Zara’daki kemikler haykırıyor: Böyle mi helalleşeceğiz?

Sivas Zara’daki Ermeni Mezarlığı, yol yapım makinaları tarafından tarumar edildi. Ortalık kol, bacak, kafatası kemikleri kaynıyor. Çevresindeki Ermeni evlerini yıkmak yetmemiş, bomboş araziden yol geçirecek başka bir alan bulunamamış gibi, mezarlık yerle bir edilmiş.

ZAKARYA MİLDANOĞLU
zakaryamil@gmail.com

Mezarlık alanında tek bir mezar taşı kalmış; üzerinde ‘Sahag Demirci D 1891- Ö 1959’ yazıyor. ABD’den gelen dostumuz, “Hükümet bize dönün çağrısı yapıyor, helalleşelim diyorlar. Bizi böyle mi karşılayacaklar, böyle mi helalleşeceğiz?” diyor, dehşet içinde. Dilimiz damağımız kurumuş; söyleyecek söz bulamıyoruz. 

Talan edilen mezarlıkta ‘Zaralılar’ın sızlayan kemikleri

Ermeni Mimar ve Mühendisler Dayanışma Derneği’nin (HAYCAR) düzenlediği dört günlük Amasya, Tokat, Sivas yolculuğunda yaklaşık 40 kişiydik. Aramızda ABD’den ve Yunanistan’dan gelen Ermeni konuklar da vardı. Yoğun programımız içinde, arkadaşlarımızdan biri gruptan ayrılıp memleketi Zara’ya gideceğini söyledi. Programda olmamasına rağmen, onu ve eşini tek başına bırakmak istemedik. Birlikte yaptığımız Zara ziyareti, çok acı bir olayı gün yüzüne çıkardı.

Ermeni mahallesini gezmenin uzun süreceğini düşünerek, sadece mezarlığa gidelim, duamızı okuyup ayrılalım istedik. Mezarlık, Ermeni mahallesinin üst yamacında, Zara’ya hâkim bir noktada. Kepçeler tepeye doğru yeni bir yol açmış. Otobüsü bir noktada bırakıp toprak yoldan tırmandık. Oraya vardığımızda, mezarlığın alt kısmında korkunç bir görüntüyle karşılaştık. Kepçeler mezarlığın büyük kısmını tarumar etmişti ve ortalık kol, bacak, kafatası kemikleri kaynıyordu. Donup kaldık.

Çevresindeki Ermeni evlerini yıkmak yetmemiş, bomboş araziden yol geçirecek başka bir alan bulunamamış gibi, mezarlık yerle bir edilmiş. Mezarlık alanında tek bir mezar taşı kalmış; üzerinde ‘Sahag Demirci D 1891- Ö 1959’ yazıyor.

‘Böyle mi helalleşeceğiz?’

ABD’den gelen dostumuz, “ ‘Hükümet bize dönün çağrısı yapıyor, helalleşelim’ diyorlar. Bizi böyle mi karşılayacaklar, böyle mi helalleşeceğiz?” diyor, dehşet içinde. Dilimiz damağımız kurumuş; söyleyecek söz bulamıyoruz.

Zara’ya uğramamıza vesile olan dostumuz “Hep Zara’da ölmek isterdim, meğer mezarda da rahat yokmuş diyor. Duygularını anlıyorum. Ortalığa saçılmış kemikler arasında akrabalarına ait olan var mıydı diye düşünmeden edemiyorum.

Son haftalarda Agos manşetlerine benzer konular yansıdı. Malkara’daki Ermeni kilisesinin meyhaneye çevrilmesi; Muş Ermeni mahallesinin resmi kararla yakılıp yıkılıp talan edilmesi; ardından Sanasaryan’daki ihale tezgâhı; Trabzon Ayasofya Müzesi’nin camiye çevrilmesi, eşsiz zenginlikteki mozaiklerin, duvar resimlerinin tahrip edilmesi... Hükümetin ilgili bakanlığı, Valilik, Kaymakamlık, Belediye, ilgili Anıtlar Kurulu açıkça suç işliyor.

Bütün bu eylemlerin nedeni açık: Ermenilerden, Rumlardan kalan son izleri de silmek. Üç-beş yıl önce toplu mezardan çıkan ve Ermenilere ait olduğu tahmin edilen kemiklerin DNA testine tabi tutulması gündeme geldiğinde, ne olduysa, yaz ortasında sağanak yağmur yağmış, sel akmış, kemikler sele kapılıp kaybolmuştu!

Başbakan Erdoğan, Tek Parti Dönemi uygulamalarına sık sık gönderme yapıyor, veryansın ediyor. Sene 2013. Zara’da da talan edilen mezar tarihe geçti. Kemiklere ve ruhlara halen rahat yok.

Yaşamın sürdürülebilirliği mi?*

Hrant Dink

“Lafı uzatma Hacım, söyle bakalım ne söyleyeceksen” dedi kaymakam. “Efendim bizim kasabada evlerimizi onlar yapar, buğdayımızı onlar eler, ekmeğimizi onlar pişirir. Demircisi, marangozu, terzisi ve daha birçok zanaat onlardan sorulur. Eğer onların hepsini alır götürürseniz biz ne yaparız sonrasında. Hiç olmazsa birkaçını bıraksanız.”

Sustu bir an kaymakam. Kalktı oturdu, oturdu kalktı. Elleri cebinde gitti geldi. Çok zor bir durumda kalmıştı. Birden aklına beyaz atı geldi. Atının nalbantı da bir Ermeni değil miydi? Hacı İzzet haklıydı. Sağa baktı sola baktı, ayağa kalktı sokağa baktı. Odadakilerin yüzüne bakmaksızın, “Bakın efendiler dedi. Sizin bu söylediklerinizi ne siz söylemiş olun ne de ben duymuş olayım. Gidin nasıl biliyorsanız öyle yapın. Ama dikkat edin yanınıza alıkoyduklarınız belalı kişiler olmasın.

Terzi Serkis, fırıncı Artin, marangoz Keğam, duvarcı Mığitar ve daha başkaları aileleriyle birlikte böyle kurtuldular o büyük göçten. Zara’da kaldılar ve yaşadılar... Ama bakın nasıl.

Önce din değiştirdiler tümü birden. Müslüman oldular, isimlerini değiştirdiler. Sarkis oldu Zeki, Artin oldu Ali, Keğam oldu Kenan, Mığitar oldu Hakkı... Arsaları, tarlaları evleri ve neleri varsa her şeylerini kaybettiler.

* 14 Haziran 1996, Agos

 

 

 

 

 

 

Kategoriler

Güncel Gündem