Müziği dinlemenin teknoloji hâli

Teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Müzikle olan ilişkimiz de de bu gelişmeden elbette ki nasipleniyor. Özellikle internet üzerinden yayın yapan müzik servislerinin yaygınlaşmasıyla müziğe erişmek kolaylaşırken, dinleme alışkanlıklarımız da yeniden şekilleniyor. Sertan Şentürk yazdı...

SERTAN ŞENTÜRK
sertansentuk@gmail.com

Teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Öyle ki, yakın zamanda bilimkurgu olarak nitelendirilen elektronik cihazlar ve programlar, artık hayatlarımızın birer parçası. Artık bilmediğimiz bir parçanın ismini, parçayı cep telefonuna dinleterek öğrenebiliyoruz; Google haritaları seyahate çıktığımızda biz sormadan etraftaki restoranları gösteriyor ve arama motorları internette gezme alışkanlıklarımıza göre bize özelleşmiş önerilerde bulunuyor.

Teknoloji gelişirken kendini de yeniliyor ve yorumluyor: artık diziler internete bağlanan televizyonlardan izleniyor, CD çalarlar bilgisayarlardan kayboluyor, cep telefonu dediğimiz cihaz ise aynı anda bir müzik çalar, fotoğraf makinesi, GPS ve bilgisayar. Elbette ki bu değişimler, bizim hayatlarımızı da şekillendiriyor, hem de fark etmemize vakit kalmadan. Artık küçücük çocukların konuşmayı tam anlamıyla beceremeden tabletlerle etkileşebildikleri zamanlardayız.

Teknoloji gelişir de müzik yetişmez mi?

İnternet altyapısının ve bilişim teknolojilerinin gelişmesinin kökünden değiştirdiği en belirgin etkileşimlerden birisi de müzik ve müzikle olan ilişkilerimiz. Müziğe ulaşma (satın alma ya da almama) yöntemlerimiz, dinleme şekillerimiz ve alışkanlıklarımız teknolojinin etrafında yeniden şekilleniyor. Düşünün ki son 15 yılda müziklerimizi kasetlerden, CDlere ve oradan da binlerce mp3 saklayabilen taşınabilir aygıtlara evrilen ortamlar aracılığıyla dinledik. Son birkaç yıldır ise müzikleri saklamak bile gereksiz; artık internetteki müzik servisleri üzerinden iyi kalitede dinleyebiliyoruz.

Normalde Türkiye’ye bu tür teknolojilerin gelmesi biraz vakit alıyor. Elbette dünyanın ilk müzik arama motorlarından biri olan Fizy ile erken atağa kalktığımızı hatırlatmakta fayda var. Bu senenin başında iTunes dükkânının Türkiye’de açılması ve son iki haftada Deezer ve Spotify’ın da Türkiye’yi kapsamaya başlamasıyla müziğe (legal yolların da ötesinde) pratik anlamda oldukça rahatlıkla ulaşılabildiğimiz bir noktaya geldik. Üstelik de bu servislerin kapsayıcılığının oldukça geniş olduğunu belirtmekte fayda var: “anaakım” parçalara piyasaya çıktığı anda dinleyebilirsiniz. Hamiyet Yüceses’in Bakmıyor Çeşm-i Siyah yorumuna ulaşmak da eşit ölçüde kolay.

Elbette ki müzik sadece bir ses kaydından ibaret değil. Dinlediğin müziği başkalarıyla paylaşmak, tarzına yakın yeni müzikler keşfetmek, müzisyenler ve müzik akımları hakkında bilgi edinebilmek müzikle bizim aramızdaki ilişkilerden sadece birkaçı. İnternet müzik servislerinin öne çıkardığı noktalardan birisi de bu tür etkileşimler. Servislerden hangisini kullanırsanız kullanın ilk göreceğiniz müziğin etrafında sarılan içerikler oluşan bir ağ. Uzman önerilerinden, arkadaşlarınızın dinlediklerinden, takip ettiğiniz ünlülerin playlistlerinden sevdiğiniz müziklere göre otomatik çalan radyolara, albüm eleştirilerinden karaoke eklentilerine müzik dinleme deneyiminizi zenginleştirecek çok geniş yelpazede seçeneklerle karşılaşıyorsunuz.

Müzik dinlemek güllük ve gülistanlık oldu mu?

Aleyhine açılan korsan davası süren Grooveshark saymazsak, bu servislerin bir diğer güzelliği de dijital şarkı/albüm satışlarından ya da dinlenme oranlarından müzisyenlere düşen pay. Elbette ki bu paylaşımın işin birebir emektarı olan müzisyenler ve ses mühendisleri/teknisyenlerine bırakılan paylarının pek adil olmadığı söylenebilir. Yapımcı şirketler, vergiler ve sürüsüne bereket benzeri kalemlerin ardından bir müzisyen dinlenme başına 0.4 sent gibi düşük bir telif alabiliyor1. Yine de oldukça dar bir “sektörde” çalışıyor olmalarına rağmen “şatafatı” sebebiyle müzik emektarlarının tamamını zengin gören bir anlayış hakim olsa da, albüm çıkaran birçok müzisyenin elde edebildikleri sınırlı kaynaklarla icracılıklarına devam ettiğini unutmamalıyız. İşin özeti: Beyonce çok para kazanıyor diye hiçbir müzisyene para vermemeyi tercih etmenin Ağaoğlu çok zengin diye inşaat mühendisinin bedava çalışmasını talep etmekten pek bir farkı yok2.

Spotify, iTunes gibi servisler müziğin ulaşılabilirliğini elbette ki bir hayli arttırıyor; öte yandan bu servisler bizleri çoğunlukla dizüstü bilgisayarların sönük hoparlörlerinden çıkan seslere, kulaklıklara veya benzer bir elektronik etkileşime hapsediyor. Bu tercihli bağımlılık sırf müzik dinleme için değil, teknolojiyle olan tüm ilişkilerimizdeki temel sorun. Çözümü ise muhtemelen teknolojiden ne beklediğinize bağlı. Herhangi bir anda internet üzerinden müzik dinlemek sizi sıkıyorsa, bilgisayarınızı kapayın ve bir yürüyüşe çıkın. Zira sorun Spotify’dan ziyade sizin sokağın sesini unutmuş olmanız olabilir.

1Konuyla ilgilenenler, besteci Zoë Keating’in yayınladığı kişisel telif kazançlarına göz atabilir: https://docs.google.com/spreadsheet/ccc?key=0AkasqHkVRM1OdEJFUnhyNFFkZjVSUWxhWGl1dE9lQXc#gid=3

2Müzisyenlerin gelirleri, gelir dağılımları ve gelir kaynakları hakkında ayrıntılı bilgi için: http://futureofmusic.org/article/research/artist-revenue-streams

Kategoriler

Şapgir