BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Satır aralarını okumak

Günümüzde oldukça önemli bir kavram oldu satır aralarını okumak. Ki az buçuk beceri gerektirir, çok okudukça öğrenilir. Eskiden yazarın makbul olanı, hep satır aralarına gizlermiş asıl anlatmak istediğini. Divan edebiyatı bunun örnekleriyle doludur. Dünya edebiyatında da mesela, sembolizm akımıyla var olmuştur. Gördüklerimizle, gerçekte var olup göremediklerimiz arasındaki ilişki sembollerle sağlanır. Yazar, okuyucuya adeta bir yorumlama görevi yükler. Belli bir sanat olgunluğu gerektirir ve her okuyanın yorumu kendine göredir. Daha çok şiirlerde kullanılmış tarzlardır ama nesirlere de uygulanmıştır.

Zaman içinde teşbihler, semboller, imalar, benzetmeler, istiareler kalkmış, gerçekçilik ön plana geçmiştir. Yani nesnel olarak var olan, görülen, tanık olunan, yaşanan her şey, olduğu gibi anlatılmaktadır. Dolayısıyla yazar, ne söylemek istiyorsa açıkça onu yazar. Bu durumda okuyucunun işi kolaydır. Ne okumuşsa, anlaması gereken de odur işte.

Günümüzde ise, özellikle ülkemizde, yepyeni bir durum oluştu. Ki buna ‘öküz altında buzağı aramak’ da denebilir. O yüzden, yazarlar, artık duygularını ve düşündüklerini açık açık yazamıyorlar. Böylece hafiften bir eski tarzlara yönelme oldu belki de. Tastamam öyle değil tabii, ama satır aralarına bir şeyler serpiştirmek gibi, metaforlar yapmak gibi, mizaha bağlamak gibi şekiller oluştu. Zülfüyâre dokunmamak için ‘Ustam, nasıl oynayayım?’ durumları...

Yazı yazan insan, her seferinde bir şeyler hisseder. Kimi zaman bunları resmen koyar yazısına, kimi zaman açıkça ifade etmekten kaçınır. Birçok nedeni vardır bunun tabii... Özelini açık etmek istemez, yârin zülüflerinden çekinir, yanlış anlaşılmaktan korkar, vesaire, vesaire. O zaman, o içinde tuttuklarını ya kendi yayar satır aralarına, ki belli bir ustalık ister bu, ya da farkına bile varmadan onlar başına buyruk yayılıp yerleşirler oralara. Zira kolay değildir zaptetmek, daha büyük ustalık ister. Başka hissedip başka yazmak ise uzmanlık ister. Para kazanmak için yapılabilir de belki, ama bana göre değil. Yaklaşık on beş yıldır, amatör hissetmekten öteye geçemiyorum. Bu, konu dışı.ç.

Gelelim satır arası meselesine. Bazı okuyuculara göre, bir yazının satırları arasında yalnızca ölçüsü belli bir boşluk vardır. Bazı okuyuculara göre ise onlar gizemli aralıklardır, deryalar barındırır, çözülmesi keyifli bulmacalar gibidir. Ama oldukça da risklidir, herkes kendine göre yorumladığında yanlış anlamalar olabilir, biraz yazarı tanımak gerekir ve biraz duygudaşlık ister. Bunu yazarken ne hissetmiştir? Şunu söylediğinde, genel olarak şunu vurgular. Mizah mı yapmıştır? Genelde mizaha sardığında nelere şartlanır? Filan falan. Eee, öyle kolay değil iyi bir okuyucu olmak. O da alıştıkça gelişen bir şeydir.

Bizim gençliğimizde “Hayır dersem ‘belki’ demek; belki dersem ‘evet’ anla” diye bir şarkı vardı. Şaka şaka... Onu demek istemiyorum tabii. Baktım çok ciddileşti konu, katıverdim araya, biraz hafiflik olsun diye. Ama biz şanslı bir nesil olduk valla. Ne şarkılarımız şimdiki gibi sabun köpüğü olurdu, ne okuduklarımız ‘laf ola beri gele’ şeklindeydi. Şimdi herkes şarkıcı, herkes yazar. Üstelik internet var, sosyal paylaşım sitelerinde millet döktürüyor. Takipçi yarıştırıyorlar.

Lisedeyken bir edebiyat öğretmenimiz vardı; Perihan Hanım. Bir yazımda ondan uzun uzun söz etmiştim. Canım, daima rahmetle anarım. Beni yazmaya o teşvik etmiştir. On aldığım tek ders kompozisyondu. Klasikleri okumadan çağdaş şeyler okutmazdı bize. Kaç genç Dostoyevski’nin adını biliyor bugün? Yahu, sözlüğe bakmasını bile bilmiyorlar. Ay, zaten ne gerek var? Girersin internete, bakarsın. Neyse, kestim.

Perihan Hanım’ın “Satır aralarına dikkat ediyor musunuz? Yazar aslında burada neyi anlatmak istiyor? O benzetmenin altındaki anlam ne? Burada neden mizah yapılmış?” gibi sorular soran sesi hâlâ kulağımda. Az mı uğraştırmıştı bizi, Fuzuli’nin ‘Su Kasidesi’yle? Eveeet, bunlar geçmiş zamanlar, biz bugüne bakalım.

Ne yazık, yazarların yüreklerini avuçlarına alarak yazmalarının riskleri arttıkça, okurların satır aralarına dikkat etme alışkanlıkları azalıyor günümüzde. Kendine göre yorumlamalar ve yanlış anlaşılmalarsa, kimi zaman canlara mal oluyor. Doğum günün kutlu olsun sevgili Hrant.