Başka bir beslenme mümkün

Yüzyıllar öncesinin çiftçiliğine dönüşü ve bugünün endüstriyel tarım alışkanlıklarından kopuşu ifade eden organik tarım, Türkiye’de de tüketici açısından daha çok bilinir ve tercih edilir hale gelmiş durumda. Toprağa dönme çağrısı yapan bu sistemi, 18. IFOAM Dünya Organik Kongresi vesilesiyle Türkiye’ye gelen Anna Lappé ve Will Allen anlattı.

GÖZDE KAZAZ
gozdekazaz@agos.com.tr

İlk olarak dillendirildiği 1940’lardan bugüne, farklı teknikler ve bilimsel verilerle sürekli gelişen organik tarım, kafa karıştırabilecek teknik ayrıntılara rağmen aslında hayli basit bir sistemden bahsediyor: Kimyasal kullanmadan işlenmiş toprak ve bu topraktan üretilen doğal gıda. Yüzyıllar öncesinin çiftçiliğine dönüşü ve bugünün endüstriyel tarım alışkanlıklarından kopuşu ifade eden organik tarım, Türkiye’de de tüketici açısından daha çok bilinir ve tercih edilir hale gelmiş durumda. Toprağa dönme çağrısı yapan bu sistemi, 18. IFOAM Dünya Organik Kongresi vesilesiyle Türkiye’ye gelen Anna Lappé ve Will Allen anlattı.

‘İyi gıda, iyi toprak demek’

Uzun yıllar profesyonel basketbolla uğraşmış olan Will Allen, 70’li yıllarda emekli olup aile mesleği olan tarıma geri dönen bir çiftçi ve “Growing Power” (Büyüyen Güç) isimli kent çiftliklerinin kurucusu. Time dergisinin “Dünyanın en etkili 100 kişisi” listesinde yer alan Allen, özellikle çocukların, yediklerini, gıdanın nereden geldiğini anlamaları ve iyi gıdayı tanımaları için pek çok yerde eğitim veriyor. Peki, iyi gıda nedir? “İyi gıda, iyi toprak demek” diye açıklıyor Allen. “Gıdaya az ya da çok erişebiliyoruz ama besin değeri yüksek, bizi sağlıklı kılacak iyi gıdaya erişim yok. Toprağında hangi mikroorganizmalar var? Bu sorunun cevabını bilmenin en iyi yolu da kendi toprağını yapmaktır. Biz de çiftliklerimizde bunu yapıyoruz. Kompostla yeni toprak ve yeni gübre oluşturuyoruz.”

Bitki ve hayvan artıklarının çürümesini sağlamak üzerine kurulu kompost tekniği, çiftliğe gelen çocukların önce biraz iğrenmesine neden oluyormuş, ama Allen’ın aktardığı kadarıyla sonrasında işler değişiyor:  “Milwaukee’deki çiftliğe okullardan ziyarete gelen çocukların hepsi birer canavar. Düz duvara tırmanıyorlar. Fakat hepsinde şunu gördüm: Önce iğrenseler de elleri toprağa dokununca hepsi sakinleşiyor. Bu bizim toprakla derin bağımızı gösteriyor.”

Şehirlere dikey çiftlikler

Allen’ın da çiftliğinin bulunduğu ABD’nin geniş arazili şehirlerinde tarım yapmak ve İstanbul gibi sıkışık şehirlerde tarım yapmak arasında fark var. Allen, çözümün dikey çiftliklerde olduğunu söylüyor: “İstanbul’da kullanılabilir bir yöntem bu. Her toprak parçasını idareli kullanman gerekir, ekonomik açıdan bu çok daha iyi olur.”

Dünya genelinde maliyeti gittikçe düşse de organik gıda halen görece daha pahalı bir seçenek. Will Allen’a göre çare yerel üretimde: “Marketten aldığınız gıdalar İstanbul’a kamyonlarla geliyor. Ulaşım her zaman maliyeti artırır. Şehrin içinde üretime geçildiği zaman, organik gıdanın da maliyeti azalacaktır.”

İklim krizinin sorumlusu endüstriyel gıda

Anna Lappé, annesi yazar Frances Moore Lappé’nin izinden giderek gıda güvenliği, çevre krizleri ve sürdürülebilir gıda konusunda çalışan ve dünyayı dolaşarak bu konuyla ilgili konuşmalar yapan bir yazar. 2010’da yazdığı ‘Diet for a Hot Planet’ (Sıcak bir Gezegen için Diyet) kitabında Lappé, iklim değişikliği ve konvansiyonel tarım uygulamaları arasındaki bağı araştırmış. Lappé, kitabı şöyle anlatıyor: “Endüstriyel ve küresel tarım, krizin baş sorumlularından. İklim değişikliğine neden olan sera gazı salınımlarının üçte biri gıda sektöründen geliyor. Yani hep petrol ve gaz şirketlerinden bahsediyoruz ama, kimyasal gübre şirketleri veya endüstriyel tarım şirketleri de bu krizden sorumlu.” Çözüm ise yüzde 30 ile 50 arasında daha az enerji harcayan organik tarımda saklı.

Şirketlerin ‘ifade özgürlüğü’

Çalışmalarında multimedyayı sıklıkla kullanan Lappé’nin, endüstriyel gıda sektörünün “kirini pasını” ortaya döktüğü videolardan biri, “Dünyanın nüfusu gittikçe artıyor; onları beslememiz için tarımda genetik mühendisliğe ve kimyasallara ihtiyacımız var” iddialarına cevap veriyor; bu tür reklamların arkasında kimyasal gübre şirketlerinin olduğunu ortaya çıkarıyordu. Lappé, ABD’de bu durumun mahkemeye nasıl yansıdığını şöyle anlatıyor: “ABD Yüksek Mahkemesi’nin yakın zamanda verdiği bir karara göre, şirketlerin reklama harcadığı para, ifade özgürlüğü sayıldı. İfade özgürlüğü idealiyle yaşayan bir ülkede bu kararın verilmiş olması, şirketlerin bu tür lobi faaliyetlerinde reklamı kullanmasını artık meşrulaştırdı.”

Kategoriler

Güncel Yaşam