VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

Beyrut’ta bir oda

En az yirmi kişinin toplandığı, ufak bir oda. Bir koşuşturmaca, bir telaş... Beyrut’ta bir araya gelen bu insanların çoğu birbirine yabancı ya da uzaktan tanış olan Halep Ermenileri. Evin sahibi ise, şoför Garo. Burası daha çok bir tren istasyonunu andırıyor. Kimi şoförle birlikte henüz yeni gelmiş, kimi birazdan yine şoförle yola çıkacak. Eşya göndermek için gelenler de var – bir çanta, bir torba veya bir paket. Bu arada Halep’ten gönderilmiş eşyalarını almak için gelenler de var. Kimi de, bir sonraki sefer için şoförle randevulaşıyor.

Bu arada konuşmalar oluyor tabii ki. Hikâyeler anlatılıyor:

“Arakelyanların oğlunu kaçırmışlar. O çocuk da çok ortalıktaydı, Özgür Ordu’ya çalışıyormuş, onun için kaçırmışlar. Ermenileri işyerlerini gösteriyormuş Özgür Ordu’ya. O işyerleri hep soyulmuş.”

“Salpi’nin kocası hükümete çalışıyor. Günlük 20 dolar alıyormuş. Tabii, daha kolay ekmek buluyor. Diğerleri kadar uzun beklemiyor kuyruklarda. Sonunda onu da kaçıracaklar. Nusra yakalayıp öldürecek.”

Köşedeki koltukta oturan bir kadın, dün Hrayr’ın kırkının yapıldığını anlatıyor. Kilise kalabalıkmış. Hrayr bombayla ölmüştü – on yıldır her gün geçtiği sokağa düşen bir bombayla. Akıllı çocuktu Hrayr, eğitimli... Cenazesi çok kalabalık değildi. Şimdi cenazeleri şehirden uzak bir yerde defnediyorlar. Ermeni mezarlığının bulunduğu Şeyh Maksud bölgesinde Nusracılarla hükümet güçleri arasında büyük çatışmalar yaşanıyor.

Kapı vuruluyor ve içeri gözlüklü bir genç giriyor. İçerdekileri selamlayıp odada kendine bir yer buluyor. Anlattığını göre, altı aydan beri Beyrut’ta bulunuyormuş. Halep’te üniversitenin Fransız Edebiyatı bölümünü üçüncü sınıfta yarım bırakmış. Beyrut’ta bir kuyumcuda çalışıyormuş. İşi bilmediği için getir-götür işleri yaptırıyorlarmış ona. Ancak yabancı bir müşteri geldiğinde, bildiği dillerden yararlanıyormuş.

Odada telefonlar sürekli çalıyor. Hep aynı şey soruluyor: Yollar açık mı? Yollar, bir buçuk ay kapalı kaldıktan sonra, üç gündür açık ama her an için yeniden kapanma tehlikesi var. İnsanların korkusu ise, oldukları yerde kalmak. Kadın, üç ay önce evlenen kızını ziyaret etmek için Beyrut’a gelmiş. Damat da Halepli, ama bir yıldır buradaymış. Neyse ki açıkta değiller, ufak bir ev kiralamışlar. Allah’a şükür ikisi de çalışıyormuş. Kadın beş ay boyunca kızını görememiş. İki günlüğüne gelmiş. Kızını görüp geri gidecek. Şimdi bir şey olur da dönemez diye korkuyor.

Ötede genç bir kadın, çocuğunun anaokuluna kayıt sürecini anlatıyor. Veli toplantısına çağırmışlar. Okul yönetimi, özellikle Halep’ten gelenleri bitlenme konusunda uyarmış. Genç kadın çok alınmıştı bu duruma. Halep’te ne kadar mutlu bir hayatları olduğundan bahsediyordu.

Aniden bir tartışma koptu. Ortada bir rakı şişesi var. Yol parasını kimin vereceği tartışılıyor. Rakıyı getiren adam, Halep’te şişeyi teslim alacak olan kişinin parayı da ödeyeceğini söylüyor. Garo ise, parasını almadığı hiçbir şeyi götürmemekte ısrarlı. Adam da ısrar ediyor: Ya yolda bir şey olur da rakı yerine ulaşmazsa? Etrafındakiler, adamı ikna etmeye çalışıyorlar, “Bir şey olmaz” diyerek. Ama adam ikna olacak gibi değil. Halep’teki kardeşine telefon açıyor, ve nihayet cebinden bir 10 dolar çıkarıp veriyor Garo’ya.

Garo, bu hatta çalışan bir diğer şoför olan Setrak’a telefon ediyor. Muhtemelen Setrak’ın evinde de tablo aynıdır. Güvenlik kaygısıyla, Garo ve Setrak birlikte yola çıkacak, peş peşe gidecekler. Garo, endişe edecek bir şey olmadığını, hükümetin yolu temizlediğini, özellikle Hanaser bölgesinde buna bizzat tanık olduğunu söylüyor. Garo, savaşın kısa süre içinde biteceğini, Beşar’ın ordusunun en sonunda galip çıkacağını anlatıyor çevresindekilere: “Tüm o paralı askerler evlerine dönecek nihayet.”