Kapalıçarşı’daki dönüşümün hikâyesi

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatoş Altınbaş Sarıgül'ün doktora tezinden derleyerek hazırladığı ‘Bir Dönüşüm Hikâyesi-El Yapımı Mücevherat Ustaları’ kitabı çıktı. Sarıgül ile kitabından yola çıkarak, el yapımı mücevherat ustalığındaki son durumu konuştuk

İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatoş Altınbaş Sarıgül'ün doktora tezinden derleyerek hazırladığı ‘Bir Dönüşüm Hikâyesi-El Yapımı Mücevherat Ustaları’ kitabı çıktı. "Kapalıçarşı’daki el yapımı mücevherat ustaları, kendileriyle birlikte, mesleklerini de tarihin tamamlanmış sayfaları arasına kapatıyor" diyen Sarıgül ile kitabından yola çıkarak, el yapımı mücevherat ustalığındaki son durumu konuştuk.  

El yapımı mücevher ustalığının tarihe karışması tehlikesi var. Bunu önlemek için ne tür önlemler alınabilir? Görüştüğünüz ustaların bu konuda gerçekçi, uygulanabilir görüş ve önerileri var mı?

El yapımı mücevherat ustalığı yüzyıllardır usta-çırak ilişkisi içinde varlığını sürdürmüş bir meslek. 20.yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’de eğitim sistemindeki reformlar ve modernleşmeyle birlikte genç nesillerin okul eğitimini meslek eğitimine tercih etmeleri ve ustalarının mesleklerini öğretecek çırak bulamamaları, ustalar açısından en önemli sorunlardan biri olarak görülüyor. Aynı zamanda meslekten tatmin edici para kazanamamak da gençlerin okul eğitimini seçmelerine yol açıyor. Ustalar mesleğin tükenişini ekonomik ve sosyal modernleşmeye ve değişime bağlarken, bu süreci zihinlerinde gittikçe normalleştirdiklerinden, bu konuyla ilgili çözüm üretmekten ziyade kabulleniş aşamasındaydılar, diyebilirim. Pek çok usta, ‘al-sat ticareti’ yapmak gibi, mesleğin farklı dallarında faaliyet göstermeye başlamış ve ekonomik sıkıntılarına bu şekilde çözüm bulmuşlar. Bazıları ise mesleğin yanında farklı sektörlerde faaliyet gösteriyorlar. 

Küreselleşme sürecinde dünyada pek çok mesleğin butik üretimin korunması yoluyla ayakta kaldığını, yeni piyasa koşullarına uyum sağlayabildiğini görüyoruz. Bu Türkiye’deki el yapımı mücevherat ustaları için de söz konusu olabilir mi?

Elbette bu el yapımı mücevherat mesleği için de söz konusu. Araştırma sürecinde Kapalıçarşı bölgesinde yaptığım görüşmelerde, sektöre çırak olarak başlayıp şu anda tasarımla teknolojiyi birleştirerek marka yaratmış ve hatta uluslararası düzeyde ün yapmış birkaç usta da vardı. Mesleği bırakan veya bırakma noktasında varolmaya çalışan diğer ustalardan farklarını zamanı anlamak, teknolojiyi etkin kullanabilmek, özgün tasarımlar yapmak ve doğru pazarlarda satabilmek olarak açıklıyorlar. El yapımı mücevherlerini doğru alıcıyla buluşturabilmek ve mücevherin değerini koruyabilmek için pazarlama stratejisi geliştirdiklerini ve Kapalıçarşı’dan çıkarak ulusal ve uluslararası ilişkileriyle işlerini geliştirdiklerini anlatıyorlar. Görüşme yaptığım 28 ustadan, sadece 4 tanesi için bu durum geçerli diyebilirim. Geri kalan ustalardan bazıları sanayileşmeye uyum sağlayıp, el yapımı mücevher işini bırakarak ekonomik geçimini sağlarken, bazıları ikisini bir arada götürdüklerini fakat el yapımı mücevher işini para kazanmaktan ziyade hobi olarak gördüklerini ifade ettiler.

Tasarımcıların genelde Ermeni ustalar olduğunu belirtiyorsunuz. Bunda geçmişten günümüzde bir azalma söz konusu mudur? Agos için yaptığımız röportajlarda, Kapalıçarşı’daki Ermeni ustaların sayısının hızla azaldığı söyleniyor. Ayrıca özelikle son 30-40 yılda Mardin ve Midyat’tan Süryani mücevher ustalarının Kapalıçarşı’ya geldiği de anlatılıyor. Sizin bu yönde gözlemleriniz oldu mu?

Araştırmamın belirli alanı Kapalıçarşı olduğundan, Kapalıçarşı için el yapımı mücevherat ustalarının neredeyse tamamının Ermeni kökenli ustalar olduğunu söyleyebilirim. Görüşme yaptığım 28 ustadan sadece 3 tanesi Süryani idi ve onlar da nesillerdir İstanbul’da yaşayan ustalardı. Mardin ve Midyat’tan gelen Süryani ustalar pırlantalı mücevherden ziyade telkâri denilen işçilikle üretilen takılar üretiyorlar ve el yapımı mücevher ustaları tarafından farklı algılanıyorlar. Ticaret anlamında baktığımızda, görüştüğüm ustalardan bazılarından son 30 yılda Anadolu’dan gelen ve altın işi yapan ailelerin Kapalıçarşı’da faaliyet göstermeye başladıklarını ve bunun bazı kültürel dengeleri değiştirdiğini duydum. Kapalıçarşı’da nesillerdir yerleşmiş bulunan mücevherat ustaları, sıklıkla mesleğin barındırdığı kültürel birikimden ve ahlaki anlayıştan da bahsettiler. Usta-çırak ilişkisinde ustanın çırağına mesleki becerilerden önce ahlak, edep, terbiye öğrettiğini, bu sebeple Kapalıçarşı’da tüm ustaların ve eşrafın birbirine saygı ve sevgiyle yaklaştığı dinledim. Ustalar, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden gelen ve farklı kültürel birikime sahip ailelerin Kapalıçarşı’ya yerleşmesiyle bu anlayışın değiştiğini, biraz da yakınarak ifade ettiler. 

Büyük şirketlerle el yapımı mücevher ustaları arasında küresel piyasalara yönelik işbirlikleri kurmak mümkün mü? Seri üretimle birlikte başlayan tektipleşme ve estetikten uzaklaşmaya çözüm olarak büyük şirketlerle el yapımı mücevher ustaları arasında farklı düzeylerde işbirliği geliştirmek, uluslararası rekabet gücünü artırabilir mi? 

Dünyada bu bahsettiğiniz işbirlikleri olmuşken, Türkiye’de henüz böyle bir işbirliği olmuş diyemeyiz. Bazı el yapımı mücevherat ustaları kendi markasını yaratmış; ekonomik faaliyetlerini genişletmiş. Sektördeki büyük şirketler ise genelde fabrika üretimi veya yurtdışından alınan ürün satarken, sınırlı sayıda satacakları özel, el yapımı mücevherleri piyasadaki ustalara dışardan yaptırma yolunu seçmiş. Seri üretim, fabrikalaşmış tasarımları ise takı tasarımı mezunu gençlerden oluşan ekiplere yaptırmaya devam ediyorlar. 

Çırak bulma zorluğu sadece mücevher ustalarının gelir düzeylerindeki düşüşle mi ilgili? Yoksa başka nedenleri de var mı?

Çırak bulma zorluğu, bahsettiğim gibi 1960 sonrası modernleşme ve eğitimdeki reformlarla doğrudan bağlantılı. Üniversite eğitimi sonrası avukat, mimar, doktor gibi meslek sahibi olmak imkânını elde eden genç nesil, bu yolu tercih etmiş. Genelde okulda başarısız olan çocuklar, ustalara çırak olarak verilmiş. Mesleğin kan kaybetmeye başlaması ise ekonomik kaygılar nedeniyle, ailelerin çocuklarını çırak olarak vermek için mücevherat sektörünü tercih etmemesiyle başlamış. 

El yapımı mücevher ustalığına yönelik meslek liseleri açılırsa, sektörün yaşadığı sorunlara kısmi de olsa bir çözüm olabilir mi?

Şu anda meslek okullarında ve bazı üniversitelerde takı tasarımı bölümleri mevcut ve gençler bu bölümlerde eğitim alıp sonrasında büyük imalat yapan şirketlerde çalışma imkânı bulabiliyor. Fakat elbette bu süreçten sonra gidip bir ustanın yanına çırak olmak söz konusu olmuyor. Sektördeki değişim bu yolda devam ediyor. Ve şu aşamada kaçınılmaz görünüyor, diyebilirim. 

Araştırma sürecinizde yaptığınız görüşmelerden aklınızda kalan ilginç anekdotlar var mıdır? Bunları bizimle paylaşır mısınız?

Araştırma sürecimde aklımda kalan ve beni çok etkileyen en önemli konu, sektörün erkek egemen bir sektör olmasına rağmen, bir kadın olarak girdiğim her atölyede, her çalışma ortamında saygı ve özenle karşılanmamdı. Ustaların bahsettiği, o mücevherat ustalığı mesleğine has ahlaki anlayışı her ortamda hissettim ve çok saygı duydum. Onun dışında tanıştığım inanılmaz yetenekli, nisbeten genç ustalar oldu. Bu yetenekli kişilerin Kapalıçarşı değil de, Avrupa veya Amerika’da olsalar, çok daha farklı değerlendirilebileceklerini düşündüm. Kapalıçarşı’daki çözülmeyi, yalnızlaşmayı, ıssızlaşmayı gördüm. Bu değişime direnmek kolay görünmüyordu. 

Kategoriler

Genel Toplum



Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.