Kimsenin askeri olmayanlar özgürlüğün yolunu açıyor

İçinden geçtiğimiz günler, muhalefeti de böyle bir toplumsal hareketliliği neden layıkıyla temsil edemediği üzerine düşünmeye, yeniden şekillenmeye çağırıyor. Gerekli mesajları alanlar, kuşatıcı demokrasinin gereği için mücadeleye koyulanlar, yeni Türkiye’nin taşıyıcısı olacak. Ve ancak o zaman Türkiye ışıklı gençlerine layık bir ülke olmayı başaracak.

Her şey bir park içerisinde ve halkın gıyabında ilerleyen kentsel dönüşüm planına tepkiyle başladı. Bir avuç insan, mahkeme kararıyla yürütmesi durdurulan, ancak hükümetin inşasında kararlı olduğu Kışla/AVM ‘ucube’sine, üzerine titredikleri bir nefes yeşile kol kanat gererek sahip çıkmaya çalışıyordu.

Sonra, bir şafak vakti, o bir avuç pasif direnişçiye sıkılan gaz, Gezi Parkı’nı bir anda direniş merkezine dönüştürdü. O gazın zerrelerinde, kürtaj, alkol, Uludere, Muhteşem Yüzyıl dahil, son zamanların dayatılmış bütün gündemlerine duyulan infial patladı. Sokağa, açık havaya, kendi şehrimiz, hayatımız üzerinde söz sahibi olmaya ve en önemlisi kaale alınmaya ne kadar hasret kaldığımızı fark ettik birdenbire.

O hasretle kitleselleşen ve Türkiye geneline yayılan hareket, dehşetengiz polis şiddetinin sonu gelmeyince büyük bir isyana dönüştü. O noktada, Başbakan Erdoğan’ın şahsında cisimleşen buyurgan duruşla krizi daha da derinleştiren iktidardan, beklenmedik kitle hareketini kendi hesabına devşirmeye çalışan ana muhalefete; ulusalcı cenahın çığırtkanlıklarından, iktidar korkusundan kolunu kıpırdatamayan basına kadar herkes için tam bir ‘Kral çıplak’ ânı başladı. Parkına, dolayısıyla hayatına sahip çıkanlar ise her şeyi gördü; provokasyonların kışkırtıcılığına da, sahiplenilmeye de karşı durdu.

Dahası, bu karşı duruşu yepyeni bir dil aracılığıyla yaptı. Direnişin özü, sosyal medya üzerinden harekete geçen, basmakalıp retorikleri hınzır buluşlarla çökerten gençlerin alternatif muhalefetine dayanıyor. Bu muhalif duruşu hükümete tepki üzerinden kazanmaya yeltenen ulusalcı cephe de, ana muhalefet ve farklı grupları kendisine karşı tezgâh kurmakla suçlayan hükümet de, ‘kimsenin askeri olmayacağı’nı haykıran insanları kucaklamaktan uzak.

Yaşanan süreç Başbakan Erdoğan’ı vatandaşlarını rakip takımlar olarak değil, bireysel haklara ve yaşam tercihlerine saygılı eşit vatandaşlar olarak görmeye davet ediyor. Hele de, sürekli ‘birkaç kendini bilmez’ deli gömleğine sokulmaya çalışılan ezeli rakip takımların taraftarları bile kol kola o ‘başka türlü park-ülke’de yerini almışken!

İçinden geçtiğimiz günler, muhalefeti de böyle bir toplumsal hareketliliği neden layıkıyla temsil edemediği üzerine düşünmeye, yeniden şekillenmeye çağırıyor. Gerekli mesajları alanlar, kuşatıcı demokrasinin gereği için mücadeleye koyulanlar, yeni Türkiye’nin taşıyıcısı olacak. Ve ancak o zaman Türkiye ışıklı gençlerine layık bir ülke olmayı başaracak.    

AGOS

Kategoriler

Güncel Gündem