Kuyum zanaatının 38 yıllık ustası

Kapalıçarşı’nın gizlediği hazineler üzerine bugüne dek pek çok yazı, şiir, öykü yazıldı. Sayısız değerli ismin yetiştiği Çarşı, maalesef, pek çok ustasını, zaanatlarıyla birlikte kaybediyor. Yeni yetişen ustalar ise gençlerin ilgisizliğinden şikâyetçi. Bu ustalardan biri de, 38 yılını kuyum zanaatına veren Hagop Tokuryan. Tokuryan’la çalışmaları hakkında konuştuk.

Fotoğraf: BERGE ARABIAN

KARİN BAL
karinbal89@gmail.com

  • Tasarımcılığa nasıl başladınız?

Mıhlayıcılık benim ilk göz ağrım. Her şeyi onunla öğrenmeye başladım ama zamanla, mıhlayıcılıkla yetinemez oldum. Fikirlerimi istediğim gibi aktaramadığım için sadekârlığa geçtim. Çizim konusunda küçük yaşlardan beri yeteneğim vardı, karakalem çalışmaları yapıyordum. Yavaş yavaş kendi ürünlerimi yapmaya başladım. Uzun yıllar mücevher tarzında altın çalıştım. Bodrum İzmir ve Ankara’daki çeşitli mağazalara ürünler veriyordum, ancak para akışı olmuyordu. Bu nedenle, iki yıldır gümüş tasarımlara ağırlık veriyorum.

  • Gümüş ağırlıklı çalışmalar nasıl devreye girdi?

Bir arkadaşımın, Beyoğlu Hazzopulo Pasajı’nda bir dükkânı vardı, devretmek istiyordu, tesadüfen birlikte çalışmaya karar verdik. Buradaki mağazayı dört tasarımcı birlikte açtık; Şant Yazmacıyan, Alin Zorbaz, Aslıhan Ertürk ve ben. Burası sadece gümüş üzerine tasarımların satıldığı bir dükkân. Gümüşle çalışmaya da bu şekilde başladım. Farklı şeyler denemeyi seviyorum. Bana zevk veren, yaptığım iş; altın veya gümüşle çalışmak fark etmiyor benim için. Bu sene Bodrum’a özel deniz ürünleri içeren bir koleksiyon hazırladım. Deniz kestanesi, Kayra’nın baltası, deniz yıldızı, anforalar gibi çalışmalar yaptım. Yeni sezonda, altınla gümüşü karıştırıp, pırlanta da ekleyip, yeni ürünler ortaya çıkaracağım. ‘Vitvit’ adı verilen, eski kesim pırlantaya da yer vermek istiyorum.

Sektörde kadın tasarımcıların sayısı artıyor. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mesleğimiz için çok güzel bir gelişme. En büyük rakibimiz olan İtalya’dan tek bir eksiğimiz vardı; tasarım üretemiyorduk. Kadınların bu sektöre girmesiyle, tasarım çok yoğunlaştı. İtalya’yı geçmiş durumdayız. Her yıl düzenli olarak İtalya’daki fuarlara gidiyorum; tasarım anlamında bittiklerini görüyorum. Türkiye’de ev hanımları da hobi olarak takı tasarımı yapmaya başladı; hissettiğim tek eziklik, genç eleman yetiştiremiyor oluşumuz.

  • Erkek takıları tasarlamayı düşünüyor musunuz?

Bunun için kolları sıvadım aslında; önümüzdeki sene, erkeklere yönelik bir koleksiyon hazır olacak. Elde dövme tekniğiyle yapılan modellerim var. Özellikle oksitli, zımparalı ve karartmalı çalışmalar yapıyorum. Bazen de doğal haline ellemeden, altın kaplama yapabiliyorum. Erkeklerden takı konusunda çok talep geliyor, sektörde bu alanda büyük bir açık var. Şu anda en yaygın aksesuarlar, siyah oniks gibi koyu renkli taşların kullanıldığı şövalye yüzükleri ama artık daha farklı modellere de talep geliyor.

  • Geleceğe dair hayalleriniz neler?

Bu ülkedeki en büyük eksiğimiz, tasarımlarımızın satışını başarılı bir şekilde yapamamamız. Sanat peşinde koştuk, para kısmını çok düşünmedik. Satış ağımı genişleterek, daha merkezî yerlerde mağazalar açmak istiyorum. Artık gösterişli takıların dönemi bitiyor. Eski ve yeniyi birlikte kullandığım modern tasarımlar, benim de tarzımın giderek değiştiğini gösteriyor.

  • Tasarımlarınıza nereden ulaşabiliriz?

Dileyenler, www.istanbul4d.com sitesinden bana ulaşabilir, tasarımlarım hakkında bilgi sahibi olabilirler. Online satış şu an hazırlık aşamasında. Ayrıca, Hazzopulo Pasajı’ndaki ‘İstanbul 4d’ mağazamızda, gümüş tasarımlarım bulunuyor.


'1964’te İstanbul’da dünyaya geldim. Babam Kastamonulu, annem Sivaslı; küçük yaşlarda İstanbul’a yerleşmişler. Çocukluğum Yeşilköy’de geçti. Yeşilköy Ermeni İlkokulu’dan mezun oldum. Dedemin bir dokuma tezgâhı varmış, babam onun izinden gitmiş. Babam benim o alanda devam etmektense zanaat öğrenmemi istedi. Beşinci sınıfı bitirir bitirmez Çarşı’ya geldim. O zaman bu, erkek çocuklar için bir standarttı. Buradaki ağır şartları görünce okula dönüp Sahakyan’da bir yıl okudum ama Çarşı aklıma bir kere girmişti. Mıhlayıcılıkla tanıştım. Askere gidip geldikten sonra, 1985’te dükkân açtım. Teknolojinin hayatımıza girmesiyle, bu konuda eğitimler alarak, tasarımlarımı bilgisayar ortamında yapmaya başladım. Bir süre sonra mıhlayıcılığı bırakıp sadekârlık bölümüne geçtim. 38 yıldır bu işi yapıyorum. Çok sayıda eleman ve kalfa yetiştirdim; onlar da şimdi usta oldular, kendi yerlerini açtılar. Mücevher tasarımlarımı ‘Aries’, gümüş tasarımlarımı ise ‘Tokuryan’ markası altında yapıyorum.'