‘En büyük korkuları bir arada olmamız’

‘Kıyafetime Karışma’ hareketinin sözcüsü Dilber Sünnetçioğlu ve üyesi Özden Öz, hareketi ve planlarını anlattı.

30 Haziran’da Eminönü’nde, Canan Kaymakçı’nın sokak ortasında kıyafeti bahanesiyle bir erkek tarafından taciz edilmesi fitili ateşledi. Farklı kesimlerden ve yaşlardan kadınlar bir araya gelip ‘Kıyafetime Karışma’ hareketini başlattı. Hareketin sözcüsü Dilber Sünnetçioğlu ve üyesi Özden Öz, ‘Kıyafetime Karışma’yı ve hareketin gelecek planlarını anlattı. Hareketin üyelerinden ikisinin 58 yaşındaki Dilber Sünnetçioğlu ve 21 yaşındaki Özden Öz olması, kadına yönelik tacizin yaş, sınıf, statü tanımadığını bir kere daha gösteriyor. Sünnetçioğlu, iktidarın kadın ve erkeği ayrıştırmaya yönelik politika güttüğünü söylüyor, cezasızlığın bu durumu beslediğini anlatırken “Bakın 20’li yaş ve 60 yaş, bu kadar geniş bir yelpazede herkes isyanda” diyor. 

Dilber Sünnetçoğlu, Eminönü’nde Canan Kaymakçı’nın uğradığı tacizi tesadüfen oradan geçerken gören isimlerden. Sonrasında Kaymakçı’ya “üstüne başına dikkat et, milleti azdırıyorsun” diyen saldırgana verdiği tepki videoya çekilen ve böylece sosyal medyanın gündemine oturan Sünnetçioğlu, ‘Kıyafetime Karışma’da neden bulunduğunu şöyle anlatıyor: “Gençliğimde de kadınlar üzerinde birtakım baskılar vardı. İlk mücadelemi babama karşı vermişimdir. Çalışmak istediğim zaman ailem ‘Biz aciz miyiz, sana bakamıyor muyuz?’ diye karşı çıkmıştı. Çoğunluk böyleydi. Kadınsanız bir mücadele içine doğuyorsunuz, iki seçeneğiniz var; ya mücadele edip hayatınızı yaşayacaksınız, ya da hiç mücadele etmeyip kukla gibi, robot gibi bir şey olacaksınız. Anneyim, çocuğum da var. Bir anda kendimi bu hareketin içinde buldum. İçinde birazcık insanlık taşıyan biri mutlaka burada yer alır. Kadınlar dayak yiyor, öldürülüyor, bunun karşılığında sessiz kalabilmek mümkün değil. Kadınların kazanımları da tehlikeye girmeye başladı. Ama birlikte ve güçlü olduğumuzda kimse bizim önümüzde duramaz.”

‘Şort bir gösterge’

21 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Özden Öz, bir kıyafet olarak şortun yüklendiği anlamı ve neden bir mücadele aracı haline getirdiklerini şöyle anlatıyor: “29 Temmuz’da Kadıköy’de OHAL’e, baskıya, sıcağa rağmen üç bin kadın toplandık. Ayşegül Terzi’den beri devam eden sistematik şiddete karşı bir dur deyişti. O saldırılar şortla cisimleşiyordu. Bazıları, ‘Şort çok mu önemli bir mevzuydu?’ diyor. Evet, çok önemli bir mevzu aslında. Nerede, ne zaman, ne giyeceğimize dair tüm saldırılar şort üzerinden vücut buluyordu. İnsanların evlerinde oturmayıp sokaklara dönülmesi de bu durumun açık göstergesiydi. Şort mevzusu basite alınabilecek bir mevzu değil. Bu saldırılara karşı sorun ne şort ne tesettür dedik, bütünsel bir cevap verdik.’ 

Sıra Meclis’te 

Kadıköy’deki eylemden kısa bir süre sonra bu sefer saldırının adresi Maçka Parkı olmuş; parkın özel görevlisi, Çağla Köse’ye kıyafetini bahane ederek sözlü tacizde bulunmuştu. Bunun üzerine ‘Kıyafetime Karışma’ hareketi Maçka’da bir eylem yapmıştı. Maçka’da düzenlenen ikinci toplantının ardından da bir meclis kurma kararı çıktı. Tüm kadınlara eşit söz hakkı veren, hiyerarşik yapılanmanın olmadığı mecliste, Özden Öz’ün ifade ettiği kadarıyla ‘kolektif akılla sorunlara çözüm bulunacak’. Meclis kararlarının uygulanması ve eşit bir görev dağılımı için katılıma açık bir Meclis Koordinasyonu da oluşturuldu. Gazetemiz baskıya gittiğinde, ‘İstanbul Kadın Meclisi’ adıyla kurulan meclisin ilk toplantısı, 23 Ağustos’ta TMMOB’da yapılmış olacak. TMMOB’da düzenlene ilk toplantının ardından meclis ayda bir toplanacak. Meclise siyasi örgüt ve partilerin katılımı konusunda ne düşündükleri sorusuna Sünnetçioğlu şöyle cevap veriyor: “Bu mecliste her gruptan, her düşünceden insan bir arada. Ama politik düşünce, siyasi tavır bir kenara atılıyor. Hiçbir zaman oy vermediğim partilerden kişilerle dirsek temasında, yan yana çalışıyoruz. Herkes bağlı bulunduğu örgütü ceket gibi çıkardı üstünden. Tek ortak noktamız kadın olmamız ve ‘kıyafetime karışma’ dememiz. Platformlardan da partilerden de kişiler var ama kimseye ‘Sen neredensin?’ diye sorulmuyor.” Öz de örgütlü ya da örgütsüz herkesin katılımını istediklerini, bireysel katılımıysa desteklediklerini söylüyor. 

İstanbul Kadın Meclisi’nin gündeminde kadınlara kıyafetleri bahane edilerek gerçekleşen saldırıların yanı sıra Nüfus Hizmetleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, yani müftülük nikâhını gündeme getiren yasa tasarısı da var. Konuştuğumuz kadınların hükümetin politikaları ve söylemleriyle epey derdi olduğunu görmek şaşırtıcı değil. Özden Öz, Ayşegül Terzi saldırısından sonra Başbakan Binali Yıldırım’ın yaptığı “Hoşuna gitmeyebilir, mırıldanırsın...” açıklamasını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir adam gibi ölmek var bir de madam gibi ölmek var” sözünü hatırlatıyor; “Bu saldırganların cüreti nereden aldığı belli. Buna tolerans gösterilmemesini istiyoruz. Ancak bu şekilde bir şeylerin önü açılabilir” diyor. Sünnetçioğlu da siyasilere oy sandıklarını hatırlatıyor: “Bu kadınlar oy veriyor, sandığa gidiyor, bunu iyi düşünmeleri lazım.”

Son olarak bu hareketin farklı kesimleri kapsama iddiasının ne kadar gerçekçi olduğunu soruyorum, Öz cevaplıyor: “İlk yürüyüşümüzden sonra hakkımızda çok spekülasyon çıktı, terörist ilan edildik. Çünkü bizden korktular. Muhafazakâr kadınlar, belki AKP’ye oy vermiş kadınlar da bizimle yürüdü. En çok korktukları şey bizim bir arada olmamız.”

Kategoriler

Güncel Türkiye



Yazar Hakkında

1987 İstanbul doğumlu. Agos web sitesinin editörü; insan hakları, ifade özgürlüğü, çevre hareketleri, güncel politika ve yaşam haberleri yapıyor.