OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Söz, ateşe atılan kar misali

AKP’yi Türkiye siyaset sahnesinde farklı kılan, devletin yerleşik, kemikleşmiş ve yıkıcı söylemlerinin ve uygulamalarının dışında sözler söylemesi, işler yapmasıydı. Fakat bugün geldiğimiz noktada, devletçi söylem ve eylemlerin en az eskisi kadar yıkıcı uygulayıcısı oldu, üstünü siz düşünün. ‘Eski devlet’ten ne görmüş, ne duymuş isek, Tayyip Erdoğan ve diğer AKP yetkililerinden de birer birer görüyor ve duyuyoruz. Örneğin, devlet Kemalist de olsa, İslamcı da olsa değişmeyen şeylerden biri, şehitliğin mutluluk demek olduğu; o aileler ille mutlu olmalı, şehitliğin kıymetini bilmeli, çocuklarının neden öldüğünü sorgulamamalı. Halbuki ölümden ziyade hayatı önceleyen ve yücelten tutum ve davranışlara ihtiyacımız var. (Tabii, bu şehitlik jargonunu yalnız devlet kullanmıyor; kendine sol diyen örgütlerin de şehitlik konusunda aynı dili, aynı sloganları kullanmaları, ironiyle trajedi arasında. Ayrıca Hıristiyan terminolojisinde de şehitliğin önemli bir yeri var. Şehitlik başlı başına bir konu.) Bazıları şehitlik kavramına saygı duyulması gerektiğini söylüyor. İyi de, bu, kişisel imanla ilgili bir kavram ve uygulama değil ki... Belli bir siyasetin meşrulaştırılması ve devamı için kullanılıyor, bu da sonuç olarak hepimizi etkiliyor. Dolayısıyla, bu kavramı sorgulanamaz/kutsal kıldığınız zaman bir ölçüde o siyaseti de sorgulanamaz ve dokunulmaz kılmış oluyorsunuz. En azından, dinî bir kavramdan mamul, milliyetçilikle güçlendirilmiş bir zırha büründürüyorsunuz.

Başta Erdoğan olmak üzere, AKP yetkilileri seçimlere giden süreçte milliyetçiliği yükseltmeyi seçtiler ama yükselttiği milliyetçilik AKP’yi de yakar, yakacaktır. Milliyetçilik, kurbana doyamayan, her defasında daha fazlasını isteyen, alamazsa saldırganlaşan bir canavar gibidir, kurbana müptela bir bağımlı... Ama son kertede, kurbanlara sebep olan da, iktidarı elinde bulunduran AKP olacak ve o milliyetçilik AKP’yi bile yetersiz, beceriksiz bulacaktır, ki buluyor zaten. Öte yandan, onu tatmin için gitgide radikalleşmek zaten toplu felaket demek, ki zaten şu sıralar onu yaşıyoruz. ‘Orijinal’ olan, ‘milliyetçiliği ayaklar altına’ alabilmekti, başa çıkarmak değil. Başınıza çıkardığınız milliyetçilik başınızı yiyecektir ama tabii, zararı bütün ülkeye de dokunacak.

“PKK’nın silahla sonuç alamayacağını anlaması gerek” sözü de şu sıralar sıkça duyduğumuz sözlerden. Bunu söyleyenler, “sonuç” derken acaba ne kastediyor? Burada kasıt birtakım siyasi taleplerin silahlı mücadele yoluyla kabul ettirilmesi, hele hele kalıcı bir ‘alan hâkimiyeti’ ise, PKK’nın yönetim kadrosu silahla bu anlamda sonuç almayı bekliyor ve hedefliyor mu, pek emin değilim. Zaman zaman kimi PKK yöneticilerinin ağzından çıkan ‘üst perdeden’ laflara rağmen, bu sonuçların silah yoluyla elde edilmesinin çok da gerçekçi olmadığını herhalde onlar da görüyordur. Öyleyse, PKK’nın silahla yapmaya çalıştığı şey, “Beni silahla bitiremezsiniz” mesajını kuvvetli biçimde vermek olabilir mi? Bu meselede herhangi bir kalıcı sonucun silahla alınamayacağının herkes tarafından çoktan anlaşılmış olması gerekirdi ama ne yazık ki son bir - bir buçuk ayda yeni bir şiddet patlaması içine girdik; üstelik, bazı olay ve beyanlardan anlaşıldığı üzere, bu patlama ne kadar kontrollü, o da belli değil. Bari bu noktada duralım. Şu son altı hafta, diyaloğa dönülmesinin ne kadar hayati olduğunu göstermiş olsun. Herkes alması gereken mesajı alsın, herkes ‘gücünü göstermiş’ olsun, amenna. Herhangi birinin, hatta herhangi bir milletin ‘gurur’u insan hayatından değerli değil, el yükseltmenin sonu yok. Tam bu anda silahları susturmak kimse için yenilgi değil. Fakat bu sözler ateşe atılmış kar gibi. Cumhurbaşkanı böyle konuşur, Varto, Silvan gibi yerler asker tarafından resmen muhasara edilirken; buna mukabil her gün artan sayıda asker-polis ölürken, nasıl olacak? Cumhurbaşkanı muhtarlarla son konuşmasında “Bir tercih var. Ben devletimin yanındayım ya da terör örgütünün yanındayım. Bu tercihi yapacağız” derken tam bir oğul Bush paradigması çizdi: Bizden değilsen düşmansın. Bu barış yaklaşımı olamaz, bilakis herkese savaş ilanı gibi.

İşin ahlaki boyutunu önemsemiyorlarsa, bari herkes amaçlarını gerçekçi belirlesin. Devletlu zevat bıraksın artık ‘kökünü kazıma’ laflarını. Bu devlet bunu yapabilecek olsaydı çoktan yapardı. PKK için de şu noktada eylemlere son vermek, en azından belli bir süre eylemsizlik kararı aldığını beyan etmek yenilgi olmayacaktır. Tabii, bunun için devletin baskıyı azaltması lazım. Yok, PKK’nın yukarıda belirttiğimden başka bir amacı varsa, o da pek gerçekçi değil. Bu işin sonu selamete çıkmaz.