Ve karşınızda Baronyan oyunları

Ermeni hiciv yazarı ve gazeteci Hagop Baronyan'ın (1843-91) adını Türkiye'de pek çok kimse Engin Alkan'ın İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahnelediği ‘Şark Dişçisi'yle duydu.

MURAT CANKARA

Ermeni hiciv yazarı ve gazeteci Hagop Baronyan'ın (1843-91) adını Türkiye'de pek çok kimse Engin Alkan'ın İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahnelediği ‘Şark Dişçisi'yle duydu. Üstelik pek çokları da Osmanlı'da Ermenice konuşan, yazan, tiyatro yapan Ermenilerin ‘de’ var olduğunu bu vesileyle öğrendi. Edirne'de doğup büyüyen, ömrünün yaklaşık son otuz yılını İstanbul'da ve yazarak geçiren, sadece Ermenice değil Osmanlıca da tiyatro dergisi çıkaran ve daha 1880'de İstanbul'un semtleri üzerinden bir toplumsal hiciv yazacak kadar yaratıcı ve ‘yerli’ olan Baronyan bugünleri görse herhalde en görkemli hicvini bunun üzerine yazardı. Ancak yine de, vaziyet ne kadar ironik olursa olsun, hazır bir rüzgâr yakalamışken yol almak gerekiyor.

Bardakjian'ın önsözü

‘Baronyan Oyunları’ başlığıyla Mayıs 2013'te bgst Yayınları tarafından basılan kitapta iki oyun var. ‘Bağdasar Ağpar’ Mehmet Fatih Uslu tarafından Ermenice aslından, ‘Haşmetlü Dilenciler’ ise Ayşan Sönmez tarafından Jack Antreassian'ın aynı adlı romandan uyarladığı İngilizce metinden tercüme edilmiş. Ayrıca kitabın başında, Baronyan üzerine bugüne kadarki en kapsamlı çalışmayı yapmış olan Kevork Bardakjian'ın önsözü bulunuyor. ‘Bağdasar Ağpar’, Bardakjian'ın tabiriyle ‘Ermeni komedi geleneğinin en popüler oyunlarından biri’. ‘Haşmetlü Dilenciler’ oyununa kaynaklık eden metin ise Ermeni edebiyatında hiciv romanının ilk örneklerinden.

Abartı, tekrar, ironi gibi hicvin temel unsurlarını ustaca kullanan ve Ermeni komedi geleneğinin erken bir aşamasını oluşturan Baronyan'ın oyunlarının, bu tiyatro geleneği açısından önemi aşikâr. Bunun haricinde, Osmanlı Ermenileri için önemli siyasal dönemeçlerin (örneğin Ermeni Anayasası) ve kültürel olguların (örneğin İstanbul-taşra ikiliği) oyunlarda ele alınış biçimi sadece günümüz okuruna/izleyicisine değil araştırmacısına da ilginç gelecektir.

Öte yandan, tamamen Ermeniler arasında geçen ve bu anlamda ‘millî’ ve ‘kapalı’ olan bu metinlerin daha geniş bir Osmanlı bağlamı için de ne kadar çok söz söylediğini görmek şaşırtıcı. Baronyan'ın dönemin matbuat dünyasına dair gözlemleri, modernleşmenin ve bir ölçüde kentleşmenin sonuçlarından duyduğu hoşnutsuzluk, ilerleme konusundaki şüpheciliği, kadın hareketinin ilk nüvelerine yaklaşımı, yeni bir hukuk dilinin ve bürokrasisinin oluşumunu sunuş biçimi, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Osmanlı kültürü üzerine son derece verimli bir karşılaştırmalı yaklaşımı mümkün kılıyor. Ama bence daha da ilginci, Baronyan'ın oyunlarını kültürler ve türler arası etkileşim açısından değerlendirmenin sunacağı imkânlar. Örneğin, 19. yüzyılın ikinci yarısında belki de altın çağını yaşayan meddah temsillerinin ‘Haşmetlü Dilenciler’ oyununda ve yazarın bazı diğer metinlerinde kullanılan teknikle karşılaştırılması, Ermeni harfleriyle Türkçe yayınlanacak kadar popüler olan meddah hikâyelerinin varlığı da göz önüne alındığında, Baronyan'ın sadece batılı komedi geleneğiyle alışveriş içinde olmamış olabileceğini gösterir.

Yazar, oyunda taşradan İstanbul'a gelen görgüsüz bir tüccarı epizodik bir teknikle toplumun çeşitli katmanlarının temsilcileriyle karşı karşıya getirerek eleştirisinin çok daha geniş tabakalara yayılmasını sağlamakla kalmıyor, kültürel ve dilsel çeşitlilik üzerinden mizah üreten ve yanlış bir adlandırmayla ‘gelenekesel Türk tiyatrosu’nun bir parçası olarak anılan meddah hikâyelerinin aksine, millet içerisinde(n) fakat diğer milletlerle de konuşan bir mizah üretmeyi başarıyor. Bu da Osmanlı Ermeni ve Türk yazarlarının yapıtlarını karşılaştırırken başlı başına bir inceleme konusu. Şimdi bize düşen, örneğin, 'asrın ruhu'yla kavgalı bu yazarın toplumsal ve siyasal bir hiciv dili kurarken Molière'i yorumlama biçimiyle Ahmet Vefik'in uyarlamalarını karşılaştırmak, Türk tiyatrosu geleneğinde hukuku hicveden Haldun Taner, Aziz Nesin gibi yazarların yapıtlarında kullandıkları tekniği tarihselleştirirken Osmanlı Ermenilerinin ürettiği tiyatroyu da hesaba katmak ve elbette, Baronyan'ın oyunlarını tekrar tekrar yorumlayarak, yani sahneleyerek zenginleştirmek.

Özenli bir çeviri ve baskı 

Özenli bir tiyatro yayıncılığından ne yazık ki söz edemeyeceğimiz ve her fırsatta ‘yerli’ oyunların yetersizliğinden şikayet edilen ülkemizde Baronyan'ın önemli iki oyununun bgst Yayınları tarafından özenle (iyi tercüme, güzel baskı, hatasız dizgi) sunulması heyecan verici. Üstelik bu metinlerin devamı da gelecekmiş gibi görünüyor. Başlıkta ‘Baronyan'ın oyunları’ yerine ‘Baronyan oyunları’ ifadesinin tercih edilmesi bir genişleme potansiyeline işaret etmesi bakımından anlamlı.     

Baronyan Oyunları
Hagop Baronyan
Çeviri: M. Fatih Uslu-Ayşan Sönmez
bgst Yayınları
308 sayfa. 

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ