‘Soykırım inkârcılığıyla mücadele etmek, geleceği inşa etme meselesidir’

DSİP tarafından organize edilen Marksizm günleri kapsamında ‘1915’te ne oldu?’ başlıklı bir panel düzenlendi. Avrupa Irkçılık Karşıtı Taban Hareketi (EGAM) Başkanı Benjamin Abtan panelde yaptığı konuşmasında, soykırımın ırkçılığın yol açtığı en şiddetli suç olduğunu vurgulayarak, “Soykırım inkârcılığına karşı mücadele etmek bugünle ve geleceği inşa etmekle ilgili bir meseledir” dedi.

UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr

DSİP tarafından organize edilen Marksizm günleri kapsamında ‘1915’te ne oldu?’ başlıklı bir panel düzenlendi. Taxim Hill Hotel’deki toplantıya, Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Prof. Levent Yılmaz, Avrupa Irkçılık Karşıtı Taban Hareketi  (EGAM) Başkanı Benjamin Abtan ve Garo Paylan katıldı. Soykırımın ırkçılığın yol açtığı en şiddetli suç olduğunu vurgulayan Abtan, “Soykırım inkârcılığına karşı mücadele etmek bugünle ve geleceği inşa etmekle ilgili bir meseledir” dedi.

Benjamin Abtan, soykırımların kabul edilmesinin ve anılmasının bir insan hakları meselesi olduğunu söyledi. Türkiye’de Ermeni Soykırımı ile ilgili olarak sivil toplumun büyük bir sorumluluğu olduğunu vurgulayan Abtan, şöyle konuştu:

‘Tarih meselesi değil, bir gelecek meselesidir’

“Soykırım ırkçılığın yol açtığı en şiddetli suçtur. Soykırım inkârına karşı mücadele etmek de çok önemli bir görevdir. Soykırımı inkâr edenler, yapanlarla aynı söylemleri taşıyorlar. Toprak meselesi, varlık meselesi, devleti yok etme meselesi… Bu üçünü dün soykırım için kullanıyorlardı, bugün ise, soykırımı inkâr etmek için kullanıyorlar. Bunların efsane ve yalan olduğunu anlamak çok önemli. Bu nedenle soykırım inkârcılığına karşı mücadele etmek bugünle ve gelecekle ilgili.

Soykırımı inkâr edenler bugüne kadar ırkçılıkla dolu bir toplumda yaşamayı kabul eden, bunu olumlu bulan insanlar. Bu yalanları çökertmek ırkçılığın olmadığı bir gelecek toplumu açısından önemli. Tarih meselesi değil, bir gelecek meselesidir. Soykırım yapanların torunlarının, soykırıma maruz kalanların torunlarıyla birlikte yaşamalarını sağlamak için tarihle yüzleşmek gerekir. Ortak bir bellek inşa etmekten başka seçeneğimiz yok. Irkçılığın mevcut olduğu bir geçmişle, ırkçılığın mevcut olmadığı bir gelecek arasında bir seçenek arasındayız.”  

‘O büyük kötülükle yüzleşemeden barışa varamazsınız’

Sözlerine barış sürecine ilişkin kaygılarını belirterek başlayan Garo Paylan, Ermeni Soykırımı’ndan ‘büyük bir kötülük’ olarak bahsetti. 1915’le yüzleşmeden barış gelmeyeceğini vurgulayan Paylan, şöyle konuştu:

“Bir suça olur verdikten sonra bir suçu cezalandırmadan yola devam ettiğiniz sürece o suçu işleyenler kendi aralarında suç işlemeye devam ederler. Bugün bir barış sürecini konuşuyoruz. ‘1920’deki gibi Kürt-Türk devletini kuracağız’ diyorlar. Kürtlere o zaman kazık attılar. Kürtler, Ermenilerden kalan ganimete ortak olunca devlete de ortak olacaklarını sandılar. Biz bu filmi görmüştük. Öcalan’ın metinlerini gördük. Erdoğan’ın sözlerini biliyoruz. O büyük kötülükle yüzleşemeden barışa varamazsınız. Yolda ne yaptığınız sonuçta varacağınız yeri belirler. Çanakkale ile başlayacaksınız o zaman biz de size sorarız: Kimin kanını döktünüz?”

Paylan, Türkiye’de Ermeni Soykırımı’nın Kürt hareketi sayesinde konuşulur olduğunu ifade ederek, “Bizler de birkaç yıldır bunlarla ilgili konuşabiliyoruz. Bunu 90 yıllık sessizliği bozan Hrant Dink’e ve Agos’a borçluyuz” dedi.

Tarihçi Yılmaz ise, 1915’i öğrenme serüvenini anlattı. 1998’de Taner Akçam’ın yayımladığı doktora tezine dikkat çeken Yılmaz, “Yaşananlar anlatılabilir mi, söze dökülebilir mi, şüpheliyim. Yaşanan acıların ötesinde bir sorumluluk kısmı var. Osmanlı hükümetinin sorumluluğu var. Birçok karmaşık ve hukuki sorun var” dedi.