Alternatif müzik çağını başlatan grup

Etnomüzikolog Yaprak Melike Uyar, İstanbul’da sahne almaya hazırlanan alternatif rock müziğin öncüsü, grunge müziğin ilham kaynağı Pixies’i Agos için yazdı. 24 Haziran 2014’te Black Box İstanbul’da yapılacak olan konserin açılışını, son yıllarda Türkiye’den çıkan en heyecan verici punk-rock oluşumu olan Ringo Jets yapacak.

YAPRAK MELİKE UYAR
yuyar@itu.edu.tr

Kuşkusuz, herkesin hayatında, muhtemelen birden fazla kez, göğe doğru bakıp “Aklım nerede?” diye sorduğu anlar olmuştur. Pixies, 1990’lı yılların aklı karışık çocuklarının marşı haline gelen ‘Where is My Mind?’ adlı şarkısıyla, bu halitüm nüktedanlığıyla ortaya koyarak akıllarda yer etti. Oysa, grubun müzik tarihindeki önemi bu şarkının çok ötesinde;Pixies, 80’lerin sonu, 90’ların başında yaptığı,tadı damağımızda kalan dört albümle alternatif rock ve indierock akımlarına öncü ve köken, grunge’a ise ilham olmuştu.

Pixies’in müziği uzaydan gelmiş gibiydi. Kendinden önceki hiç bir şeye benzemiyordu. Sert ve kirli gitar riffleri, naif ve akılda kalıcı melodilerle harmanlanıyor; bazı kayıtları The Fall gibi post-punk duayenlerinin, cızırtılı gitarları ve canhıraş vokallerine öykünürken, bir diğeri 60’ların vurdumduymaz plaj çocuklarının surf-pop bestelerine benzeyebiliyordu. Sözler yalındı, erişilirdi, insan ruhunun derin dehlizleri ile alıp veremedikleri yoktu. Ancak bir söz öbeğini öyle bir melodi ile sunuyorlardı ki, işin albenisi ortaya çıkan ifade biçiminin samimiyeti ve sarsıcılığıydı. Pixies’in müziği surf-pop ve punk-rock’ın eşi bulunmaz bir dengesiydi. Hatta Kurt Cobain rock tarihinin en iz bırakan parçalarından Nirvana’nın ‘Smells Like Teen Spirit’ şarkısı için; “Aslında yaptığım Pixies’i taklit etmeye çalışmaktı” demişti.

Pixies hikayesi 1986 senesinde Amerika’da Boston’da başlar. Vokalist-gitarist Black Francis ve gitarist Joey Santiago birlikte müzik yapmaya karar verirler. Bir basçı ve davulcu arayışına girerler; ancak özellikle kadın bir basçı tercih etmektedirler. Toplumsal cinsiyet rollerinin bir nevi punk-rock çevrelerindeki yansıması olan bu gelenek; ana melodiyi elektrik gitarcı erkekler çalarken, müziğin armonisini çerçeveleyen bas gitar icracılığın kadın müzisyenlerle özdeşleştirilmesi, o yıllarda oldukça gündemdeydi. Grubun en ilgi görecek üyesi haline gelecek olan Kim Deal seçmelere katıldığında henüz bas çalmayı dahi bilmemektedir, dinlettikleri örnekleri sevmesi üzerine Kim gruba dahil edilir. Bir kaç davulcu denemesinden sonra da David Lovering’in gruba katılmasıyla çekirdek dörtlü oluşur.

Grubun ilk uzun çaları ‘Surfer Rosa’ 1988’de yayınlanır. Yalın ve sürükleyici gitar solosuyla ‘Break My Body’, Kim Deal’in şahane vokalleri ile ‘Gigantic’, sonraları bir çok dizinin kilit sahnesinde, hatta Dövüş Kulübü (Fight Club) filminin müzikleri arasında kullanılacak olan ‘Where is My Mind?’ bu albümün en iz bırakan parçalarıdır. Ardından 1989’da ‘Doolittle’ gelir. Pek neşeli ve umutlu bir Velvet Underground parçasını andıran ‘Here Comes Your Man’; mitoloji ve İncil’den referanslarla ‘Monkey Gone to Heaven’; Pixies’in pek tabi aşk hikayelerine de fon olduğu ‘Hey’ ve ‘Gouge Away’ gibi her biri kendi içinde bambaşka bir karakter taşıyan parçalardan oluşmaktadır. Bu albümleri 1990’de ‘Bossanova’ ve 1991’de ‘Trompe le Monde’ takip eder.

Punk ikonları misali

Pixies, 1993’te müzikal üretimlerinin zirvesindeyken şiddetli geçimsizlik sebebiyle dağılır. Basçı Kim Deal ve esas adam Black Francis’in egoları artık tahammül edilemeyecek boyutlarda çarpışmaktadır. Punk ikonları misali birbirlerine gitar fırlatmalar içeren kavgalarının temelinde; Black’in şarkı yazma sürecine Deal’i dahil etmek istememesi yatar. Topluluk 2004’te turnelere çıkmak üzere yeniden bir araya gelir. Kim Deal ise Pixies’i 2013 senesinde temelli olarak terk eder ve yerine önce diğer bir kadın basçı Kim Shattuck; sonra ise Paz Lenchantin gruba katılır. Topluluk 2014 senesinde, 23 sene sonra ilk uzun çaları ‘Indie Cindy’i yayınlar.

Oluşturdukları kendine has müzik dilleri ile bir kuşağın müzik algısını kökten değiştiren grupların dağılması üzücüdür, aradan seneler geçtikten sonra yeni bir albüm yapmaya karar verdiklerinde ise içimi bir ürperti kaplar. Pixies ister turnelerin getirebileceği maddi gelirin cazibesi, ister sahne tozu özlemi, ister yeniden üretme isteği ile bir araya gelmiş olsun; topluluk üyeleri geçen yıllar içinde enerjilerinden hiçbir şey kaybetmemişe benziyor. Gel gelelim, üç kısaçalarda yayınlanan parçaların toplandığı ‘Indie Cindy’ albümündeki bestelerin genel yapısı, Frank Black (Black Francis) çevikliği ve nüktedanlığından yoksun melodi ve akor gelişimleri, Pixies hayranlarını hayal kırıklığına uğratmanın ötesine gidemiyor. Açılış parçası ‘What Goes Boom’ vasat bir geçmişe öykünme örneği; ‘Blue Eyed Hexe’nin ise bir miktar daha distortion ve tiz vokallerle bir AC/DC klasiğine dönüşmesi işten bile değil.  Olsun, hiç dert değil. Pixies’i öyle özledik ki, ‘Indie Cindy’ bile hevesimizi kırmaya yetmiyor.

 Pixies’in çığır açan ilk dört albümü kendinden sonraki neslin müziğinde yarattığı etkilerle alternatif müzik çağının başlangıcını simgeler. Tüm hayranlarına ve keşfetmeye açık müzikseverlere selam olsun!

Kategoriler

Kültür Sanat Müzik