 sürdürülebilir balıkçılık mücadelesi açısından önemli bir yıl oldu. Genel müdürlüğün aldığı kararlar balıkçılık politikalarında bir yön değişikliği anlamına geliyordu ve bu kararları alanlar artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını ilan etmişti. Bundan sonra sürdürülebilir balıkçılık uygulamaları egemen olacak ve mevcut uygulamalar nedeniyle denizlerimizdeki balık stokları ile beraber en büyük zararı gören geleneksel kıyı balıkçıları korunacaktı.

Adalar Belediyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı

Belediyeler balıkçılık yönetiminin doğal paydaşlarıdır. Özellikle denize kıyı olan belediyelerin kesinlikle hem yerel balıkçılık politikalarına hem de ulusal balıkçılık politikalarına katılmaları ve katkı yapmaları kaçınılmazdır. Geleneksel kıyı balıkçılığı belediye yönetimlerinin sorumluluğu altında olmalıdır. Belediyeler balıkçılıkla uğraşan kıyı topluluklarının demografik yapılsı ve geleneksel kıyı balıkçılığının korunması konusunda daha fazla sorumluluk almalı ve bu doğrultuda projeler üretmeliler. Adalar Belediyesi’nin TÜDAV’ın önerileri doğrultusunda Adalar bölgesinin gırgır avcılığına kapalı bölge olması talebini genel müdürlüğe iletmesini sevinçle karşıladık. Bölgede geleneksel kıyı balıkçılığının korunması ile ilgili politikalarının devam etmesini bekliyoruz.

İstanbul Birlik

Gelinen noktada her bireyin her STK’nın katkısı vardır. Bunlar çok değerli ve asla birbiri ile kıyaslanamaz katkılardır. Ancak İstanbul Birlik’e özel bir yer açmak gerekiyor. İstanbul Birlik danışma kurulunda tüm paydaşlar için bir moral kaynağı, genel müdürlüğün gösterdiği kararlılığının payandası olmuştur.

*Geleneksel Balıkçılığı Yaşatma Derneği yönetim kurulu üyesi

Kategoriler

Güncel Gündem

Etiketler

Kenan Kedikli