Suriye değişim isteyen Cizvit Papazı sınırdışı etti

Suriye yönetimi 1 yılı aşkın bir süredir baskı yaptığı, 'Değişimden, demokrasiden, insan haklarından ve onurundan yanayım' diyen, Hristiyan-Müslüman diyaloğunu geliştirmek için çabalayan ve isyanın başından beri şiddete başvurmayan protestoları destekleyen İtalyan Cizvit Peder Paolo Dall’Oglio'yu sınırdışı etti. Peder Paolo, Suriye'deki Hristiyanların muhayyel bir İslam korkusuyla Esad rejimini desteklediğini ya da sessiz kaldığını söylüyor.

Suriye'de gittikçe artan şiddeti eleştiren ve şiddete karışmayan protestolara destek olan Peder Paolo, geçtiğimiz hafta ülke yönetimi tarafından sınırdışı edilerek Lübnan, Beyrut'a gelmek durumunda kaldı. Peder Paolo Humus'ta yerinden edilenlerin arasında 150 bin Hristiyan'ın da olduğunu hatırlatarak, siviller bombalanırken ülkenin içindeki veya dışındaki kiliselerin hiçbirinin şiddeti kınamamasını sorguluyor. Muhalifler içinse Peder'in kovulması, Esad'ın ülkedeki azınlıkların ve çoğulculuğun koruyucusu olduğu yönündeki inanışın bir yanılsama olduğunu gösteriyor. Peder Paolo'nun sınırdışı edilişiyle ilgili haberin tamamını yayımlıyoruz.*

Mayıs ayının sonlarında Humus’ta öldürülen genç muhalif yönetmen Basil Şahade’nin arkadaşları, onun anısına düzenlenecek bir ayine katılmak için geldiklerinde, Şam’daki Aziz Kiril Kilisesi’nin kapıları, kalın tahta kalaslarla kapatılmıştı. Aktivistlere göre, hükümet güçleri, ayine gelenlerden bazılarını gözaltına aldılar, geriye kalanlarıysa oradan kovdular.  

Melkit Rum Katolik Kilisesi’nin yönetimi olaylara karışmadı. Fakat İtalyan Cizvit Peder Paolo Dall’Oglio, Şahade’nin arkadaşlarını, antik çöl manastırı Mar Musa’ya arkadaşları için dua etmeye çağırdı. Peder, ayine hem Müslümanların hem de Hristiyanların katıldığını belirterek, “Kimse onların, kaybettikleri dostları için dua etmesine izin vermiyordu” diyor.

Bu adımı, geçtiğimiz yıldan beri Peder Paolo’yu sınır dışı etmeye çabalayan ve sonunda bunu başaran Suriye yönetimi için artık son damlaydı. Cumartesi günü Suriye’den ayrıldı, yeniden inşa ettiği ve 30 yılı aşkın süredir dinler arası diyalog merkezi olarak faaliyete soktuğu manastırını arkada bırakarak. 

“En açık gerçek şu ki, ben değişimden, demokrasiden, insan haklarından ve onurundan yanayım ve bu çok provokatif” diyor Peder Paolo ve ekliyor: “Bana tek yönlü bilet verildi.”

Başkan Beşar Esad, uzun süre kendini, Suriye azınlıklarının ve çoğulculuğun koruyucusu olarak göstermeyi başardı. Fakat muhaliflere göre, bu, kendisine biat ettiği sürece iyi muamele gören azınlıkların illüzyonu. Buna en iyi kanıtın, Peder Paolo’nun yaşadıkları olduğunu söylüyorlar.

Rejime açıkça muhalefet eden birkaç Hristiyan örgütten biri olan Lazkiye’deki Hristiyan Koordinasyon Komitesi lideri Sarjun el Akkadi, “40 yıldır Hristiyanları, diğerleri hakkında korkutuyorlar, rejimin onları ve azınlıkları koruduğuna inandırıldılar, fakat bu bir yalan” diyor.

Peder Paolo’nun, kendi komitesi gibi grupları desteklediği için cezalandırıldığını söyleyen el Akkadi, “İnsanların talepleriyle, baskıya karşı olan bir ruhla konuşuyordu. Eğer İtalyan olmasaydı, öldürülmese bile en azından tutuklanırdı.”

Hristiyan nüfusun, 23 milyonluk Suriye’nin yaklaşık 2 milyonunu, yani %8’ini oluşturduğu tahmin ediliyor. Müslüman radikallerin yönetimi ele geçirmesinden duyulan muhayyel korkunun, çoğu Hristiyanın Esad’ı desteklemesine veya en azından kararsız kalmasına yol açtığını söylüyor Peder Paolo.  

“İslam korkusu, büyük ve kitlesel bir gerçek” diyor ve buradaki Hristiyanların, diğer Suriyeliler gibi, demokrasi altyapısı olmadığını belirtiyor: “Demokrasi, hâlâ Siyonist çıkarlar için Batı’dan gelen bir şey.”

Suriye, yarım düzineden fazla Hristiyan mezhebe ev sahipliği etmekle övünüyor. Patrikliklerin istisnasız hepsi, rejimi destekliyor. Örneğin, 7 Mayıs’ta yapılan parlamento seçimi sonrası, Antakya, İskenderiye, Kudüs ve tüm Doğunun Melkit Rum Katolik Kilisesi Patriği III. Gregoryos Laham, bu seçimlerin Suriye’nin “doğru ve olumlu imaj”ını yansıtan reformlara doğru bir adım olduğunu belirtmişti. Muhalefetin çoğunluğu ise seçimleri çakma olarak nitelendiriyor.

Peder Paolo, İslam korkusunun, muhalefeti desteklememek için sıralanan bahanelerden sadece biri olduğunu söylüyor. Hem ülkedeki, hem de ülke dışındaki kilise liderlerinin, sivillerin bombalanmasını eleştirememesi onu çok şaşırtmış. Halbuki Humus’taki saldırılar sonucu şehri terk edenlerin 150 bini Hristiyan.

“Nasıl sessiz kalabiliriz?” diyor Peder Paolo, “Baskı rejimiyle birlik içindeyiz, sadece baskıyı kınayamadığımız için değil, baskı olduğunu reddettiğimiz için.”

Peder Paolo halen merkezi Şam’da bulunan kiliselere karşı belirli bir sempati besliyor, çünkü diğer tüm Suriye kuruluşları gibi gizli polislerin kiliselerin de içine sızdığını düşünüyor. Fakat ülke dışındakiler için bahaneye yer yok diyor: “Moskova Patrikliği’nin, Suriye rejiminin en büyük müttefikinden, Humus’taki Hristiyanların korunmasını bile isteyememesi beni gerçekten çok şaşırttı. Humus’taki kadim Hristiyan varlığı yok ediliyor.”

Geçtiğimiz senenin sonunda, Şam’da Esad’ı ziyaretinde, Rus Ortodoks Kilisesi Patriği I. Kirill, Suriye’nin Hristiyanlara karşı tavrını övmüş ve giderek artan cenazelerden bahsetmemişti. Lübnan Maruni Kilisesi’nin merkezi Bkerke’de, Patrik Beşara Peter Rai, bir röportajında, Hristiyanların, Orta Doğu tarihi boyunca, devletlerine sadık oldukları müddetçe korunduklarını söylemiş ve Suriye’deki Hristiyanlara “bu rejim tarafından uygulanan kanunlara uymalarını ve siyasi meselelere karışmamalarını” salık vermişti.

Peder Paolo, Roma’dan Orta Doğu’ya 1970’lerin sonunda, Müslüman-Hristiyan diyaloguna katkı sunma umuduyla gelmiş. 1982’de, Şam’dan 50 kilometre uzakta, kayalık bir tepenin ucunda bulunan ve 11. yüzyıldan kalma freskleri, yılların güneşi ve yağmuruyla solmuş bir Bizans manastırının harebelerine dalıp gitmiş. Peder Paolo, çölde ibadet etmeye başladığı ilk on günü hatırlayarak, “gerçekten bir şekilde aşık olmak gibiydi” diyor. Sembolizm ve ruhanilikle dolu bir yer...

İsyan’ın baş göstermeye başladığı 2011 Mart’ından sonra, Peder Paolo’nun şiddete başvurmayan protestolar hakkında düzenlediği tartışmalar, yönetimi küplere bindirdi ve yönetim, yerel Roma Katolik piskoposunun, Peder’i geçtiğimiz Kasım’da sınırdışı etmesi için zorladı fakat bir uzlaşı sonucu, Peder bir süre sessiz kaldı.

Humus’ta devam eden işgal ve gösteri hakkını da içeren BM aracılığındaki barış planının Suriye tarafından kabul edilmesi, onu tekrar aktivizme yönlendirdi. Uzun yıllar kamuya açık etkinlikler düzenlemek, herhangi bir işe girişmeden önce, onun gerçek otorite dediği gizli polisle iletişime girmek demek. Bu yüzden, Kuseyr şehrinde mezhepler arası adam kaçırma ve diğer şiddet olayları sökün ettiğinde, bir polis memurunu arayarak, ona arabuluculuk etmeye gideceğini söylemiş. Polisin, “O insanlar için yapacak bir şeyiniz yok” cümlesine, “Sizin gitmenizden daha iyidir” diyerek karşılık vermiş.

Bir şekilde gitmiş. Lübnan sınırına yakın Kuseyr’inin, diğer şehirlerden daha aleni bir şekilde Müslüman cihat yanlılarının ilgisini çektiğini söylüyor ve onların tavırlarının, Hristiyanları devrimden uzak tutan endişeleri meşru kılmak anlamına geldiğini belirtiyor: “Devrim, demokratik ve çoğulcu kalmak için çabalıyor. Fakat savaş uzadıkça, “aşırı cihat yanlıları”nın hareket alanı büyüyecek.”

İhtiyaç olanın, sivil toplumu inşa edecek BM güçleri ve kuruluşlarının dahliyle daha büyük bir uluslararası tepki olduğunu ileri sürüyor. O ise, kendisinin hissettiği ülkesinden ayrı olmaktan utanıyor ve protestocular arasında ölmenin, onları belirsiz bir kadere terk etmekten çok daha iyi olduğunu belirtiyor.

“Ben bir keşişim. Benim gerçek ülkem cennet, Tanrı’nın krallığı. Benim ait olduğum gerçek ülke somut bir yer değil, ahlak.” 

 

* Bu yazının İngilizce orijinali, 20 Haziran 2012’de NY Times’ta Neil MacFarquhar imzasıyla (http://www.nytimes.com/2012/06/21/world/middleeast/syria-expels-activist-roman-catholic-priest.html) yayınlanmıştır. İngilizce'den çeviren: Sevag Beşiktaşlıyan.