‘Séraphita ustalık eserim olacak’

Honoré de Balzac henüz Vendomê’de öğrenciyken ‘İradenin Eleştirisi’ başlıklı, daha sonra Balzac’ın meşhur toplu eser çalışması ‘İnsanlık Komedyası’nın felsefi incelemeler bölümünde yer alacak olan ‘Louis Lambert’ romanında karşılaşacağımız bir deneme kaleme alır.

FATİH GÖKHAN DİLER

Honoré de Balzac henüz Vendomê’de öğrenciyken ‘İradenin Eleştirisi’ başlıklı, daha sonra Balzac’ın meşhur toplu eser çalışması ‘İnsanlık Komedyası’nın felsefi incelemeler bölümünde yer alacak olan ‘Louis Lambert’ romanında karşılaşacağımız bir deneme kaleme alır. Deneme, bu romana da ismini veren Louis Lambert tarafından yazılmış gibi sunulur ve bir Aydınlanma Çağı mistiği olan Emanuel Swedenborg’un felsefesini tartışır. Her ne kadar Balzac’ın edebi şöhrete kavuşmasını sağlayan gerçekçi yaklaşımından uzak olsa da bu roman onun çocukluğuna dair hoş bir portre sunar. Bir anlamda otobiyografik bir roman. Öyle ki daha sonra 1837 yılında önce sevgili sonra eşi Éveline de Hanska’ya yazdığı bir mektupta “Benim inancım Swedenborgculuk” der.

İsveçli mistiğin etkisiyle

Balzac yaşamının geç dönemine kadar edebi anlamda, metafizik çözümlemelere tekrar girmeyecek olsa da ilk gençlik döneminde İsveç doğumlu bu filozof ve mistiğin etkisiyle, iç ve dış dünyanın varlığı, melekler ve runahi aydınlanma, delilik ve dahilik arasındaki ince çizgi gibi meseleleri ele alır. Ve yıllar sonra ‘Louis Lambert’ ile döndüğü bu temaya ‘Séraphita’yla devam eder. Her iki roman da August Strindberg, William Butler Yeats ve Berg Schoenberg gibi farklı alanlardan sanatçıları da oldukça etkilemiştir.

‘İşte o kitap elinizde’

Séraphita, Honoré de Balzac için de tüm eserleri arasında farklı bir yere sahip, zira 23 Ağustos 1835 günü eşi Eveline de Hanska’ya gönderdiği bir başka mektubunda “Madam, işte benden istemiş olduğunuz eser” der. Mektup, Séraphita, yani Balzac’ın “Benim ustalık eserim olacaktır. Bir Goriot Baba her gün yazılabilir ama Séraphita gibi bir yapıt bir ömürde ancak bir kez ortaya çıkar” dediği, onun yazdığı en ilginç metinlerden biri hakkındadır.

Balzac, Hanska’ya Séraphita’yı anlatırken şöyle diyor;

“Güzel dilimizin duru  derinliği içinde Doğu’nun göz kamaştırıcı şiirini vermek isteyen bu kitabı gizemciliğin içinden söküp çıkarmaya çalıştıktan sonra zayıflıkla suçlanırsam, bunun sorumlusu siz olursunuz! Yakup’unkine benzeyen bu mücadeleyi bana siz buyurmadınız mı, benim çocukluktan beri yaptığım gibi sizin de hayalini kurduğunuz bu figürün en kusurlu deseninin bile sizin için önemli bir şey olacağını söyleyerek? İşte o kitap elinizde… Herhalde bu eseri de, göğsü iman dolu bir sanatçı tarafından yontulmuş ve dindar ziyaretçilerin güzel bir kilisenin muhteşem mihrabını seyrederken insanın kaderi üstüne derin düşüncelere dalmak için yaslandıkları o oymalı işlemeli korkuluklardan biri olarak kabul edeceklerdir.”

Androjin bir gencin hikâyesi

Roman, androjin, yani cinsiyetsiz genç bir insanın hikâyesi. Fiziki ve ruhani, muazzam bir güzeliğe sahip ve her anlamda kusursuz olan bu varlık aynı anda iki genç aşığına, erkek olan Wilfred’e Séraphita, kadın olan Minna’yaysa Séraphitus olarak görünüyor. Kusurlu ve insansı bir aşktan kafası karışmış ve Séraphita/Séraphitus’un kusursuz varlığını kavrayamamış Minna ve Wilfred önce ilan-ı aşk ederek, sonra boyun eğdirmeye çalışarak ona sahip olmak, boyunduruk altına almak ister. Ancak insanlık durumu geçici olan ve Cennet’te bir kurtuluşun kıyısına kadar gelmiş olan Séraphita, Minna ve Wilfred’in aşk yakarışlarından, tahakkümünden ve ona karşı Pastör Becker’in sergilediği inançsızlıkla zayıf düşer. Ve Séraphita son nefesini verip, ebediyete kavuşmadan, uzun teolojik diyaloglar eşliğinde bu üç kişiyi, aşk ve Tanrı’nın özünü kavrayacakları metafizik bir yolculuğa çıkarır.

Meleksi ruhlar

Balzac’ın romanın kalbinde Swedenborg’dan aldığı ‘meleksi ruhlar’ kavramı vardır. Bu Avrupalı Hıristiyan mistiğine göre meleksi ruhlar, yaşadığımız dünyada bulunan ancak diğer insanlardan farklı olarak, orada meleğe dönüşecekleri Cennet’e gitmeye hazırlanan varlıklardır. Ona göre Tanrı, melekleri ayrı varlıklar olarak yaratmamıştır, herbirinin yolu insanlıktan geçer. Balzac için Cennet kusursuz bir insan formuna erişmek ve artık kusurlu dünyevi meseleleri terk etmek anlamına gelir. Séraphita’ysa Balzac tarafından özgeciliğin en saf ve kusursuz halini temsil eden ve Cennet’e giden yolu gösteren bir yaratık olarak resmedilir.        

Séraphita
Honoroe De Balzac
Çeviri: İsmet Birkan
Jaguar Kitap
200 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ