SERGİ

SERGİ ‘Sonsuz’a seyahat

60’lardan günümüze hiç durmadan, incelikle üreten bir sanatçı olarak Sarkis, nice konuyu, insanı, nesneyi, rengi, sesi, mekânı birbirine dokudu; birçok başka sanatçıya, müzisyene, besteciye, mimara referanslarıyla dokundu. Sanatçıya göre, yaşından dolayı (85) bazen isimleri unutabilse de, ürettiği her yapıt, açtığı her sergi, belleğinde en ince detayına kadar, hiç bozulmadan berraklığını koruyor.
SERGİ Canavarlarla yüzleşme vakti

Bazı sanat işleri, izleyiciyi esere dâhil etme niyetiyle yaratılmış olsalar da, nihai hâlleriyle, izleyicinin “Buna dokunmaya izin var mı acaba?” tereddüdü yaşaması nedeniyle, bu amaca ulaşamayabiliyor. Koťátková’nın sergisinde de, “Giyilebilen eserler ziyaretçiyi etkileşime davet ediyor mu, yoksa eski bir performansın kalıntıları olarak mı sergileniyorlar?” şüphesiyle dokunmaya çekindiğim veya içine girmeye tereddüt ettiğim eserler oldu ama ‘Çözünen Beden’ adlı işin kafa kısmında yatan kediyi görünce, Defne’yi emeklemesi için kaburga kısmına bıraktım.
SERGİ Düş ile hakikat arasında buluşma

Açılışını 14 Nisan’da, Melike Bayık küratörlüğünde 13 sanatçının işlerini bir araya getiren ‘Düşler, Hakikatler’ başlıklı sergiyle yapan Casa Botter Sanat ve Tasarım Merkezi, İstiklal Caddesi’ndeki dönüşümün en olumlu sonuçlarından biri. Art Nouveau tarzındaki mimarisi ve dış cephesiyle kültleşen, ancak yıllardır metruk hâlde olan Botter Apartmanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından restore edilerek hayata döndürülüyor. Bu ihtişamlı tarihî binanın yeniden doğuşuna –kızım Defne’yle birlikte– tanık olmak benim için çok anlamlı oldu; binayı sanat işleriyle birlikte görmek ise ilk izlenimimi daha da derinleştirdi.
SERGİ Sahakoğlu’ndan sorgulayıcı bir sergi

Kirkor Sahakoğlu’nun yeni sergisi ‘Herkese Aitim ve Kimseye Ait Değilim’, 17 Mart Cuma günü açıldı. Kuzguncuk’taki Imoga Art Space’in ev sahipliği yaptığı sergide ressamın geçen yıl tamamladığı 24 tablosu yer alıyor.
SERGİ ‘İmroz’un 1964 Belleği’nin günümüze söyledikleri

Okulun kapısında bizi, sergiyi hazırlayan gazeteci Melike Çapan karşıladı. Daha önce Galata Rum Okulu’nda birçok sergi gezdim fakat itiraf etmem gerekirse bu okul gerek etrafındaki yapıları gerek manzarası gerek kendi ihtişamıyla çok daha çarpıcı bir etki bırakıyor izleyicide. En azından benim adıma öyleydi. Bir azınlık okulunun sergi salonu olarak kullanılması ise hep bir çelişki yaratıyor bende. Bu okulların sergi salonu olmasına üzülüyor hatta öfkeleniyorum fakat diğer yandan binaların atıl bir şekilde kalması, yıkılması veyahut butik otel vs. gibi yerlere kiraya verilmesindense en azından sanat alanı olarak kullanılmasına da seviniyorum. Fakat bu da bir başka yazının konusu.