Angola’da ‘İslam Yasaklandı’ Krizi

Müge Dalar, hafta içinde ortalığı sarsan Angola’da ‘İslam yasaklandı’ iddiasının doğruluğunu tartışıyor.

MÜGE DALAR

Haberlerde kullanılan bu resim 2008’de İsrail'deki Bedevilere ait konutların yıkılışıyla ilgili haberlerde kullanılmıştı.

22 Kasım’da bazı haber siteleri birbiri ardına Angola’da İslam’ın yasaklandığını, camilerin yıkımına başlandığını duyurdu. Haberlere göre, Angola yönetimi tarafından radyodan yapılan açıklamada, “radikal” Müslümanlara müsamaha gösterilmeyeceği ve İslam’ın bundan böyle yasal olarak kabul edilmeyeceği bildirildi. 19 Kasım’da Angola Kültür Bakanı Roza Cruze Silvia’nın, İslam’ın Adalet ve İnsan Hakları Bakanlığı tarafından bir din olarak kabul edilmediğini ve buna dayanarak bütün camilerin kapatılması gerektiğini ifade ettiği öne sürüldü. Haberlere göre, bundan böyle Angola’da İslam, bir din değil bir kült olarak kabul edilecek ve İslam ile ilgili her şey bir bir yasaklanacaktı.

Haberlerde kullanılan ve Ekim ayında Angola’da gerçekleştirilen bir caminin yıkım görüntüleri olduğu iddia edilen resimlerin de ilk kez 23 Ocak 2008'de Konut ve Toprak Hakları ağının İsrail'deki Bedevilere ait konutların yıkılışıyla ilgili kullanıldığı anlaşıldı. ABD’de görev yapan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir diplomat da, İslam’ın ülkede yasaklandığına dair haberleri yalanladı. Büyük haber ajanslarında yer almayan bu haberi doğrulayan tek bir Angola kaynağı da yok. Devlet Başkano Eduardo dos Santos’tan da herhangi bir açıklama gelmedi, ne doğrulama, ne yalanlama. Luanda'daki Nuru'l-İslam Camisi imamı Şeyh Osman İbn Zeyd, 'Angola hükümetinin camileri kapatma kararı aldığı doğru değildir. Yetkililer, bize böyle bir şeyin olmadığına dair bilgi verdiler' şeklinde açıklamalarla haberi yalanladı.

Angola’da nüfusun ortalama %95 Hıristiyan. Tüm ülkede Müslümanların toplam sayısı 100 binden az ki, bunların büyük bir kısmı da Lübnanlı göçmenler. Ülkenin yakın tarihinde Müslüman düşmanlığının yaygın olduğuna delalet edebilecek gelişmeler var. 2004 yılında Angola hükümeti, El-Kaide’nin ülkede sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla etkin olmaya çalıştığını belirterek, bu durumu engellemek için alarma geçtiklerini duyurmuş, bu durum da Müslüman nüfus üzerinde baskı yaratmıştı. Ardından 2006 yılının Şubat ayında hükümet üç camiyi, kamu düzenini bozdukları gerekçesiyle kapatmıştı. Yerel Müslüman liderlerin yürüttüğü müzakerelerin ardından camiler Aralık ayında yeniden açılmıştı. 2008 yılında da Andulo kentinde Müslümanların, Hıristiyan halka saldırdığı, üç kilisenin yakıldığı, biri bir papazın başı kesilerek öldürülen kızı olmak üzere 40 kişinin hayatını kaybettiği haberleri basında yer almıştı.

Dolayısıyla ülkede Müslümanları kolaylıkla harekete geçirecek bir yakın tarih hafızasının mevcut olduğu söylenebilir. Artık sosyal medyanın nimetlerinden hemen herkesin kolaylıkla yararlandığı günümüz dünyasında, böyle krizler başlatmak da oldukça kolay. Ancak bu kriz, Angola’da ya da Fas ve pek çok eyaleti şeriatla yönetilen Nijerya başta olmak üzere birkaç Afrika ülkesi hariç kıtanın genelinde değil de, Müslüman ülkeler başta olmak üzere dünyanın geri kalanında yankı buldu.

Bu durumda iki senaryo var. Eğer haberler doğruysa ve yaratması muhtemel krizin etkilerini hafifletmek için henüz resmi bir açıklama yapılmıyorsa, bu durumda ülkenin din temelli iç çatışmalara gebe olduğu kolaylıkla tahmin edilebilir. Ancak haberler doğru değilse ve ülkede bir kriz başlatılmak isteniyorsa böyle bir krizden kimin ne elde edeceği ve en önemlisi Angola’nın buna ne tepki vereceğinin görülmesi için de beklemek gerekiyor.

Kategoriler

Şapgir