BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Kötüye kullanılan kavramlar

Bazen bir yazıda ya da bir konuşmada, bir söz çeker dikkatimizi. Nedenini o anda hemen anlamayabiliriz. Ya birden çakar geçer, ya takılıp kalır, kemirir durur bizi. Gariptir beynimiz. Bizden bağımsız, bir şeyleri kaydetmiş olabilir bazen. Bir söz, bir olay, o kaydedileni hatırlatabilir kimi zaman, bağlarız birbirine, kimi zaman da öylece geçip gider. Unuturuz. “Neydi bu, neydi bu?” diye tükeniriz ama hatırlayamayız. Ben artık dikkatimi çektiği anda kaydediyorum. Küçük bir defterim var, küçük notlar alıyorum. Eskiden o kadar önem vermezdim kayıt kuyut işlerine. Yazmak, birçok alışkanlığımı değiştirdi. Malum; söz uçar, yazı kalır.


İşte öylece kaydettiklerimden biri de “Aşktan daha fazla kötüye kullanılan kavram adalettir” sözü. Kim dedi, nerede söylendi, hiç hatırlamadım. Ama epey düşündüm üzerine. Belki de aşkla adaletin kıyaslanmasını garipsedim önce. Sonra düşündükçe gördüm ki, pek de yersiz değil bu kıyaslama. Gerçekten de, kötüye kullanılmaya en müsait olan kavramlardır, aşk ve adalet.
Aşkın bir dolu istismara ve kötülüğe pek güzel bir neden olduğu bilinir. En büyük bahanedir, “Aşk için yaptım.” Üstelik, aşkın bile kendi içinde kanun sayılacak kuralları olsa da, ‘aşk’ta her şey mubahtır. Gözü kör eder, hak hukuk bilmez, kanuna kitaba uymaz, cinayet bile işletir. Bazen suça bahane tutulsa da, genel olarak, aşkla yapılan, hakça karşılık bulmaz. Sonuç olarak, niyet belli de olsa kötüye kullanılabilir.

 

Adalet ise kurallara, nizamlara, hakka, hukuka bağlı olsa da, özünde afaki bir kavramdır. Çünkü çoğu zaman, o kaskatı kanun kuralları insan vicdanıyla uyuşmaz. Emsale bağlı uygulamalar, hiçbir emsale uymaz. Eh, ne kadar insan, o kadar şekil, tavır, duygu, ve dolayısıyla, o kadar olay. Adalet adına ne haksızlıklar yapılır...
 

Uysa da uymasa da öyle çok da detayı vardır ki, sistem de yavaş işler. Bir suç işlenir, bir şüpheli yakalanır, gerçekten suçlu olduğu ispat edilene kadar, yargılanıp hüküm giyene kadar ömür geçer. On yıl hapiste, davasına bakılmasını bekledikten sonra suçsuz olduğu anlaşılıp beraat eden yok mu? Heba edilen o on yılın hesabı ne olacak? Neyse... Bu epey uzun bir konu, pek de bulaşmaya gelmez. En iyisi, ben adaletin, o hiçbir emsale girmez, hiçbir vicdana uymaz, hafiften robotsal sistem anlayışına örnek olacak bir olaydan söz edeyim. Ki pek sarstı beni.
 

Edirne’deki bir hastaneye, yetiştirme yurdunda kalmakta olan ve cinsel tacize uğrayan, yaşları 10 ile 13 arasında değişen üç kız çocuğu getiriliyor. Görevli hekimden gerekli muayenenin yapılması isteniyor. Nasıl bir muayenedir bu? Tabii ki bekâret kontrolü. Çünkü en mühim şey... Ona bir şey olmamışsa, o taciz, suç bile olmaz. Peki, nasıl bir şeydir bu kontrol? En az tecavüzün kendisi kadar travmatik.
İyi kalpli ve vicdan sahibi doktor, bunun bilincinde olduğundan, her bir çocuğu ayrı ayrı karşısına alıp yarımşar saat konuşarak, neyi, ne için ve ne şekilde yapması gerektiğini anlatıyor. Çocuklar, ne kadar iyi niyetle ve ürkütmeden yapılsa da, son derece sevimsiz olan bu olayı kabul etmiyorlar. O da ilkeli bir insan olarak “İnsanın kendi rızası olmadan bedenine dokunulamaz” kuralına uyarak, çocukların, hayatlarının sonuna kadar unutmaları mümkün olmayan bu muayeneyi yapmıyor. Sonuç?
İşte burada adaletin o robotsal sistemi devreye giriyor ve doktor, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Buyurun bakalım. Karşısında boynumuzun kıldan ince olduğu kanun, vicdanla uyuşmuyor; emsal, emsale uymuyor. Çünkü adalet sisteminde var olan, bu konuyla ilgili kanunlar ve cezaları, bir insanın küçücük bir çocuğa da tecavüz edebileceği düşünülmeden konmuş zaten. Öyle olmasa, kimse çıkıp “Kendi rızasıyla oldu” açığına sığınamaz. Birileri “Yahu, minicik çocuğun rızası ne olacak?” diye yırtınanlara kulak verir. Pis bir tecavüzcünün savunmasını üstlenenler de, ekmek parası uğruna, böyle ‘kanun açıkları’ndan yararlanamaz.

 

Örnekler çoğaltılabilir, ben battıkça batarım ve de bu yazının sonu gelmez. İyisi mi, eşi dostu “Aşkta da, adalette de temkinli olun, çünkü her iki kavram da kötülüğe pek müsaittir” diyerek bitireyim. Dante boşuna dememiş, “Cehennem bile adalet kadar aşkın eseridir” diye. Dikkatinizi çekerim, “cehennem” diyor.