Ermenistan’da bugün (18 Şubat 2013) cumhurbaşkanlığı seçimi var. Beş yıldır ülkeyi yöneten Serj Sarkisyan’ın ilk turda kazanmasına kesin gözüyle bakılan seçim, türlü yönleriyle, Kafkaslar’ın bu küçük ama tarihi devletinin bugününe ve yarınına ışık tutacak değerli bilgiler sunuyor. Seçimi Yerevan’da izleyen Rober Koptaş* değerlendirdi.
ROBER KOPTAŞ
rober.koptas@agos.com.tr
22 yaşındaki genç Ermenistan Cumhuriyeti kısa tarihinin en heyecansız seçim dönemini bugün yapılmakta olan seçimle sona erdiriyor. Cumhurbaşkanlığı adaylarının sayısı 7, ancak hiçbirinin Sarkisyan’ı zorlaması, en azından sonucun ikinci tura kalmasını sağlayacak bir başarıya ulaşması beklenmiyor. Bu rekabetsizliğe bir de ülkede her seçim döneminde yaşanan ve artık iyice kanıksanan sandık hilelerinin yarattığı bezginlik de eklendiğinde, halkın cumhurbaşkanlığı seçimlerine karşı neden heyecansız olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Seçimler sakin geçmesine rağmen hille iddiaları eksik olmuyor. Rober Koptaş Yerevan'dan bildiriyor;
Ermenistan’ın ilk dışişleri bakanı ve bugün Sarkisyan’dan sonra en çok oy alması beklenen cumhurbaşkanı adaylarından Raffi Hovhannisyan, Hrant Dink Vakfı’nın gazeteciler programıyla bir haftalığına Ermenistan’ı ziyaret eden Türkiyeli gazetecilerle sohbetinde, ‘’Bu ülkede bugüne dek sadece bağımsızlığın oylandığı referandumda hile yapılmadı’’ diyordu. Bundan 22 yıl önce yüzde 99,5 oyla bağımsızlık yönünde oy kullanmış olan Ermenistanlıların, sonraki dönemde hilesiz bir seçim yapmayı bir türlü becerememiş olması, zor koşullarda elde edilmiş bağımsızlığın ifade ettiği değerlere koyu bir gölge düşürüyor.
Ermenistan'da seçimler öncesi notlar
|
Seçimlere olan güvensizlik, buralarda neredeyse her siyasi sohbet içinde geçtiği üzere bir ‘sinizm’ etkisi yaratmış halkın üzerinde. Sokakta, lokantada, takside, kimle konuşsanız, ‘Serj’den memnun olmadığını söylüyor. Ancak seçimi onun kazanacağına şüphe duyan da yok. Adeta kadercilik noktasına varan bu siyasi tıkanıklık, muzip esprilerle dışa vuruyor en çok kendini. Pazar sabahı bindiğim taksinin şoförünün Sarkisyan’ı İngiltere Kraliçesi’yle özdeşleştiren şakası bunlardan sadece biriydi.
Bir Türkmenistan değil ama...
Ancak Cumhurbaşkanı’nın bu gidişle Kraliçe Elizabeth kadar uzun hüküm süreceğinden endişelenen genç adamın bu kaygısı yersiz, zira Ermenistan anayasası cumhurbaşkanlarının iki dönemden fazla görev yapmasını engelliyor. Ermenistan’ı, kendisi gibi demokrasiye geçme sıkıntısı yaşayan Azerbaycan, Türkmenistan ve diğerleri gibi Post-Sovyet ülkelerindeki hanedanlıklardan ayıran çok önemli noktalardan biri bu.
Zaten Ermenistan’ın sınavı tam da, eski Sovyetler Birliği’ndeki bazı ‘kardeş cumhuriyetleri’nin yönetildiği türden otoriter bir yönetimle mi, yoksa Batı tarzı bir demokrasiyle mi idare edileceğine gelip dayanıyor. Çoğulculuk, şeffaflık, rekabet, basın ve ifade özgürlüğü alanında pek çok eski ortağına göre hayli mesafe kat etmiş görünen ülkede, aynı zamanda bu alanların hepsinde önemli sorunlar mevcut. Bu da, ideale yakın bir demokratik rejim için gidilmesi gereken çok yol olduğunu gösteriyor.
Ülkenin en önemli bağımsız siyasi analistlerinden ve Kafkasya Ensitüsü’nin direktörü Aleksandr İskandaryan’ın, görüşmemiz sırasında vurguladığı gibi: ‘’Evet, Ermenistan bir İsveç, bir Hollanda değil; ama burada pek çok post-Sovyet ülkesine göre çok daha rahat nefes alınabilecek bir siyasi ve kamusal alan var.’’
Sarkisyan kadar muhalefet de sorumlu
Peki ne oldu da ülkeyi beş yıl daha yönetecek olan Serj Sarkisyan bu kadar rakipsiz kaldı? 2008’de Robert Koçaryan’dan sonra, onunla aynı siyasi kanadın temsilcisi olarak (aynı zamanda her ikisi de Karabağlı siyasetçilerdi) cumhurbaşkanı seçilen Sarkisyan, muhalefet tarafından yoğun şekilde eleştiriliyordu. Eleştiriler seçimlere hile karıştırıldığı iddiasıyla sokak gösterilerine dönüşmüş, 1 Mart 2008’de ise barışçı gösteriler polis şiddetiyle bastırılmış ve olaylar 10 canın kaybıyla sonuçlanmıştı.
O günden bugüne, Sarkisyan siyasi iktidarını pekiştirirken, ülkenin ilk cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan önderliğinde bir güçler koalisyonu oluşturan muhalefet de, ayrışarak parçalandı, dolayısıyla 2013'e fevkalade zayıflayarak geldi.
Bu beş yılda ortaya çıkan bir başka ilginç olgu ise, Müreffeh Ermenistan Partisi lideri, ülkenin önde gelen iş adamlarından ve eski dünya bilek güreşi şampiyonlarından, Gagik Tzarukyan oldu. Cem Uzan’vari popülist bir lider olan, hayır işlerine ve ülkenin önde gelen sporcularına verdiği destekle halk tarafından hayli sevilen Tzarkuyan, muhalefet erir giderken, Sarkisyan’a rakip olabilecek belki de tek siyasi figür haline geldi zamanla. Mayıs ayında yapılan parlamento seçimlerinde yüzde 28 oy alan Tzarkuyan’ın partisi, ülkenin ikinci büyük partisi haline gelmişti.
Dolayısıyla, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tzarukyan ve partisinin tavrı önem kazandı. Sarkisyan’a karşı, muhalefetin de destekleyebileceği bir aday çıkarılması halinde, seçimlerde başabaş bir mücadele mümkün olabilirdi. Ancak, Haziran ayında Tsarukyan’ın partisinin milletvekillerinden ve eski dışişleri bakanlarından Vartan Oskanyan’ın yöneticisi olduğu Civilitas Vakfı hesapları yoluyla kara para aklandığı suçlamasıyla açılan soruşturma, Tsarukyan’a çok net bir gözdağı anlamını taşıyordu. Şüphesiz, eski Sovyet ülkelerinde çok iyi bilinen türden bir ayak oyunuydu bu.
Ülkenin önde gelen iş adamlarından biri olarak sisteme göbekten bağlı Tsarukyan bu mesajı aldı ve Aralık ayında, Sarkisyan’la cumhurbaşkanlığı köşkünde başbaşa bir akşam yemeği yedikten sonra, partisinin aday çıkarmayacağını ve kimseyi de desteklemeyeceğini açıkladı. Böylece daha 9 ay önce neredeyse her üç seçmenden birinin oyunu alan bir parti, tam da cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde birdenbire sessizliğe gömülmüş oldu.
Bu süreçte, ülkenin ağırlığı olan diğer güçleri, Taşnaktsutyun ve Raffi Hovhanniyan’ın Miras Partisi de muhalefeti toparlayıcı bir tavır içine girmeyince, Sarkisyan cumhurbaşkanlığı seçimleri için adeta hayal dahi edemeyeceği bir dikensiz gül bahçesinde buldu kendini.
Bütün bu tablodan da anlaşılabileceği üzere, Ermenistan’da bugün yapılmakta olan seçimlerdeki heyecansızlığın tek suçlusunun Sarkisyan olduğunu söylemek doğru olmaz. Siyasi basiret göstermekten çok uzak davranan ve adeta karşısında çıkan tüm sınavlardan kalan muhalefet de, en az Sarkisyan kadar bu tablonun sorumlusu. Bu ortak sorumluluk da, enerjisini fikirler, ideolojiler ve programlardan çok çıkarların çatışmasından alan Ermenistan siyasi kültürünün değişmesi gerektiğine işaret ediyor.
Bu durum, Sovyet siyasi kültürünün boğucu damgasını yemiş genç bir cumhuriyet için belki anlaşılabilir, ancak demokratikleşmek için daha çok fırın ekmek yenmesi gerektiği de apaçık ortada.
* : SEÇİMLERİ YERİNDE İZLEYEN ROBER KOPTAŞ’IN SEÇİM SONUÇLARInı ve BÖLGEYE ETKİLERİNİ DEĞERLENDİRECEĞİ YAZISI 22 ŞUBAT TARİHLİ AGOS’TA YAYIMLANACAK.