Dini Özgürlükler Yasası artık şart

Türkiye Ermeni Patrikliği’nin avukatlığını üstlenen Ali Elbeyoğlu'nun, tüzel kişilik meselesinin yarattığı sıkıntıların çözümüne dönük somut önerileri var.

UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr

Türkiye’de gayrimüslim dini kurumların tüzel kişiliği olmaması, pek çok sorun yaratıyor. Tüzel kişiliği olmayan Ermeni, Rum ve Süryani patrikhaneleri ile Hahambaşılık, hiçbir hukuki işlem yapamıyor. Dinî önderler Başbakan ve Cumhurbaşkanı’yla görüşebiliyor ve resmi kurumlardan davetler alıyorlar ancak bu kişilerin hukuki statüleri halen belli değil. İdari olarak yapmak istedikleri işlemler reddediliyor.

Türkiye Ermeni Patrikliği’nin avukatlığını üstlenen Ali Elbeyoğlu, Süryanilerin yaşadığı hukuki sorunlar konusunda da mücadele ediyor. Tüzel kişilik meselesinin yarattığı sıkıntıları yakından bilen Elbeyoğlu’nun, sorunun çözümüne dönük somut önerileri var.

‘VIP salonundan geçiyorlar ama hukuken yoklar!’

Elbeyoğlu, patrikhaneler ve Hahambaşılığın tüzel kişiliklerinin olmamasının ciddi sorunlara yol açtığına dikkat çekiyor: “Varsınız ama yoksunuz. Havaalanında VİP bölümünden geçiyorsunuz, Başbakan’la görüşüyorsunuz, resmi toplantılara gidiyorsunuz ama hukuken kimsiniz? Hukuki anlamda yoksunuz. Tüzel kişiliğiniz olmayınca hiçbir şey yapamıyorsunuz. Dava açmak, mülk almak, kültür merkezi açmak istediğinizde hiçbir şey yapamıyorsunuz.”

Elbeyoğlu, hukuki olarak işlem yapamamanın ekonomik sıkıntılara da neden olduğunu belirtiyor: “Gelir getirmesi için bir gayrimenkul almak mümkün değil. İdari olarak hiçbir işlem yapamıyoruz. Patrikhane, yapması gereken pek çok şeyi yapamazken, biz de antetli kâğıtla iş yapmaya çalışıyoruz. Devlet kurumlarında hiçbir işlem yapamıyorsunuz.”

Elbeyoğlu, tüzel kişiliklerin tanınmasının cemaatlere büyük bir rahatlama getireceğine, gayrimüslim toplumlara da şeffaflık ve denetlenebilirlik gibi önemli sorumluluklar yükleyeceğine işaret ediyor.

‘Sanasaryan Anayasa Mahkemesi’ne taşınabilir’

Elbeyoğlu, son dönemlerde gündemde olan Sanasaryan İş Hanı davasında sorunun Yargıtay’da ve sonrasında Anayasa Mahkemesi’nde çözülebileceğini, bunlar da olmazsa AİHM’e taşınabileceğini belirtiyor. Her halükârda, davadan tüzel kişilik konusunda çıkacak olan kararın idari işlemleri bağlamayacağını, her idari işlemin mahkemeye taşınması gerekeceğini ifade eden Elbeyoğlu, yasal düzenleme yapılması gerektiğine işaret ediyor: “Bu sorun mahkeme kararlarıyla mutlaka çözülecek. Ama beklemeye gerek yok, yasal düzenleme şart. Tüzel kişiliğe itiraz eden de yok ama elin taşın altına sokulması gerek.”

Elbeyoğlu, Kamu Denetçisi Mehmet Elkatmış’la görüştüklerini ve Kamu Denetçiliği Kurumu’nun bu alanda çalışma yaptığını söylüyor.

‘Dini özgürlükler yasası gerekli’

Sorunun çözümü için tüzel kişiliklerin anayasal güvence altına alınması gerektiğini söyleyen Elbeyoğlu, önerisini, Almanya örneğinden yola çıkarak anlatıyor: “Almanya’da dinî cemaatler müracaat ediyor. Kim olduklarına dair raporlarını hazırlıyorlar ve devlet hiç müdahale etmiyor. Kendi kurallarınızı kendiniz koyuyorsunuz, devlet bunu kabul ediyor. Anayasal bir güvence var. Farklı modeller uygulayan daha liberal ülkeler de var ama hepsi tüzel kişilik vermeyi kabul ediyor. Venedik Komisyonu’nun etkisiyle, ilgili kanunun ismi her yerde aynı: ‘Dini Özgürlükler Yasası’. Türkiye’de de böyle olabilir. Anayasal bir güvence gerekli. Diyanet İşleri Başkanlığı artık Sünni İslam formatından çıkarılmalı ve bütün dinlerin temsil edildiği anayasal bir kurum olarak düzenlenmeli. İmamların maaşları ödeniyorsa, Alevi dedelerinin, kilise rahiplerinin de maaşı ödenmeli. Devlet inanca eşit yaklaşmalı.”

Devlet katında da kafalar karışık

Elbeyoğlu, tüzel kişilik meselesinde devletin de kavram karmaşası yaşadığını gözler önüne seriyor. Avukat olarak Türkiye Süryani Katolik Patrikhanesi’nin vekâletini aldığı dönemde, Patrik Vekili Yusuf Sağ’ın tüzel kişiliğini kanıtlayan herhangi bir belge bulamayınca, İstanbul Valiliği’ne, ‘Yusuf Sağ, Türkiye Süryani Katolikleri Patrik Vekili mi?’ sorusunu yöneltmiş. İstanbul Valiliği, konuyu İçişleri Bakanlığı’na, İçişleri Bakanlığı ise Dışişleri’ne sormuş. Dışişleri Bakanlığı’nın bu soruya verdiği cevap, devlet katında kafaların ne denli karışık olduğunu gösteriyor. Dışişleri Bakanlığı, ilk kez böyle bir soruyla karşı karşıya kaldığını belirterek, ilginç bir cevaba imza atmış. Bakanlık, Patrikhane’nin hukuki yetkisi olmadığını, ancak Sağ’ın Patrik Vekili olduğunun kendilerine bildirildiğini söylemiş.

Bakanlık, yanıtında şu ifadelere yer vermiş:

“Genel bir hukuk kuralı olarak, gerçek ya da tüzel kişinin temsilci atayabilmesi için hukuk sisteminin kendilerine hukuken tüzel kişilik tanımış olması gerekmektedir. Ülkemizde gayrimüslim cemaatler konusunda yerleşik uygulama ve mevzuatımız çerçevesinde gayrimüslim cemaatlere ait dini kurumların tüzel kişiliği bulunmadığı malumlarıdır. Ülkemizdeki diğer gayrimüslim cemaatler bakımından, bugüne kadar benzer bir talepte bulunulduğuna dair dosyamızda bir kayda da rastlanmamıştır. Türkiye Süryani Patrikhanesi’nin tüzel kişiliği bulunmadığı göz önünde bulundurulduğundan, Yusuf Sağ’a tüm hukuki onay ve işlemlerde temsil yetkisi verilmesi hukuken mümkün gözükmemektedir. Bu çerçevede Yusuf Sağ’ın Bakanlıklara gönderdiği başvurunun, Türkiye Süryani Katolik Patrikhanesi vekilliğine getirildiğine ilişkin tek taraflı bir bildirim olarak yorumlanabileceği düşünülmektedir.”

‘Seçim Yönetmeliği sorunu da kanunla çözülebilir’

Uzun süredir tartışılan, azınlık vakıflarının seçimlerini düzenleyen yönetmelik probleminin de huzursuzluk yarattığını dile getiren El-beyoğlu, Vakıflar Genel Meclisi Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas’ın kanun önerisine destek veriyor: “Bütün bu sorunları ‘dini özgürlükler yasası’ ile çözebiliriz. Vakıflar şu anda seçim yapamıyor. Sorunlar çözülemez noktaya geldi. Bir vakfın tüzel kişiliğini 1936 Beyannamesi’ne bağlıyorlar. Beyanname vermediyse, tüzel kişilik yok... Vakıfların çoğu, mülkü bulunmadığı için beyanname vermemiş. Dini cemaatler, nasıl olur da sahip oldukları mülklere göre ele alınabilir? Mülkü olması gerekmez. Tüzel kişilik sorunu, el konan vakıf malları ve seçim yönetmeliği sorunu tek bir kanunla çözülmeli. Derli toplu olmalı.”

Elbeyoğlu, devletin sadece denetimlerle müdahale edebilmesi, cemaatlerin geleneklerine ve kurumlarının işleyişine ise karışmaması gerektiğini vurguluyor.

Kategoriler

Güncel Azınlıklar